6 Şubat 2023 saat 04.17… Milyonlarcamızın hafızasına kazınan Kahramanmaraş merkezli ilk depremin günü ve saati... Sonrasında bir deprem daha oldu. O da saat 13.24’te meydana geldi. Ardından peş peşe artçılar, bir değil, on değil… Binlercesi... Ve yıkımın boyutunu her geçen saat artırdı. Yıkımla birlikte hiç dinmeyecek büyük bir acıyı da omuzlarımıza bıraktı. Peki kim bilebilirdi 6 Şubat Pazartesi sabahına bu felaketle uyanacağımızı? Kimse. Tabi bu noktada bilinen bir şey vardı: Uzmanlar bu depremden çok önce, defalarca uyarmıştı. Herkes deprem olduktan sonra uzmanların açıklamalarını gündeme getirdi. E tabi depremden sonra bunun gündeme gelmesi ‘biz demiştik’ten öteye bir işe yaramıyor.

On binlerce canımız gitti ve binlerce aile ile birlikte her birimiz yarım kaldık. Bunun ne acısı dinecek ne de telafisi mümkün olacak.  Ancak işin ihmal boyutuna değinmeden olmaz! Depremin ne zaman olacağını bilmesek de kaç şiddetinde olabileceğini, hangi bölgelerin deprem potansiyeli barındırdığını biliyorduk. Bilmediğimiz tek şey ne zaman ve saat kaçta olacağıydı. Bu nedenle önceden tedbir almamız gerekiyor. Ancak tabi şu saatten sonra bu sözlerimin de bir hükmü var mı? Bilemem. Çünkü ders alınmadıkça tekrarlayacak biliyoruz.

***

Bugün bu büyük felaketin başka bir boyutuna değineceğim: Pazarcık ve Elbistan merkezli iki deprem, on binlerce canımızı almakla da yetinmedi, beraberinde büyük bir işgücü ve üretim kaybı da getirdi. Bu kayıp sadece ölümler nedeniyle değil, depremde her şeyini kaybeden insanların bölgeden göçü bu kaybı daha da büyüttü. Çünkü depremden bir şekilde hayatlarını kurtarabilenlerin de bir an önce hayatlarını toparlamaları gerekiyor. Ancak eski iş düzenlerini bulundukları yerde hemen sağlamaları mümkün olmadığında iş bulmak ve bir şekilde hayata tutunmak için göç ediyorlar. Özellikle bu durumu tarım üzerinden ele alacak olursak, biz depremden önce zaten tarım sektöründeki bir çok krizi konuşuyorduk. Kuraklık, enerji, hammadde, lojistik, işgücü tabi en önemlisi gıda güvenliği vs... Tüm bunlar ulusal hatta uluslararası sorunlardı. Tabi bu sorunların üzerine bir de 11 ilimizi geniş ölçüde etkileyen bu deprem geldi. Depremin tarımsal üretim ve hayvancılık üzerindeki etkisini anlamak için depremden etkilenen bu 11 ilimizin üretim içindeki payına bakmamız gerekiyor. Depremzede 11 ilimizin tarımsal ve hayvansal üretimdeki payı yüzde 20’nin üzerinde. Dahası depremin ardından arama kurtarma çalışmaları doğal olarak büyükşehirlerin üzerine odaklandı. Çünkü depremde yıkılan alan çok büyüktü, 11 il ile birlikte onlarca ilçe ve yüzlerce köy adeta enkaz haline gelmişti. Mevsimin zor koşulları ve yolların da büyük ölçüde tahrip olduğunu düşündüğümüzde kırsal bölgelere daha geç ve daha zor ulaşıldığını tahmin etmek güç değil.

Bu nedenle de kırsal bölgeler depremden daha da fazla etkilendi. Kırsalda, özellikle mahalle ve köylerde yaşayan insanlarla birlikte ahırlardaki hayvanlar da göçük altında kaldı. Zaten az olan köy nüfusu daha da azaldı. Kurtarılabilecek durumda olanların bir çoğu da kırsala ulaşılamaması nedeniyle kurtarılamadı. Çünkü köylerde genç nüfus kalmadığı için yıkılan ahırlardan evlere kadar enkazı kaldıracak, oradaki canlarını kurtaracak kimse yoktu.

***

Bunu nereden biliyorsun derseniz; Gaziantep’te kendi de depremzede olan bir arkadaşımla konuşup, olayı bizzat tanığından dinledim. Arkadaşım Keçikuyusu köyüne hangi koşullarda ulaştığını ve yaşananları bana anlattı. Hatta bunu “Kendilerini unuttular yardıma koştular” başlığıyla gündeme getirdiğim haberde de ele aldım. Haberimdeki şu bölümü bir kez de burada paylaşayım: Köy nüfusunun yarısını depremde kaybettiğini dile getiren Erhan Özkalalı, “Bize anlattıklarına göre hayvanlar da enkaz altında kalmış. Ahır çökmüş. 30-40 tane keçi varmış. Birkaç gün önceye kadar hayvanlardan ses geliyormuş. Ama ses kesilmiş” diye konuştu. Köydekilerin enkaz altında kalan yakınlarını çıkaramadığını bu nedenle yakınlarını kaybettiklerini ifade eden Özkalalı, köylülerin tüm geçim kaynağı olan hayvanların da ahırların enkazında can verdiğini söyledi. Özkalalı, “Oradaki köylülerin tek geçim kaynağı hayvancılıkmış ve şimdi depremde onlar da elinden gitmiş. Ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlar” dedi.

Öte yandan bölgeden bilgi alan Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Hakan Çakıcı’yla yaptığımız konuşmada; hayvanların açlıktan ölüp telef olmaması için çiftçinin, hayvanını ucuza kesime sürüklediğini de aktardı. Yani depremden etkilenen 11 ilin kırsal kesiminin tamamı son günlerde tartıştığımız krizlerin üzerine bir de deprem krizi yaşadı. Bu krizin yaralarının acilen sarılması gerekiyor.

***

Yazımın başında da söylediğim gibi depremin ne zaman olacağını kestiremeyiz. Ancak elimizde potansiyel deprem bölgelerinin haritaları ve o haritalardan yola çıkarak yaşanabilecek depremin şiddetini tahmin edebilen bilim insanlarımız var. Şimdi işin özüne gelecek olursam; başta ziraat mühendisleri ve ziraat odaları olmak üzere ilgili kurumların depremin kırsal bölgelere özgü zararını da tespit etmesi gerekiyor. Ardından hayvancılıktan, bitkisel üretime kadar bölgedeki tüm üreticilerin yeniden üretime devam etmesi için gerekli desteklemelerin yapılması gerekiyor. Bunları söylüyorum ancak tüm bunları yapmanın kolay olmadığını, büyük bir mali yüke sebep olacağını da biliyorum. Ancak bilimin ışığıyla yolumuzu aydınlatmazsak meydana gelen her deprem eninde sonunda hepimizin felaketi olacaktır.