Dünya Tiyatrolar günüydü dün. Çeşitli etkinlikler yapıldı. Artık ülkemizde özel günler nedense hüzünle kutlanıyor. 21. Yüzyıl Türkiye'sinde toplam 700 tiyatro var. 80 milyona 700 tiyatro. Seyirci sayısı ise 5 milyon. Aynı seyircilerin yılda 5 defa tiyatroya gittiğini düşünürseniz, sayı bir milyona düşüyor. Zaten geçen yıl da tiyatro seyircisi yüzde 2.9 oranında azalmış.
Aslında rakamlar doğru değil.80 milyon tiyatro seyircisi var. Tiyatro sahnesi de ülkenin tamamı. Komedi var,dram var, trajedi var, vodvil var, ne ararsan var. Aktörlere bakın her gün kürsüde binbir yalan söylüyorlar. Seyircinin gözünün içine baka baka kandırıyorlar. Kostümlerine bakın fes giyen tarihçi müsveddesi var, eli kılıçlı valisi var, dondurmacı kılıklı kaymakamı var, perdeden kefen giyen trolleri, siyasetçileri bile var. Dünyanın neresinde böyle bir oyun seyredebilirsiniz?
Oyun böyle mi olmalı? Tiyatro kinin, ötekileştirmenin, hıncın yok edilmesi değil mi? Tiyatro oyuncu ile seyirciyi bir araya getiren bir mucize, bir diyalog yolu değil mi?
Tiyatro her türlü zorluğa karşı direniyorsa, sansürlere, baskılara, parasızlığa karşı ayakta duruyorsa bu tiyatroya giden, okuyan, fikir yürüten, çağdaş, uygar insanlar sayesinde olmuyor mu?
Haldun Taner tiyatro için 'İki kalas, bir heves' demiş, eklemiş;
“Tiyatro olmasaydı, insanoğlu çok eksik, çok güdük kalırdı.”
Zaman zaman düşünüyoruz. Tiyatrolara, oyunculara yapılan baskılar, sansür denemeleri acaba insanımızı eksik ve güdük bırakma çabası mıdır?
Neler yaşıyoruz son yıllarda? Para yardımından mahrum bırakılan tiyatrolar, sansürlenen oyunlar, yasaklanan tiyatrocular. Uzağa gitmeyin daha geçen yıl Müjdat Gezen'in tiyatro okulu yakılmadı mi? Barış Atay'ın “Sadece Diktatör” oyunu valilik aracılığıyla yasaklanmadı mı? Bazı oyunlar adı müstehcen olduğu iddiasıyla kaldırılmadı mı?
Son noktayı Zuhal Olcay ile koydular. Sanat yaşamında Avni Dilligil tiyatro ödülleri, Ankara Sanat ödülleri, Afife Tiyatro ödülleri ve daha sayısız film ve müzik ödülleri bulunan dört dörtlük bir sanatçıyı cezaevine gönderiyorlar. Gerekçe, bir müzik holde söylediği şarkıda Cumhurbaşkanına hakaret. Şarkıda “boşvermişim dünyaya, hepsi boş hepsi rüya, bir gün gelecek, dersin görmüşüm rüya” sözleri var. Sanatçı bu şarkıda Erdoğan'ın adını kullanmış. Küfür yok, hakaret yok, aşağılama yok. Yalnızca ironi var. Bir de seyirciye yapıldığı iddia edilen el hareketi. Hepsi bu. Trolun biri ihbar etmiş. İstenen ceza 4 yıl. Karar; ertelenmeyen 10 ay hapis. Yazıktır günahtır, ayıptır.
Dünya Tiyatrolar gününüz kutlu olsun.!