41. Uluslararası İzmir Tiyatro Günleri / Hülya – Özdemir Nutku Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali dün akşam sona erdi.
Festival’de izlediğim oyunlardan söz etmeyi bir başka yazıya bırakarak, festivalin geneline ilişkin bazı öneriler getirmek isterim. Basın yaşamına tiyatro eleştirmeni olarak başlamış, Sadri Alışık Tiyatro Ödüllerinde jüri üyeliği görevi üstlenmiş ve yıllarca çeşitli sahnelerde dekor-kostüm tasarımları yapmış biri olarak bir tiyatro festivali nasıl olmalı konusunda bir şeyler söylemeye hakkım vardır diye düşünüyorum. Dünyanın pek çok kentinde irili ufaklı tiyatro festivalleri var. Avignon, Edinburgh gibi en önemlileri ile boy ölçüşmeye henüz gücümüz yetmez, ama İzmir kentindeki bir tiyatro festivalinin en azından bir Varna Tiyatro Festivali düzeyine ulaşmış olması gerekirdi geçen 41 yıl içinde. Olamamasının nedeni, bu tür işlerin bürokrasi çarkları içinde gerçekleştirilmeye çalışılması ve festivallerin sahip olması gereken ‘editoryal bağımsızlık’ ilkesinin bir türlü hayata geçirilememesi mi acaba?
Festivallerin olmazsa olmazı, bir festival direktörüne/küratörüne sahip olmasıdır. Festival küratörü, yıl içinde -en azından- birkaç uluslararası festivale giderek, oyunları izler, dünya tiyatro ortamı içinde ilişkiler geliştirir. Elbette, bu kişinin bir tiyatro insanı (yönetmen, akademisyen ya da eleştirmen) olması gerekir. Bir Danışma Kurulu elbette yararlıdır, ama bu kurulda bürokratlar ve amatör tiyatrocular yer almaz. ‘Liyakat’ sözcüğünü dilimizden düşürmediğimiz şu günlerde, sanat alanında yapılan işlerin niteliğine önem vermek gerekir. Bu yıl seçici kurulda yer alan Prof. Dr. Semih Çelenk ve İzmir Şehir Tiyatroları temsilcisi kuşkusuz doğru tercihlerdi. Bu isimlerin yanı sıra, İstanbul ve Ankara’dan, meslekleri gereği oyunları izlemiş birer eleştirmenin de kurulda yer alması yararlı olmaz mıydı?
Festival küratörü, gidip yerinde izleyemediği oyunlar konusunda bilgilenmek amacıyla, dünyanın farklı merkezlerinde yerleşmiş tiyatro insanlarımızdan -önerilerini içeren- raporlar isteyebilir. Tiyatro festivallerinde başvuru formuna ve gönderilen video kaydına bakılıp, seçki oluşturulması teamülden değildir. Başvuru formu, oyunun sahne ve ışık gereksinmelerini ve süresini öğrenmek için gereklidir. Tabi, bu talepleri karşılayacak, sahne kurulumunda ekibe yardımcı olacak, deneyimli bir teknik kadro oluşması koşuluyla.
Tiyatro festivalleri içinde, tüm alanları kapsayan festivaller olduğu gibi, belirli alanlara odaklanan tematik festivallerin sayısı epeyce fazladır. Ülkemizde de bunun örnekleri var: Devlet Tiyatroları’nın düzenlediği Trabzon’daki ‘Karadeniz Ülkeleri Tiyatro Festivali’, Bursa’daki ‘Balkan ülkeleri Tiyatro Festivali’, Konya’daki ‘Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali’, Ankara’daki ‘Küçük Hanımlar, Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali’, Diyarbakır’daki ‘Orhan Asena Yerli Oyunlar Tiyatro Festivali’, Van Akdamar’daki ‘Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Şenliği’, ve bir zamanlar İstanbul’da 60’lı, 70’li yıllarda TMTF tarafından düzenlenen ‘Uluslararası Gençlik Tiyatroları Festivali’ ilk akla gelen örnekler… İKSV’nin düzenlediği İstanbul Tiyatro Festivali ve Sabancı Vakfı – Adana DT işbirliği ile gerçekleştirilen Uluslararası Tiyatro Festivali ise tematik olmayan festivallerimizin en önemlileri.
İzmir Tiyatro Festivali’nin tarihçesini bilenler bilir. İlk yirmi yılında, 9 Eylül Üniversitesi Tiyatro bölümü tarafından düzenlenen festival daha sonra Büyükşehir Belediyesi’ne geçmişti. Geçen yıl, doğru bir kararla, tiyatromuza ve festivale büyük katkıları olmuş sevgili hocalarımıza ithaf edilerek, ‘Hülya-Özdemir Nutku Uluslararası Tiyatro Festivali’ adıyla gerçekleştirildi. Elbette, İzmir gibi büyük bir kentin yerel yönetiminin uluslararası bir tiyatro festivaline ihtiyacı var. Ama, kentimizde beş tiyatro festivali daha düzenlendiğini hesaba katarak bir işlev ayrımına gidilmesi düşünülebilir. TAKSAV’ın düzenlediği Tiyatro Festivali, AYSA’nın düzenlediği Alaittin Eraslan Tiyatro Festivali, ‘Köy Tiyatroları Festivali’, İzmir tiyatrolarının katıldığı ‘İzmir Tiyatroları Buluşması’ ve İzmir Büyükşehir Tiyatroları’nın bu yıl ilkini düzenlediği ve farklı kentlerin ödenekli tiyatrolarını birer oyunla davet ettiği ‘Şehir Tiyatroları Buluşması’... Bu etkinliklerde ülkemizin seçkin tiyatrolarının oyunlarını izleme olanağı buluyoruz. İzmir Uluslararası Tiyatro Festivali’nde bu kadar çok çocuk oyununa ve köy tiyatrolarına yer verilmesi çok anlamlı gelmiyor bana. Her taş yerinde ağırdır atasözümüzü anımsamakta yarar var.
Uluslararası Festivalimize düşen görevin, dünyadan özenle seçilmiş örnekleri sergilemek olması gerektiğine inanıyorum. Bunu yapmaya gücümüz var mı denebilir. Neden olmasın? Yurt dışındaki festivallerle yapılacak işbirliği anlaşmaları ve yabancı kültür merkezleri katkısıyla -az da olsa- nitelikli yapımlar, İzmir seyircisi ile buluşturulabilir. Örneğin ‘Akdeniz Ülkeleri Tiyatro Festivali’ İzmir’e yakışmaz mı? Böyle bir festival, kentimizin tanıtımı açısından da önemli bir işlev üstlenebilir. Tabi bu ülkelerden birer tiyatro eleştirmeninin davet edilmesi koşuluyla. Bu yılki festivalde ülkemiz tiyatro basınından tek bir kişinin bile davet edilmemesi önemli bir eksiklikti kanımca. Evet, salonlar doluydu, ama seyirci ilgisi bir festival için tek başına bir başarı ölçütü olamaz. Önümüzdeki dönemde, yaşanan teknik sorunların ve nitelik sorununun aşılabileceğine ve İzmir’in hak ettiği düzeyde bir tiyatro festivaline kavuşacağına inanıyorum. Çünkü İzmir, bu alanda yeterli birikime, insan malzemesine ve sanatın gücüne inanan bir Başkana sahip.