Yılın son ayı olan bu Aralık’ta “o kadar çok eş-dost ve arkadaşı kaybettik” diyerek söze başlamak çok acı!
Evet, 3-5 gün önce görüşüp, konuştuğum ekonomi gazeteciliğinin ustalarından aile dostum Ahmet Yener Özkesen adeta şaka yaparak (!) 77 yaşında aramızdan ayrıldı. Yağışlı bir havada “Allah’ın rahmeti üzerine olsun” diyerek, onu Doğançay Mezarlığı'nda sevgili oğlu rahmetli gazeteci Özcan Özkesen’in yanında toprağa verdik. Başta Öcal Uluç olmak üzere tüm sevenleri, meslektaşları gün boyu Özkesen’in anılarını paylaşarak acımızı hafifletmeye çalıştık…
Hayatın devam ettiği gibi, çıkardığı iki ekonomi gazetesi ailesi tarafından inşallah basın yolculuğuna devam edecek…
* * *
Tabii ki, bizler de sayfalarımızda, köşelerimizde devam eden hayatın akışı içinde yazmaya çalışacağız. Hava yağışlı, soğuk ve ayaz; vatandaş hayat pahalılığından, işsizlikten, sağlık, eğitim koşullarından şikayetçi. Meydanlardan yükselen sesler, Yüce Meclis’in salonlarını çınlatmak bir yana, tekmeli- tokatlı! görüntülerle ekranlara yansıyor…
Ülkenin hali bu! Siyasetçilerden bazılarının seviyesiz sözlerle (!) vatandaşı huzursuz etmesi ise başka bir dert!
Vatandaş çareyi spor alanlarında arıyor! Topla oynan 20’ye yakın oyun arasında en ilgi çekeni ise futbol…
Eh! Ben de “Dön dolaş, yine bana gel!” şarkı sözlerindeki gibi isterseniz, sözü milyonların ilgilendiği “çağımızın oyunu” futbola yönlendireyim… Futbolun oyun kuralları, oynayanı, oynatanı, yani antrenörü, oyuncusu, futbol adamları, hakemleri, hatta dijital hakemleri ile bu işe gönül ve servet yatıranları, servet kazananları belli… Biz futbol sevdalıları, artık tribünlerde futbol tutsakları (!) olarak ünlü antrenörleri, ünlü futbolcuları, hatta yöneticileri görünce hayli telaşlanmaya başladık! Örneğin Fatih Terim hoca kaç maçtır tribün esaretinde değil mi? Ya milyarlarca para akıtılan lejyoner yabancı futbolcuların yeşil çim yerine, tribünlerde ne işi var!
* * *
İzmir’in Altay ve Göztepe’si, Türkiye’nin üç büyükleri Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın durumu pek hoş değil! Son Avrupa macerasında Beşiktaş’ın hocası Sergen Yalçın’la “Sıfıra sıfır, elde var sıfır” diyerek taraftarını üzmesi, Fenerbahçe’nin hala teknik adam ve yabancı futbolcu çıkmaz sokağında dolaşması hiç hayra alamet değil! Fatih Terim saha içi yerine tribünlerde soğuk algınlığına tutulmuş olarak önce hastanenin, sonra da Roma’daki Lazio maçının yolunu tuttu…
Bana düşen de bu anlattıklarımı enine boyuna Futbol Antrenörleri Derneği (TÜFAD) İzmir Şb. Başkanı Dr. Şaban Acarbay ve de Türkiye Futbol Adamları Derneği (TÜRFAD) Şb. Başkanı Bahri Vreskala ile dertleşmek oldu.
Vreskala bugünlerde oldukça yoğun. Ege Tenis Eğitim Vakfı Başkanlığım nedeniyle 9-16 Aralık. 2021 tarihlerindeki Genel Kurul hazırlıkları…. TÜRFAD Başkanlığı nedeniyle de 21 Aralık 2021 de yapılacak “23. İnsanlar Yaşarken de Anılmalıdır” törenin yanı sıra apartman yöneticiliği seçimine hazırlanıyor…
Vreskala eskiden şimdiki adı Süper Lig olan 1. Lig'de Altay, Göztepe, Karşıyaka, Altınordu ve İzmirspor’ un mücadele ettiğini hatırlatıp “İzmirspor hariç diğerlerinin kendilerine ait spor tesisleri, futbol sahaları yoktu, ama üç büyüklerle başa baş mücadele ediyorlardı. O kadar ki ve de özellikle İzmirspor ve Altınordu takımları İzmir’e gelen İstanbul takımlarını çoğu zaman puansız gönderiyorlardı” dedi ve sebebini şöyle açıkladı: “Zaman içinde deneyimsiz kulüp başkan ve yöneticilerinin yanlış spor politikaları yüzünden 100 yıllık çınar takımlarımız alt liglere düştüler ve son yıllara kadar orada kaldılar. Amatör lige düşen Göztepe’nin Aliağa sporu almasıyla tekrar profesyonelliğe dönüşü ve Süper Lige yükselmesi, arkasından Altay’ın da 18 yıl aradan sonra Süper Lig'e yükselmesi İzmirli sporseverleri ve tüm İzmirlileri mutlu etmişti.
Günümüzde ise takımlarımızın tamamı kendi özel futbol sahaları ve spor tesislerine kavuşmalarına rağmen maalesef istenilen yerde değiller. Bu görüntü ilk futbolun oynandığı yer olan İzmir’e yakışmamaktadır. Bugün Göztepe ve Altay’a baktığımızda Altay 14. sırada 18 puanda, Göztepe 17. sırada 14 puanla mücadele etmektedir. Gönül isterdi ki Altay, Göztepe ve diğer kulüplerimizin eskiden olduğu Süper Lig'de mücadele etmeleriydi. Halbuki bugün Altınordu Spor Toto 1. Lig'de 18. sırada 11 puanlı, Bucaspor TFF 2. Lig'de 4. sırada 22 puanlı, Karşıyaka 3. Lig'de 12. sırada 19 puanlı ve İzmirspor BAL liginde bulunuyorlar. İzmirli kulüplerimizin bugünkü kötü durumlarda olmaları maalesef hepimizi üzmekte ve düşündürmektedir.
Bana göre burada hata, yukarıda değindiğim gibi başkanlar ve yöneticilerin hatalı spor politikalarıdır. Acı olan futbolun ilk oynandığı yer olan İzmir futbolunun bu durumda olmasıdır. Çok modern futbol sahaları, mükemmel sosyal spor tesisleri ve eskiye göre daha iyi maddi imkanlara rağmen İzmir başarılı olamamaktadır. Yazık çok yazık…”
Fenerbahçe ve Galatasaray için Vreskala diyor ki; “Bu iki kulübe gelince; ben İzmirliyim, İzmir dışındaki takımların taraftarı olmak İzmirli sporseverlere yakışmaz. İzmirli İzmir takımlarını tutmalı ve alkışlamalıdır. Eğer İzmir takımları başarılı olurlarsa tuttukları İzmir dışındaki takımlarını İzmir’de seyredemezler. İzmirli sporseverlerin bunu iyi değerlendirmeleri şarttır. İstanbullu Fenerbahçe ve Galatasaray’a baktığımızda bu takımlarda düne kadar Atatürk’ün vatanımızı emanet ettiği gençlerimizin haklarını gasp eden, onların önlerini kesen çok fazla sayıda yabancı futbolcu var. Ve bu durum da maalesef bütün takımlarımızda 16'şar yabancı futbolcu vardı. Yabancı futbolcu sayısının fazlalığı ise bana göre Türk futbolunun gerilemesinin sebebidir.”
Genç nesil spor adamlarını sordum ve işte Vreskala’nın görüşü şöyle: “Eskiden öğretmen-öğrenci arasında saygı ve sevgiye dayalı bir birliktelik vardı. Bugün ise maalesef bu yok. Ülkemiz futboluna uzun yıllar hizmet etmiş olan Fatih Terim’in aldı 5 maç cezası genç nesillere kötü örnek olmaktadır. Başarılı teknik direktörlerin genç antrenörlere, futbolculara, velhasıl gençlere örmek olması gerekirken olmaması üzücüdür.”
Vreskala, Türkiye’nin “Tazminat cenneti” olduğuna değindi, son sözü de şu oldu: “Günümüzde Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un 18 milyar TL'ye yakın borçları var. Bu acı bir tablodur. Eğer kulüp başkanları harcamaları yaparken daha sorumlu davransalardı bu durum olmazdı. Ama ne yazık ki şirketlerinin giderlerini yaparken çok ciddi davranan yöneticiler kulüplerinin giderlerinde bu ciddiyeti göstermemektedirler. Çünkü zarar eden kendi şirketleri değil kulüpleridir ve de hiçbir sorumlulukları yoktur. Hatırlanacağı üzere yıllar önce birçok kulüp teknik direktörler ve futbolcularla yapılan kulübün aleyhinde tek taraflı sözleşmeler sonucunda yabancılara çok ağır tazminatlar ödenmişti. Tazminat Cenneti Türkiye.”