Ama hangi Atatürk? Atatürk’ü çok iyi tanıyan, yaşamı boyunca “Gerçek Atatürkçülük nedir?” sorusunun yanıtını anlatmaya çalışan ve susturulamayınca, haince katledilen Uğur Mumcu’ya başvuralım; yaşadığımız tüm sorunlara ışık tutabilmek için…
Kemalizm veya Atatürkçülük, bir tek sözcükte özetlenebilir, Mumcu’ya göre: ‘Bağımsızlık’. Bağımsızlığın anlamını açıklarken, Atatürk’ün “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşıyoruz” sözlerine dikkat çeken Mumcu, Atatürkçülüğün temelinin antiemperyalizm olduğunu vurgulamıştır, sürekli olarak.
PROLETER ULUS VE SAHTE MİLLİYETÇİLİK
Sanayi devriminin dışında kalan, tarımı ilkel, enerjisi ve makine üretimi yetersiz, buna karşılık ticaret burjuvazisi gelişmiş, ulusal geliri düşük, gelişmekte olan toplumları ‘proleter ulus’ olarak adlandırır, Mumcu. Gelişmiş ülkelerin, yardım adı altında bu uluslar üzerinde ekonomik ipotekler kurduklarını, askeri işgallerin yerini artık ekonomik işgallerin aldığını dile getirir.
Proleter ulusların en başlarında yer alan Türkiye için tek kurtuluş yolunun uluslararası kapitalizme karşı savaş, yani ‘antiemperyalizm’ olduğunu söyler: “Gerçek milliyetçilik, üretimi yabancılara karşı sömürtmemektir.”
Atatürk milliyetçiliğini ‘proleter uluslara özgü milliyetçiliğin yirminci yüzyıldaki görkemli örneği’ olarak niteleyen Mumcu’ya göre bu ülkelerde sıklıkla palazlanan ‘sahte milliyetçilik’ ise yabancı sermaye desteğindedir ve uyanan antiemperyalist bilinci yok etmek ya da yozlaştırmak amacını taşır. Mumcu, uluslararası kapitalizmin karmaşık bir niteliğe büründürdüğü sahte milliyetçiliğin alabildiğine din sömürücüsü ve düşünce özgürlüğü düşmanı olduğunu, yabancı sermayeden ve işverenden yana tavır aldığını vurgular.
Osmanlı Devleti’ni çökerten nedenlerin canlandığını, yabancı sermayenin sömürü ağlarını ördüğünü, Türk halkını yabancıların vesayetine sokmak isteyenlerin yine büyük koltuklarda oturduğunu ve irticanın iktidar koltuklarına kadar uzandığını da dile getirir, Mumcu.
MUMCU’YA GÖRE SİYASETÇİLERİMİZ
Bugünlere gelmemizde siyasetçilerin rolü konusunda ise şunları yazmış:
“Çağdaş devleti, demokrasiyi, çok partili hayatı bilen, anlayan kişiler partileri doldurmuşlar. Türkiye’nin ihtiyacı olan bütün uzmanlık dallarında aydınlar yetişmiş. Hukukçu, ekonomist, mühendis, mimar, doktorlar, devlet çarklarında ve özel teşebbüs emrinde çalışıyorlar. Ama ulusal bilincimiz ve onurumuz yok. Eğer büyük uluslar yardım etmezlerse aç kalacağız. Türk ekonomisi bir dilenci çaresizliği içindedir. Bugün Türkiye’yi yönetenler de işte böyle bir toprağın ve böyle bir mevsimin acı meyveleridir. Tek tek siyasetçilere kızmak mümkündür. Fakat düşünmek gerekir: Acaba, bu siyasetçiler hangi verimsiz toprağa atılmış tohumlardır? Atatürk’ün yıktığı ne kadar satılmış din sömürücüsü ve yabancı uşağı varsa, hepsi birer birer dirilip demokrasinin vazgeçilmez kişileri olmuşlardır.”
Dünü böyle anlatmış, Uğur Mumcu.
Bugünün yorumunu size bırakıyor; Mumcu’nun katledildiği yerde yapılan anıtın yanına saygısızca dikilen, Sabancı Holding Enerjisa’ya bağlı Başkent Elektrik'e ait ucube trafonun derhal kaldırılmasını diliyorum.