En fiyakalı yerlerden birinde akşam yemeğine gittiniz, 3-5 arkadaşla birlikte… Geçen akşam da benzer bir yerde toplanmıştınız; “Ömür dediğin bir gündür; o da bugündür” diyerek… Masada başka kimseye hesap ödetmek istemediğinizden, her defasında sizin eliniz cebinize gitti. Ama ısrar fazla olunca, paylaştınız hesabı.
İki gün sonra bir başka grupla buluşacaksınız. Muhtemelen yine paylaşacaksınız hesabı. Ödeyeceğiniz birkaç bin lira dokunmayacak hiç birinize.
Peki dostlarınızla bunca yıldır “hesabı” paylaşırken, sizce mühim olmayan o paraları birleştirip belirsizlik ve tükenmişlik içinde debelenen çaresiz insanlarla “hayatı” paylaşmayı düşündünüz mü hiç?
Dost meclisinden kıstıklarınızla onların geleceğe umutla bakmalarını sağlamayı…
İzmir’de kurulmuş ve sadece topladığı bağışlarla yine İzmir’de bir hastane, iki konukevi ve bir hücre işleme merkezi kuran KİTVAK var mesela: Kemik İliği Transplantasyon ve Onkoloji Merkezi Kurma-Geliştirme Vakfı…
Yaşam mücadelesi veren hasta çocuklara ve ailelerine her fırsatta “Biz hep yanınızda olacağız. Yeter ki, siz hiç vazgeçmeyin, umudunuzu hiç yitirmeyin!” diye fısıldayan, sevgi ve umudun paylaştıkça çoğaldığına inanan; kimsesizlerin kimsesi, çaresizlerin çaresi olmaya çalışan pırıl pırıl bir kuruluş…
Hepimizde nane-limonun iyi gelmediği sıkıntılar var elbette. Ama bir de yaşam mücadelesi veren, “Hamster çemberi”nde olduğu gibi anlamsızca aynı yerde dönüp duran çocukları düşünün.
Onlar için “umut toplamayı” kim istemez ki?
Pek çok değerimizi kaybederken hiç olmazsa dayanışmayı, yardımlaşmayı es geçmemeyi…
“Hayatı paylaşmak” dedikleri şey de zaten bu değil mi?