Aslında her şey, önüne dizdiği kocaman çupralarla 32 dişini birden gösteren o Ray Ban gözlüklü kara-kuru gencin sosyal medya paylaşımını görmemle başladı. İngiliz tabancası gibi kurulurken utanmadan bir de altına yazmış, “Karaburun’da çupra akını var. Yakalamayanı dövüyorlar valla!” diye…
Benim gibi balık avını sevenler için “ağır tahrik” içeren bir cümle olduğu kesin.
Yanlış anlaşılmasın, avı sevmem iyi bir avcı olduğum anlamına gelmiyor. Meraklısıyım, hepsi o kadar! Severim balık avı videolarını izlemeyi… Birkaç saat baksam sıkılmam. Her birinde ayrı detay var çünkü.
Ama deve Kabe’ye gitmekle hacı olmuyor işte!
*****
Aslında “Karaburun’da çupra akını” meselesini bu yaz ben de duymuştum. “Aralık ayından itibaren Ildırı ve Küçükbahçe taraflarından yola çıkan çupralar (İzmirli olmayanlar çipura diyor) Karaburun kıyılarından geçer” diye… Nereye gidiyorlarsa artık…
O zaman biz de oltalarımızı yenileyip “Ya nasip” diyelim, değil mi?
Elimde birkaç misina, orta yollu bir kamış, çeşit çeşit iğne ve kurşun bulunsa da, envantere adam akıllı bir kamış seti daha ilave edip soluğu Karaburun’da aldım. Hayalimde tek bir şey var: Youtube’da gördüğüm o balık avı videolarını gerçeğe dönüştürmek…
Öyle görüntüler var ki, adamı resmen içine çekiyor. Kardeşim, daha oltayı atar atmaz balık gelir mi ya! Hem de koca koca çupralar…
Kesin bir film hilesi var bu işte diye düşünüyor insan.
Peki ya gerçekten geliyorsa! Gerçekten de Karaburun kıyıları çupra kaynıyorsa…
*****
Denemeye değer. Hem bu kez çok iddialıyım. Elimde yeni bir kamış seti, denizde bol çupra… Hava gayet uygun. Üstelik diğerlerinden farklı olarak kimselerin bilmediğini düşündüğüm “çok gizli” bir bilgiye de sahibim. Keçi sütünden yapılan kopanisti peynirinin balıklar tarafından çok beğenildiğini, avın yapılacağı yere atılacak birkaç parça peynirin keskin kokusuyla bölgedeki tüm avların oraya toplanacağını öğrenmiş bulunmaktayım.
Daha ne olsun?
Öğleden sonra soluğu Karaburun iskelesinde aldım. 20 kadar balıkçı arasında kendime uygun yer bulmakta zorlansam da sonunda konuşlandım bir köşeye. Bir yandan oltayı hazırlarken bir yandan da etrafı kesiyorum. Var mı bana bakan diye…
Varmış. “Nereden geldi bu kılkuyruk şimdi? Zaten kıç kadar yerde kum gibi adam var” der gibi bakıyorlar üstelik.
Tam bir “Misafir misafiri sevmez” durumu…
Aralarında sima olarak tanıdığım, daha doğrusu oralardan gelip geçerken gördüğüm birkaç tanesine selam verip bölgedeki güç dengesini lehime çevirmeye çalışıyorum. Ne de olsa siyaset bilimine hakim birisiyim. Maksadım, yabancı görüp de gözlerini bana dikmesinler. Gelmişiz kırk yılında başında bir balık avına; rahat bıraksınlar da biraz keyfini sürelim.
Ama ne mümkün! Nedense herkesin bakışları üzerimde. Sanırım işler kesat. İstedikleri gibi balık tutamayınca sıkıntıdan bana saracaklar galiba.
O yüzden acemiliğimi belli etmemeye çalışıyorum. “Kırk saatlik seyisliği var, kırk yıllık at boku eşeler” demesinler diye takımı ve yemleri hazırlarken çok titiz davranıp meseleye tam anlamıyla hakimmişim gibi görünmek için aşırı çaba göstermekteyim. Kestiğim racona kendim bile şaşırdım.
Ama asıl sorun şu: Kopanisti işini çaktırmadan nasıl yapacağım?
Denize gelişigüzel serpiştirsem, iki büyük risk var. Diğer balıkçılar hem “gizli silahımı” öğrenmiş olacak hem de hiç hak etmedikleri halde benim altyapımın üstüne konacaklar.
Yok öyle yağma!
O yüzden iğnelerin ucuna taktığım yemleri (çaktırmadan) kopanisti peynirine sürüp hoppa yolladım denize. Artık bundan sonrasını çupralar düşünsün.
*****
Tetikteyim her an. Youtube videolarındaki ortalamaya bakarsak, balıklar geldi gelecek. Ama ilginçtir, “Çupra yakalamayanı dövüyorlar” dedikleri Karaburun’da olmamıza rağmen etrafta şaşırtıcı bir sakinlik var. Videolarındaki gibi at-çek durumu yok yani! Avcıların gözü pür dikkat kamışların ucunda. Var mı bir hareket diye… Ama kimsede tık yok!
Arkalarında bekleyen kediler bile umudu kesip uykuya dalmış.
Ben ise onların aksine daha umutlu, daha motiveyim. Sadece peynir kokusunun yayılmasını beklemeliyim biraz daha. Hepsi bu…
*****
Neredeyse 3 saat geçti. Bekliyoruz hala…
Bırakın yakalamayı, oltaların ucunda hareket bile yok!
*****
Ne yapacağımı bilemediğimden ben de herkes gibi sıkıntıdan telefonu elime alıp gelişigüzel kurcalamaya başladım. Anam o da ne! Bizim o Ray Ban gözlüklü yeni bir video hazırlamış çupralarla ilgili. Mealen diyor ki, “Yumurtlamak için her yıl kış aylarında kuzeyden güneye giden çupra sürüleri, mevsimlerdeki kayma nedeniyle göç işini erken tamamladı. Fırtına ile gelip fırtına ile gittiler. O yüzden boşverin çupraları. Şimdi levrek zamanı…”
Peki neredeymiş bu levrekler?
“Sığacık’ta” diye yazmış. Arkasından da eklemiş:
“Yakalamayanı dövüyorlar valla!”