Yeni eğitim-öğretim yılı başlamak üzere. Çocukların heyecanlı yüzleri, sıcacık tebessümleri evlerimizi doldurdu. Ancak bu mutluluğun gölgesinde, her ebeveynin yakından tanıdığı bir gerçek var: Kırtasiye masraflarının yükü.
Okulların açılmasıyla birlikte başlayan kırtasiye alışverişi, bütçeleri zorlayan bir maratona dönüştü. Bir kalem, bir defter, birkaç boya kalemi derken, sepetler dolup taşıyor, faturalar ise dudak uçuklatıyor. Artık sadece kırtasiye malzemesi değil, okul kıyafetleri, spor malzemeleri, hatta bazı okulların talep ettiği ek materyaller de bu yükün bir parçası haline geldi.
Kırtasiye masraflarındaki artış, sadece aile bütçelerini zorlamakla kalmıyor, aynı zamanda eğitimdeki eşitsizlikleri de daha belirgin hale getiriyor. Dar gelirli aileler, çocuklarına en temel eğitim araçlarını sağlamakta zorlanırken, daha varlıklı aileler bu masrafları daha kolay karşılayabiliyor. Bu durum, çocukların eğitim hayatında fırsat eşitliğini olumsuz etkiliyor. Eğitim, herkesin erişebileceği bir hak olması gerekirken, maalesef ekonomik koşullar bu hakkı engeller hale getiriyor. Veliler, çocuklarına en temel okul malzemelerini bile alırken iki kez düşünmek zorunda kalıyor.
Kırtasiye masraflarındaki bu dramatik artış, sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de tehdit ediyor. Eğitimde tasarruf etmek, çocuklarımızın alacakları eğitimin kalitesinden ödün vermek anlamına geliyor.
Geleceğimizin mimarı olan çocukların, ekonomik zorluklar nedeniyle eğitimden geri kalmaları, uzun vadede toplumsal kalkınmamızı da sekteye uğratacaktır. Bugün kırtasiye masraflarını karşılayamayan bir aile, yarın çocuğunun üniversite eğitimi için nasıl bir mücadele verecek? Eğitim hakkı, herkes için eşit olmalı ve ekonomik koşullar bu hakkı engellememeli.