23 Ağustos 1922. Anadolu Ajansı Gazi Mustafa Kemal'in Çankaya Köşkü’nde bir çay partisi vereceğini duyurur...
Gerçekte herhangi bir çay partisi yoktur. Bu Mustafa Kemal'in düşmanı şaşırtmak için bulduğu bir taktiktir. Amaç, Batı cephesinden başlatılacak 'Büyük Taarruz'un' düşmana hazırlık olanağı vermeden gerçekleştirilmesi... Büyük deha Mustafa Kemal, ilmek-ilmek dokuduğu, bir oya gibi işlediği taarruz planının bir saat dakikliği içinde uygulanmasını sağlamaya çalışmaktadır...
Taarruz'dan bir hafta önce Ankara'da Azerbaycan Elçiliği'nde bir davet verilmektedir. Davette Mustafa Kemal, Azerbaycan Elçisi İbrahim Abilev ve Rus Büyükelçisi Aralov biraraya gelir. Gazı Mustafa Kemal; ''Bir hafta sonra taarruza geçmek üzere cepheye gideceğim. Ben Ankara'dan ayrıldıktan sonra, Çankaya'da bir çay partisi vereceğim ilan edilecek. Bu parti son anda ertelenecek. Siz de birkaç gün sonra bir kabul resmi düzenleyeceğinizi açıklarsınız. Toplantı başladığı saatlerde görevlendireceğim biri gelip rahatsızlandığım için katılamayacağımı bildirir. Bu bana birkaç gün kazandırır.'' der.
Paşa, elçilikten ayrılırken salondaki piyanoda bir İzmir türküsü çalmaktadır;
''İzmir'in kavakları,
Dökülür yaprakları ''
Aynı günlerde Yunan Kolordu Komutanı General Trikopis, Türklerin cepheye üç tümen yığdığını öğrenir ve şöyle der;
''Güney cephemizde zaten üç tümenleri var. Üç daha altı eder. Altı tümen taarruz için çok az, savunma için çok...''
Mustafa Kemal Paşa çay partisi(!) günü Ankara'dan ayrılmış, ilk mola yeri Akşehir'e gelmiştir. Gece Reşat Nuri Güntekin 'in 'Çalıkuşu' romanını bitirir. Ertesi sabah tıraş olup kahvesini yudumlarken, cephede Yunan kuvvetlerinin herhangi bir hassasiyet içinde olmadıklarını öğrenir, rahatlar.
Paşa, 24 Ağustos’ta Akşehir'den ayrılır, Şuhut Bucağı’na geçer. Hazırlıklar son aşamadadır.
Trikopis, kuşkulanmaktadır. Başkomutan Hacıanesti'ye durumunu bildirir. Hacıanesti, gülerek; ''Cephede komutanlar abartılı ve duyarlı olurlar. General Trikopis de böyle. Bugüne kadarki bilgilerimiz gösteriyor ki, düşmanın genel bir taarruza geçmesi sözkonusu değil. İngilizler de bu kanıda.’’ der.
Mustafa Kemal, Şuhut'a girerken Birinci ve Dördüncü Kolordu’ya bağlı tümenler ve ağır top taburları da büyük bir sessizlik içinde cepheye ilerliyorlardı. Atların ayaklarına, top arabalarının tekerleklerine çuvallar sarılmış, huysuz hayvanların ağızları bağlanmıştı.
Aynı saatlerde Afyon Orduevi'nde Yunanlı subaylar ve eşleri düzenlenen baloda, orkestranın çaldığı müzik eşliğinde dans etmekteydiler. Pisti şık subaylar ve kadınlar doldurmuştu.
25 Ağustos, Büyük Taarruz'dan saatler önce İsmet Paşa Kocaeli Grubu’na taarruz emrini göndermişti. Gece saatlerinde ise Mustafa Kemal Paşa, Şuhut'tan Kocatepe'nin eteğindeki Çadırlı Ordugah’a geçmekteydi.
26 Ağustos un ilk saatleriydi. Mustafa Kemal çadırında ayağa kalktı. Henüz bozulmamış portatif karyolasının üzerinden tabanca kemerini alıp taktı. Bir davete gider gibi giyimliydi, tıraş olmuştu. Eldivenlerini takarak çadırdan çıktı. Mum fenerlerinin titrek ışığı altında Kocatepe'ye tırmanmaya başladı...
O gece General Trikopis, Orduevi'nde yüksek sesle çalan Yunan müziği eşliğinde iştahla akşam yemeğini yemekte, şarabını yudumlamaktaydı.
26 Ağustos sabahı bir cehenneme uyanacağını tahmin edebilir miydi?