Türkiye'de yaklaşık 600 bin kamu işçisini ve ailelerini doğrudan ilgilendiren 2025 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmelerinde, ipler kopma noktasına geldi. Müzakereleri yürüten TÜRK-İŞ, dört aylık sürecin sonunda hükümet kanadıyla herhangi bir uzlaşı sağlanamaması üzerine Kamu Koordinasyon Kurulu'nu olağanüstü topladı. Toplantının ardından kameralar karşısına geçen TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, hem sürece ilişkin hayal kırıklığını hem de gelecek döneme dair kararlılıklarını sert bir dille ifade etti.

Dört aydır masada olduklarını, bir yandan müzakere yürütürken diğer yandan da alanlarda ve meydanlarda mücadele ettiklerini belirten Ergün Atalay, gelinen noktayı, "Bugüne kadar bir arpa boyu kadar yol almadık" sözleriyle özetledi. Bu ifade, görüşmelerin adeta duvara tosladığını ve hükümetin sunduğu teklif ile işçi kanadının talepleri arasında derin bir uçurum olduğunu gözler önüne serdi. Atalay'ın bu net ve umutsuz tablosu, önümüzdeki günlerde çalışma hayatında tansiyonun daha da yükseleceğinin habercisi olarak yorumlandı.

Hükümetin teklifine sert tepki: 'Ne görüyorlar ne duyuyorlar'

Başkan Ergün Atalay, eleştirilerinin odağına, hükümetin masaya getirdiği zam teklifini koydu. Sunulan rakamların, ne yüksek enflasyon karşısında ezilen işçilerin ne de genel olarak toplumun beklentilerini karşılamaktan fersah fersah uzak olduğunu belirten Atalay, teklifi hazırlayan bürokratlara yönelik ağır ifadeler kullandı. "Ülkenin tüm alanlarında siyasi iktidar zaten duyması gerekeni duydu. Bu teklifi verenler ise hala ne görüyorlar ne de duyuyorlar" diyen Atalay, taleplerinin ve alanlardaki seslerinin duymazdan gelindiğini savundu.

Hükümetin bu tutumunun bilinçli olup olmadığını sorgulayan Atalay, "Kasıtlı mı yapıyorlar, onu da bilmekte zorlanıyorum" sözleriyle, sürecin tıkanmasındaki sorumluluğun tamamen hükümet kanadında olduğuna işaret etti. Bu ifadeler, işçi sendikalarının, masada sadece bir rakam pazarlığı değil, aynı zamanda bir "anlaşılma" ve "dikkate alınma" mücadelesi verdiğini de ortaya koydu. Atalay'a göre, sunulan teklif, mevcut ekonomik gerçeklikten ve işçinin içinde bulunduğu geçim sıkıntısından tamamen kopuk bir teklifti.

'İş yerinde huzur yoksa ülkede huzur yoktur'

Ergün Atalay, meselenin sadece bir ücret pazarlığı olmadığını, aynı zamanda bir toplumsal huzur meselesi olduğunu da güçlü bir şekilde vurguladı. "İş yerinde ve evde huzur yoksa ülkede de huzur yoktur" diyerek, çalışan kesimin mutsuzluğunun ve geçim sıkıntısının, ülkenin genel istikrarını ve sosyal barışını doğrudan etkilediğini belirtti. Bu sözler, hükümete yönelik dolaylı bir uyarı niteliği taşıyordu.

Queen Seracılık işçileri sendikal hakları için direniyor
Queen Seracılık işçileri sendikal hakları için direniyor
İçeriği Görüntüle

Konuşmasında, toplumun farklı kesimleri arasında bir ayrışma yaratılmaya çalışıldığını da iddia eden Atalay, "Maalesef öyle bir noktaya geliyorlar ki, bizi asgari ücretlilerle, emeklilerle, işsizlerle imtihan yapmaya kalkıyorlar" dedi. Bu ifade, hükümetin, kamu işçilerinin taleplerini, diğer dar gelirli kesimlerin durumuyla karşılaştırarak kamuoyunda bir "ayrıcalıklı kesim" algısı yaratma çabasına karşı bir tepki olarak yorumlandı. Atalay, bu "böl ve yönet" taktiğine gelmeyeceklerini, tüm emekçilerin ortak sorunlar yaşadığını ve mücadelenin de ortak olduğunu ima etti. Sürecin bir an evvel masa başında ve uzlaşıyla bitirilmesi yönündeki taleplerini yineleyen Atalay, "Bizim sıkıntımızı çözün, bizi ülke gündeminden çıkartın" diyerek, amaçlarının kaos yaratmak değil, haklarını alarak işlerine odaklanmak olduğunun altını çizdi.

Eylemler sürecek, genel grev sinyali verildi

Görüşmelerin tıkanması ve hükümetin uzlaşmaz tutumu karşısında, TÜRK-İŞ'in eylemsellik sürecini tırmandıracağı mesajı da net bir şekilde verildi. Mevcut eylem kararlarına devam edeceklerini ve önümüzdeki günlerde bunlara yeni eylemlerin de ekleneceğini belirten Ergün Atalay, masada çözülemeyen sorunun, alanlarda çözüleceğini ima etti.

Açıklamanın en kritik bölümü ise, genel grev uyarısı oldu. Masadaki tüm yolların tükenmesi durumunda, son çare olarak genel greve gitmekten çekinmeyeceklerini belirten Atalay, bu konuda son derece kararlı bir duruş sergiledi. "Grev zamanı geldiğinde herkes noksansız uygulayacak. Bununla ilgili hiç kimsenin tereddüdü olmasın" diyen Atalay, bu tehdidin boş bir tehdit olmadığını vurguladı. Atalay, hem hükümete hem de kamuoyuna yönelik olarak, "Yapar mıyız, yapmaz mıyız, nasıl yaptığımızı kamuoyu da yakından görür" sözleriyle, TÜRK-İŞ'in bu konudaki kararlılığını ve gücünü ortaya koydu. Bu açıklama, kamu hizmetlerinde yaşanabilecek olası bir genel grevin, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik hayatı üzerindeki potansiyel etkilerini de yeniden gündeme taşıdı. Gözler şimdi, hükümetin bu sert uyarılara nasıl bir yanıt vereceğine ve masaya yeni bir teklifle gelip gelmeyeceğine çevrilmiş durumda.

Kaynak: HABER MERKEZİ