Uzayda geçen bilimkurgu filmlerin pek ünlü repliğidir; “kaptanın seyir defteri, ışık yılı bilmem kaç…” şeklinde başlar kaptan… Daha çok da meşhur Amerikalı film, Uzay Yolu’ndan, Kaptan Kirk’ten hatırlarız; yıldız gemisi Atılgan’ın kaptan köşkündeki elektronik deftere ünlediklerini…
Ben de bugün benzer bir şekilde başlayayım; covit–19’un seyir defteri, tecritte 42. gün…”.
Sabır, sabır, sabır… Ve azami seviyede dikkat, kurallara uyum… Yaşamı dikkate almak, olabildiğince evde kalmak…
Evde kalmak veya hayatı eve sığdırmak… Eve sığdırmaya çalıştığımız yaşamımız; tatile çıkarken önce bavullarımıza tıka basa doldurmaya çalıştığımız ama hiçbir zaman tam olarak sığmayan tatil eşyaları gibi ve ardından arabamızın bagajına aynı şekilde üst üste, yan yana veya nasıl sığarsa, istif ettiğimiz gibi ya da ardiye olarak kullandığımız bir odanın veya benzer bir deponun içerisine en düzenli şekilde sıralayıp, kapının ardına bakınca bir o kadar daha eşyanın dışarıda kaldığını görmek gibi bir şey…
Evet, ne kadar uğraşırsak uğraşalım, hayatımızın, daha doğru bir ifade ile alışagelmiş hayatımızın tamamını eve sığdıramıyoruz.
Buna en büyük örnek de spor dallarının, çokça da takım oyunlarının evlerimizde icra edilemiyor olması. Ancak kendimize yeteceği kadar, sağlıklı yaşam egzersizleri, merdiven inip çıkmalar ve küçük ortamlarda yapılabilecek bireysel tüm sportif uygulamalar…
Yok, efendim, canınız çok sıkılıyor, illa ki evde takım oyunu oynayacağız diyorsanız, aman dikkat! Ben bu satırları klavyeme okumaya başlamadan birkaç saat önce, salonumuzun, en nadide yerinde yer alan, iki adet biblo, oğullarımızın futbol topunun azizliğine uğradılar ve artık yoklar…
Elbet ki ben oğullarıma “sürekli yerden oynayın, dar alanda kısa paslaşın” gibi direktifler vermeye çalışsam da… Türk futbolunda uzun top oyunu da, yüksek top oyunu da var ama değil mi? En güzeli de bibloların, evimizi terk edişlerinin ardından, oğullarımızın, kendilerince yaptıkları savunmaydı; “oynağımız futbol topu 5 numara… Evimize, evimizin odalarına çok geliyor. 4 ya da 3 numara futbol topumuz mu olsa acaba?”
Kıssadan hisse; siz siz olun, evdeki toplu çalışmalarınızda 5 numara top kullanmayın!
Unutmadan, eski maçların özellikle de bazılarının, önemli anlarından oluşan kısa özetleri bir hatırlatma gibi sosyal medyada ya da bazı spor kanallarında döndürülüyor. Eskileri yâd etmek, sürekli kazanan bir takıma sahip olma hissini taşımak, ne kadar geçilecek tur ya da alınacak kupa varsa, tamamını geçen ya da alan takımlarımızı izlemek de ayrı bir tat veriyor evdeki günlerimize…
Yazımın üst kısmında Kaptan sıfatını kullanmıştım. Kaptan değince, hafta içinde sene-i devriyesi olan, İzmir’imizin Kaptan’ına, rahmetli Kaya Çelikkanat ustamıza da selam olsun…
Dipnot; “Sabır öyle bir iptir ki; sen kopacak sanırsın, o gittikçe güçlenir. Sen bitecek sanırsın, o gittikçe çoğalır” Hz. Mevlana.