Üç aylarda Recep'i geçip Şaban, Ramazan ve de "hoppala Bayram" diyerek girdiğimiz Şeker Bay ramımız maddi olarak pek tatlı geçmedi; ancak, Mustafa Kemal Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramımız toplumuzun imdadına yetişti...
Çarşıda, pazarda enflasyona yenik düşen vatandaşımız, 21 yıldır vaatten başka bir şey dinlemedi ği Erdoğan ve ucube sistemine(!)karşı adeta "kurtuluş simidi" olarak gördüğü 14 Mayıs'ta yapılacak seçimlere sarıldı...
Nasıl sarılmasın ki, 16 gün sonra "Mühür bende, artık söz sahibi benim" diyeceği belki de son fırsat olacak!
Ne güzel sözdür o, "Mühür kimde ise, Süleyman odur"... Değil mi?
Evet sevgili okurlarım, o gün, Türkiye'mizin aydınlık geleceği artık bizlere bağlı olacak! Bu hakkı hakkımızı kullandık kullandık; yoksa atı alan Üsküdar'ı geçer! Ondan sonra tam 5 yıl koş Allah, koş!
* * *
Değerli okurlarım, an itibariyle mühür elimizde(!)sizi üzenlere sandıkta demokratik hakkımızı kullanarak hesap sorma sırası bizlerde. Meydanlarda, bu siyasi mücadele tam21 yıldır sürüyor. Bir okurumun bana attığı mesajında dediği gibi "İktidar 21 yıldı sandıkta adeta o mührü gözlerimize kızgın bir 'mil gibi çektiğindendir ki, sandıktan hep şaşı çıktık!"...
İnanın! Meydanları adeta savaş alanı gibi görüp, karşısına çıkanları "siyasi mevta yapacağız" diyenler, siyaset değil, Cumhuriyet ve Demokratik mücadelemizi "yel değirmenlerine karşı savaş açan" Donkişot'a mı özenmişler?
Vatandaşımız 14 Mayıs sabahı sandıklara koşacak, 1 metrelik oy pusulalarında seçtiği partiye vuracağı mührün diğer tarafa bulaşmaması ve namus borcu olan oyunun iptal edilmemesi için günlerdir, televizyonlardan, gazetelerden yapılan yayınlardan öğrendikleri ile bir disiplin mücadelesi verecektir...
Sevgili vatandaşımız inanıyorum ki, "Ben bu oyunu bozarım" diyeceği gün işte bugündür...
Kısacası şimdiden bu demokrasi mücadelemizde gazanız mübarek olsun...
* * *
Bazı siyaset cambazları, özellikle böyle dönemlerde "bulanık suda balık avlayanlar" fırsat bu fırsat diyerek ellerine geçirdikleri mikrofondan zehirlerini kusmaya devam ediyorlar. Örnekler o kadar çok ki, hangisini saysam diye düşünüyor insan!
Meydanlarda ağzından küfrü eksik etmeyen, elindeki yağlı karayı da oraya buraya bulaştıran "Bay Kemal" düşmanı(!) "Bay Recep" e galiba en güzel cevabı İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener Balıkesir'den "Sağ elinde Hizbullah, sol elinde PKK var" diyerek verdi!
Erdoğan'ın Cumhur İttifakı içine aldığı HÜDA PAR' ın lideri Zekeriya Yapıcıoğlu, fırsat bu fırsat diyerek! zehrini dökerek "Türk Bayrağı, yerine Türkiye Bayrağı" denilmesini istedi. Ardından da meydanı boş buldu ya, Anayasamızda "değiştirilemez" denilen maddelerin değiştirilmesini isteme cüretinde bulundu!
Allahtan AKP'li Tuğrul Türkeş cevabını verdi:
"Bayrağımızdan rahatsızsa, ben de ondan rahatsızım!"
Değerli okurlarım yazımın başından buyana "Mühür kimde ise Süleyman odur" deyişimin de sebebi budur!
* * *
Bu ülkenin gelmiş geçmiş vatan, millet ve bayrak sevgisi ile yüreği çarpan lider ve de düşünürlerinin "Camiye ve kışlaya siyaset giremez" demesine rağmen siyaset bezirganları nedense siyaset tezgahını cami avlularına kurmakta pek sakınca görmediler!
Namaz çıkışı cami cemaatini etkilemeye çalıştılar.
Hatta Ayasofya Camiine hutbe için elinde kılıçla çıkan Diyanet İşleri Başkanımız vardı. Belki savaşla alınmış yerde kılıçla hutbeyle çıkılması Osmanlı adeti olmuştur. Ama bu dönemde bu bile sorulurken, Sn. Erdoğan'ın meydanlarda, muhalefeti "siyasi mevta yapacağız" demesi pekte hoş karşılanmadı sanırım!
Zaten bunun cevabı da muhalefet cephesinden verildi...
* * *
Değerli okurlarım, bu kadar kırma, dökme , kılıç takma, rakiplerini mevta etme laflarının ayyuka çıktığı şu miting dönemlerinde liderlerin yorulması, rahatsızlanması kaçınılmazdı.
Hatta bu konu falcıların, astrologların, rüya yorumcularının da alanına girince herkes meraklanmaya başladı.
Ve ilk kehanet astrolog Melahat Güven' den geldi:
Sosyal medyada süratle dolaşan bu kehanet herkesi meraktan ziyade endişelendirdi! Astrolog Melahat Güven'in endişe veren Kehaneti şöyle:
"kehanetimin arkasındayım, seçime 5 gün kala adaylardan biri vefat edecek ve ülkenin kaderi değişecek. 27 Nisan da açıklayacağım "
Ben şahsen böyle kehanetlere inanın inanmam ve de kimsenin ömrüne gün biçilmesinden de hiç hoşlanmam!
Ama gelin görün ki, önceki gece Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir televizyon kanalında soruları cevaplarken yayın birden ‘eyvah eyvah’ sesleriyle kesildi. Verilen aranın ardından yayın yeniden başladı, Erdoğan “Midemi ciddi manada üşütmüşüm, seyircilerimizden helallik diliyorum” dedi. Kameralar Erdoğan'ı göstermeden program birden kesildi.
Evinde istirahat eden Erdoğan yarın, Kemal Kılıçdaroğu da pazar günü seçim gezilerine çıkacağı ifade edildi. Bu rahatsızlık haberleri dünya basınında geniş yer aldı.
Evet her ne kadar "fala inanma, falsız da kalma" diyenler var. Hele kehanetler, ülke siyasetimiz için hiçte hoş değil.
Ben şahsen kehanetlere değil, 14 Mayıs'ta gerçekleşecek seçimde bu ucube sistemin değişmesini bekliyorum.