Birçok kişi “Çin aşısını olayım mı?” diye soruyor, ama asıl sorulması gereken soru: “Sıra bana ne zaman gelir?” Sağlık çalışanı veya 65 yaşın üzerinde değilseniz, belirsizlik fazla…
Etki ve güvenilirlik açılarından en ideal aşıyı seçtik, ama sürece iyi başlamadık. CHP Milletvekili Murat Emir’in Çin’den alınan aşıların el altından AKP’li siyasilere ve yakınlarına uygulandığı iddiasını Sağlık Bakanı Koca “Şu anda denek olmak için başvuranlar dışında kimsenin aşı olmasını onaylamayız” diye yanıtlamış, Emir bunu ‘itiraf’ olarak yorumlamıştı. Bakan Koca’nın aynı konuşmasındaki “Çin’de bu aşı eczanelerde satılıyor, isteyen herkes gidip alabilir” sözleri üzerine oğlum Yiğit’ten, salgın başlangıcında kargo ile maske gönderdiğimiz Çinli arkadaşına yazmasını; aşı satın alarak bize gönderebilir mi diye sormasını rica ettim. Yanıt şöyle geldi: “Aşı ülkemizde devletin kontrolü altında, satın alma şansımız yok.”
Ne yazık ki yetkililere güvenemiyorum. Neredeyse her gün çok sevdiğim, saygı duyduğum bir insan ölüyor ve bu ölümlerde yetkililerin büyük sorumlulukları var. Beş tablo ile açıklayım.
28 Temmuz’daki turkuaz tabloda açıklanan ‘vaka sayısı’ 963 iken, 29 Temmuz’da ‘vaka’ sözcüğünün yerini ‘hasta’ sözcüğü almış ve hasta sayısı önceki günkü vaka sayısına yakınmış (942). İlk kez 26 Kasım’da ‘vaka’ ve ‘hasta’ sayıları birlikte açıklandığında ise vaka sayısı (29.132), hasta sayısının (6.876) 4,2 katı olmuş. ‘İyileşen hasta sayısı’ 11 Aralık’ta 458.109 iken, 12 Aralık’ta 1.581.565’e yükselmiş; yani en başından o güne, aylar boyunca iyileşen hasta sayısının 2,5 katı (1.123.456) hasta, bir günde iyileşivermiş. Bu iki günde saptanan vaka sayıları ise hasta sayılarından 5,6 ve 5,7 kat daha fazla.
Yani, yetkililer 29 Temmuz ile 26 Kasım arasında, açıklanandan 5-6 kat fazla olan vaka sayısını halktan gizlemişler; halkın durumun ne denli tehlikeli olduğunu anlamalarını engelleyerek, yeterince önlem almamalarına yol açmışlar. Bu önlemler alınmış olsa, enfeksiyon bu kadar yayılmazdı ve yitirdiğimiz çok sayıda değerli insan bugün hayatta olabilirdi.
Özetle, ortada halkı aldatmaya yönelik, ‘tasarlanmış’ bir sahtekarlık var ve sonuçları çok kötü. Ne halk ne muhalefet bunun tam anlamıyla farkına değil. Yoksa kanıksadık mı böyle olayları? Gereken tepki verilmezse, aşı adil bir şekilde ve zamanında dağıtılır mı? Çoğunluğa “Türk aşısını bekleyin” veya “Beklemek istemiyorsanız, paranızla satın alın” denme olasılığı var mı? Yorum sizin.
Türkiye’de birçok merkezde aşı çalışmaları sürerken, en hızlı ilerleyen çalışmada, Kayseri'de Erciyes Üniversitesi’nde geliştirilen ERUCOV-VAC adlı inaktif aşının 44 gönüllü üzerinde süren Faz 1 çalışmaları sona erdi. Önemli hiçbir yan etkinin görülmediği, 200 gönüllü üzerinde Faz 2 çalışmalarına 25 Aralık'ta başlanacağı bildirildi. Aşının avantajı CoronaVac gibi geleneksel yolla hazırlanması ve önemli yan etki olasılığının düşüklüğü; dezavantajı ise bol miktarda virüs üretimi gerektirdiğinden, seri imalatının güçlüğü. Bunu aşmak için, Çinliler gibi virüs üretiminde doku kültürü yerine biyoreaktörlerin kullanılması gerek ve şimdiden hazırlık yapmakta yarar var. Umarım yerli aşılarımız başarılı olur. Türkiye, Cumhuriyet döneminde olduğu gibi, kendi aşısını üreten, hatta satan ülke haline gelir.
İmamlara verilen desteğin onda biri bilim insanlarına verilse, Türkiye uçar…