Değerli okurlarım, geçtiğimiz günlerde 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız’ı içimize sindire sindire, cihana göstere göstere kutladık. Ne kadar, mutlu, ne kadar huzurlu olarak o meydanlardan evlerimize döndük değil mi?

Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün her konuda olduğu gibi spora, sporcuya verdiği önem ve değer onun veciz sözlerinde yer aldı. İşte şu sözü sanırım hepimizin hafızalarındadır:

“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.’’

Asker Atatürk, kanla, irfanla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde askerin siyasete karışmasını hiç istemedi. Hayatı boyunca askerin politikaya karışmasına ilkesel olarak karşı çıkmış, bunun için gerekli tedbirleri de almıştı. Bu konudaki şu sözü çok bağlayıcıdır: “Hürriyetten doğan buhranlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman fazla tazyikin temin etiği sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir.”

Evet, Atatürk genç bir subay iken Abdülhamit yönetimine karşı politika ile fiilen ilgilenmekle birlikte yukarıda belirttiğim gibi, hayatı boyunca askerin politikaya karışmasına karşı çıkmıştı. Bu ilkesi bugün için de geçerlidir…

Ne var ki, Meclis çatısı altında iktidar-muhalefet çekişmelerinin yanı sıra futbolumuzda yaşanan saha içi kavgaların yarattığı gerilim hiç de hoş değil. Aksine toplum huzurunu rahatsız edecek boyutlara geldi.

İşte futbolumuzun iki büyüğü Galatasaray ve Fenerbahçe’nin son haftaya kalan şampiyonluk kupasına gölge düşürülmesi de hiç af edilecek gibi değil!

* * *

Geçtiğimiz hafta değerli dost ve kardeşim TRT’nin eski Haber Müdürlerinden Muzaffer Pazarlı’ yı son yolculuğuna uğurladık.

Sevgili Muzaffer Pazarlı ile geçmişteki buluşmalarımızda O bir TRT Haber Müdürü olarak, ben de 65 yıllık Gazeteci-Spor Yazarı olarak bu konuları görüşüp, ülkenin biran önce spor barışına kavuşması için dua ederdik.

İnşallah bir an önce bu dualarımız kabul olur.

* * *

Öte yandan ülke sınırları dışına bir göz attığımızda İsrail-Filistin arasında yaşananlar, binlerce insanın katledilmesi de ister istemez bizleri de üzüyor.

Son olarak komşumuz İran’da Cumhurbaşkanı Reisi ve yetkilileri taşıyan helikopterde hayatını kaybedenler için üç gündür düzenlenen cenaze törenlerine de kulak tıkayamazdık. Orada yapılacak seçimler de ülkemizin huzuru için önem taşıyor.

Biz yerel seçimlerden sonra muhalefetin güç kazanması ile 4 yıl sonraki yapılacak seçimlerde başa gelecek iktidarı düşünmeye başladık…

Bu düşüncelerimiz arasında ülkemizin ekonomisindeki düşüşler, dolayısı ile vatandaşların geçim sıkıntısına düşmesi de uykularımızı kaçırıyor…

Özellikle emeklilerin durumu, gençlerin iş bulamaması, toplumumuzda ister istemez fikir çatışmalarına yol açıyor. Sonuç olarak çarşı- pazarda ki yangın, emeklilerin düşük maaşları, kiracı-ev sahibi çatışmaları, insanların ufacık şeylerden nem kapıp birbirlerine gaddarca saldırmalarına yol açıyor. Marketlere giren eli bıçaklı gaspçıların suç oranları artırmaya yetti!

İşte taksicilere karşı yapılan saldırılar, binlerce taksiciyi sokaklara dökmedi mi?

Ülkemizde son çay üreticilerinin sokağa dökülmesi, astsubayların emeklilik hakları ve maaşları için Meclis’e yürümesi de hayra alamet olmasa gerek…

Eğitim camiasına göz attığımızda, öğretmen tayinleri, özel okullarda yıl sonu mezuniyet balolarının öğrenci başına çıkardığı 20 bin liralık fatura aileleri kara kara düşündürüyor.

* * *

İşte ülkemizde yaşananlar, yoksulluk, yolsuzluk, geçim sıkıntısı vatandaşımızı da sosyal medya yolu ile ironi yüklü mesaj göndermeye sevk etmiştir. İşte bunlardan bazıları şöyle:

-“Kötü öğretmen, kötü öğrenci, kötü veli yoktur. Kötü eğitim vardır” Rıfat Ilgaz

-Yastığa başını koyduğunda, “Bugün kimseni hakkını yemedim, çok şükür” diyebiliyorsan o gün senden zengini yoktur.

-Bir banka, kiralık kasada indirim yapacakmış. Pazara  çıkamayan  emekli, kiralık  kasaya takma dişlerini mi koyacak?

-Komşumuzun iki tavuğu bahçemize girdi diye  mahkemelik oluruz, elin 13 milyonu ülkemize girer kimseden ses çıkmaz…

Saygılarımla…