Her gün yeni bir tanesi çıkıyor. Kendilerine sanatçı diyorlar. Bildikleri-bilmedikleri konularda ahkam kesiyorlar. Bir de bunu çıkarlarını korumak, kendilerine avanta sağlamak için yapıyorlar. Sonuncusu Mustafa Keser. Ahkam kestiği yer de devletin yayın organı TRT. Üstelik zırvaladığı program da bir müzik programı. Aklı sıra CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun bir süre önce sözde sanatçılar için yaptığı “Şehit ailesinin evinde şarkı söylesinler de görelim” şeklindeki açıklamasına cevap vermiş, şöyle demiş ;
“Ben o şehit kapısına gidip de türkü söylesinler diyen arkadaşlara meydan okuyorum. Şehidin evini kendileri tesbit etsin. Sazımı alıp gideceğim ve asker türküleri okuyacağım. Eğer tepki alırsam, hepsi benim yüzüme tükürsün. Almazsam ben hepsinin yüzüne tüküreceğim.”
İyi mi? Adamda hiç utanma yok. Şehit evinin ne olduğunun farkında değil. Evlat acısının ne olduğunu bilmiyor. Giderken dansöz de götür bari. O acılı insanlar yalnızca yüzüne tükürmekle kalmaz, tükürükleriyle boğarlar seni. Ama en iyisi sen o insanların acılarıyla alay etme, her sabah aynaya bakarken tükür, daha hayırlı bir iş yapmış olursun.
İşin en acı yani bu iğrenç açıklamanın Devlet televizyonunda yapılan bir müzik programında söylenmesi... İnsanın aklına geliyor, “Acaba birileri mi söyletiyor?” diye.
Devlet televizyonunun bu tür insanlar tarafından kullanılmasının örnekleri çok. Daha geçenlerde bir spor programında görev alan bir playboy boyunu aşan konulara değinmiş;
“Ben ülkede bir baskı olduğunu düşünmüyorum. Güney'de isteyen rahat rahat bikinisini giyebiliyor, içkisini içiyor. O baskı nerede hissediliyor anlamıyorum” demiş.
Bak arkadaş, bunu anlamana ne altyapın ne de, bulunduğun çevre yetmez.
Türkiye'yi yalnızca Güney'den ibaret sayan kafadan ne beklenebilir ki? Adam üç büyük şehirden başka şehir görmemiş... Haa bir de saçma-sapan programdan aldığı parayı beğenmiyor. “TRT de öyle büyük paralar ödeyen bir kurum değil. Sosyal medya abartıyor” diyor.
Bir başka şarkıcı da “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da severim, TRT'de program da yaparım, kime ne?” demiş. Adeta ikisi arasındaki bağlantıyı itiraf etmiş.
Hülya Koçyiğit ile kapatalım konuyu; Kılıçdaroğlu'nun sınır karakolundaki klarnet konserine yaptığı eleştiriye aklı sıra cevap vermiş;
“Kime neyi, nasıl söylemek istiyorsak, öyle söylüyor, hatta çoğu kez duyduğumuz şeyin doğru olup olmadığını bilmeden paylaşıyor, çarpıtıyoruz. Sırf aynı paydada buluşulmadığı için ötekileştiriyoruz birilerini ve bunu kimi zaman edepsizce, empatiden yoksun, şiddet eğilimi içinde yapıyoruz.”
Hatun doğru söylüyor da bu ifadenin istemeden de olsa hayranı olduğu AKP'ye cuk oturduğunu anlayamıyor. Tabii bu tür yandaşlığın damada getirdiği ballı ihaleye de hiç değinmiyor.