Şaka gibi. Adam satın aldıkları televizyona çıkmış, sunucunun gözünün içine baka-baka "Medyada tekelleşme bitti. Kesinlikle söylüyorum, artık çok sesli bir medya var. Geçmişe göre çok sesli bir Türkiye var!" diyor. 'İroni mi yapıyor?' diye bakıyoruz. Yok, yok adam ciddi. Doğrusu bu kadar pişkinlik beklemiyorduk. Sunucu önce afallıyor, sonra zoraki gülümsüyor. Müdahale bile edemiyor, korkuyor. Biliyor ki en ufak müdahalede çok sesli medya (!) tarafından kapının önüne konulacak.
Bakın çok sesli medyayı (!) nasıl yarattılar? Yıllarca biriktirdikleri yandaş patronlar yetmedi. Hala bir sağa bir sola yalpalayanDoğan Medya ortalıkta dolaşıyordu. Ne de olsa başta amiral gemisi olarak nitelendirilen Hürriyet olmak üzere tirajı ve reytingleri üst sıralarda olan birçok gazete, televizyon ve radyo hala Aydın Doğan'ın elindeydi. Bunların Aydın Doğan'la yılların hesabı vardı. Şimdi tam zamanıydı. 2019 seçimleri ve belki de bir erken seçim baskını kapıdayken Doğan'ın kapının önüne konulması lazımdı. Öyle de yapıldı. Kapalı kapılar ardında neler söylendi bilemiyoruz.
'28 Şubat'ın sivil ayağından hesap soracağız' tehdidi ta bir ay önce başlatıldı. Gözaltı, tutuklanma, hapis yatma söylentileri 82 yaşındaki holding patronunun ensesinde bir kılıç gibi sallanıyordu. Buna FETÖ kulpuyla tüm mal varlığına el koyma iddiaları da eklenince yolun sonu görünmüş oldu.
916 milyon dolar canlı para. Nereden bulacak Demirören bu parayı? Adam Milliyet ve Vatan Gazeteleri çalışanlarına geçen yıl zam yapamamış, bu yıl yapacağını söylemiş. Doğan Medya'nın alımı için (Başımıza bela aldık ) demiş... Onun da çaresini buldu anlı-şanlı iktidar. Ziraat Bankası Yönetim Kurulu gazetenin satışı için anlaşmaya varılmasından haftalar sonra toplanarak, Demirören'e 700 milyon dolar kredi verilmesini kararlaştırmış. Hem de iki yılı ödemesiz, 10 yıllık vade ile .Çift katlı ekmek kadayıf.
Şimdi gelin Erdoğan'ın başbakanlığının ilk yıllarına gidelim. Kendi ağzından, Aydın Doğan'la yaptığı görüşmeye kulak verelim;
"Aydın Doğan benimle görüşmek istemişti. Conrad Oteli'nde buluştuk. Bana önceki başbakanlara yaşadığı kavgaları ve bu kavgaları nasıl kazandığını anlatmaya başladı. Aydın Bey şöyle diyordu;
"Turgut Özal önceleri bize karşı çok sertti. Ama sonradan öyle bir noktaya geldi ki, (ne onlarla, ne onlarsız) demek zorunda kaldı. Barışık bir süreç yaşadık. Aynı şeyleri Demirel ile de yaşadık ama aramızdaki soğukluk fazla uzun sürmedi. Onunla da barıştık. Keza Tansu Hanım da başlarda aynı sertlikteydi. Farklı bir şekilde üzerimize gelmek istedi. Ama sonunda o da adeta pes etti...
Aydın Bey dedim. Sadede gelin. Yani şimdi pes etme sırası bende mi? Bunu mu demek istiyorsunuz?
-Hayır,öyle demek istemiyorum.Ben sizinle iyi geçinmekten yanayım.
Bu anlattıklarımız hiç o manaya gelmiyor dedim ve O'na şunu söyledim;
-Bakın Aydın Bey her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Benden önce yaşadıklarınız beni ilgilendirmez... Hak etmediğimiz bir şeyi de benden isterseniz her zaman karşınızda olurum."
Aydın Doğan hak etmediği şeyleri istedi mi istemedi mi bilemeyiz. Ama Erdoğan'ın bu kurgusu 15 yıl sonra sonuç verdi, 15 yıllık hesap kapatıldı ve Aydın Doğan kapının önüne konuldu.
Ha başta söylenen "Artık çok sesli bir Türkiye var" cümlesi galiba doğru (!) Bakın Blue TV, Burda Dergisi, Doğan Müzik Yapım, Kanal D Romanya, Slow Türk Radyosu hala Doğan Medya'da...