"Beyaz Zambaklar Ülkesinde" adlı kitabı 3. defa okuyorum. Herkesin de okumasını tavsiye ederim. Kitabın yazarı Grigory Petrov bir cümlesinde şöyle diyor: "Her insan kendi hayatının mimarı olmalıdır. Bunu her toplumun bireyleri başarabilseydi keşke çok daha sorunsuz bir dünya olurdu."
Grigory Petrov, toplumların gelişmesinde o ülkenin aydınlarının önemli bir rol oynadığını da bu eserinde belirtiyor.
Sevgili okurlarım, Petrov'a hak vermemek mümkün değil. Eğer bir ülkede aydınlar küflenirse, duyarsız kalırsa, korkak ve ürkek olursa o ülkede ne adalet ne demokrasi ne de insan hakları gelişir. Gerçekten aydınlar bir toplumun aynasıdır. Aydınlar, üzerine düşen görevlerini yapmıyorsa zaten onlar aydın değildir. Aydın kişi, halkın doğru yönde yürümesinden sorumludur. Hukuktan ve adaletten tutun da hakkaniyete kadar aydınlar halktan yana olmalıdır. Ben bu konuda Tele 1'de yayın yapan Merdan Yanardağ'ı ve onun programına katılan Prof. Dr. Emre Kongar'ı aydın olarak önemsiyorum.
Kongar yürekli, sözünü sakınmayan bir bilim adamı ve seçkin bir aydın. Ülkemizin diğer aydınlarıda hep Emre Kongar gibi olsa belki de Türkiye daha bir başka konumda yerini alabilirdi. Özgürlükler, demokrasi ve hukuk alanında ülkemiz, çağdaş bir konumda olabilirdi. Ekonomimiz çok daha güçlü olabilirdi. Ülkemiz dünyada saygın ülkeler arasında yerini alabilirdi. Aydınların, gerek iktidarın gerekse muhalefetin yanlışlarına karşı koyma gibi bir sorumlulukları ve görevleri de vardır. Eğer bir toplumda halkın cehaleti, kabalığı, kindarlığı, sarhoşluğu, hastalıkları ve fakirliği sürüp gidiyorsa iktidar kadar, muhalefet kadar, ülkenin aydınlarının da bu kötü gidişatta hem veballeri hem de ayıpları vardır. Şu ayıba bakar mısınız?
Halkın gözünün önünde Soma'da madenci Erdal Kocabıyık'ı tekmeleyen Yusuf Yerkel'i 6 bin avro maaşla Almanya'ya ataşe olarak atadılar. Manisa Soma'da 13 Mayıs 2014'te bir facia yaşanmıştı ve 301 maden işçisi vatandaşımız hayatını kaybetmişti. O dönem başbakanlık müşaviri olan Yusuf Yerkel, iktidara yaranmak için protestocu madenciyi halkın gözü önünde yerlerde tekmelemişti.
İşte iktidara yakın olan ile olmayan arasındaki fark buydu. İktidar, Yusuf Yerkel'i ödüllendirdi ve 93 bin lira maaşla Almanya'nın Frankfurt şehri Başkonsolosluğu'na ticaret ataşesi olarak atadı.
Bu nasıl bir adalettir? Bu nasıl bir haksızlıktır? Bu haksızlığa ve adaletsizliğe bir kaç aydınımız dışında diğer aydınlar hiç tepki koymadı. Bu ülkede öyle garip işler oluyor ki her şey bir oldu bitiyle sonuçlanıyor. Edenin yanına kâr kalıyor. Vatandaşlar her geçen güne katlanamayacağı kadar ağırlaşan şartlar altında artan bir yoksulluk, artan huzursuzluk, işsizlik, adaletsizlik ve çaresizlikle uyanıyor.
Yusuf Yerkel'in bir maden işçisini tekme tokat yere yatırıp dövmesi ve ardından da ataşe olarak atanması bu ülkede hukuksuzluğun ve hakkaniyetsizliğin sadece bir örneği. Bakın ben size daha önemli bir şeyler söyleyeyim: Bu iktidar yıllar boyunca okulları bilimsel eğitimden uzaklaştırdı. İmam Hatip Ortaokulu ve İmam Hatip liselerini çığ gibi çoğaltıp ülkenin her yerine yaydı. Kur'an kursları adı altında milyonlarca çocuğun beynini yıkadılar. On yıllardır çocuklara Kur'an öğretimi adı altında laiklik karşıtı bir öğretim altında telkinler yaptılar. Amaç neydi peki? Cumhuriyetin değerlerini aşındırıp Atatürk ilke ve devrimlerini yıkmak ve yok etmekti. Şimdi soruyorum, bu ülkenin aydınları, bu gidişat karşısında neredeydiler, ne yaptılar? Niçin sessiz kaldılar? Birkaç aydınımız dışında diğerleri başlarını iki yana sallaya sallaya olayları seyredip geçtiler. Türkiye'de hukuksuzluk dizboyu. Bunca hukuk fakültesi hocaları niye sessiz? Böyle şey olur mu?
Devletin valisi olması gerekirken iktidarın valileri var. Hiç iktidarın valisi olur mu? Vali devletin valisidir. Siyasal bilgiler fakültelerinin hocaları niye sesiz? Böyle şey olur mu? Ülkenin her yerinde laik eğitim yok edilerek ülke bu noktaya getiriliyor. Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk her defasında ağır hakaretlere maruz kalıyor. Atatürk'ün heykelleri, büstleri kırılıp dökülüyor.
Daha dün İstanbul'un göbeğindeki Kabataş Lisesi gibi saygın bir okulda bir grup öğrenci Atatürk'ün posterini bıçakla parçaladılar. Peki bunları kim yaptı? Kimler yaptırdı? Bu duruma ne iktidardan, ne liberallerden hiç bir ses gelmedi. Bu ülkenin bir kaç aydını dışında hiç kimseden ses gelmedi. Ne yazık ki hep sessiz kaldılar. Bundan şunu anlıyoruz ki bu ülkenin çoğu aydınları aydın olma sorumluluğundan uzaklar ve duyarsızlar. Bu ülkenin çoğu aydınları aydın olma yetisini kaybetmiştir. Toplumuna sahip çıkmamışlardır. Bizim aydınlarımız kırık ayna gibi... Toplum aynada yüzünü göremiyor.