Birisi konuşurken ne dediğinden çok, ‘vücut dili’ne dikkat ederim… Söyledikleri ve vücut dili birbirinden farklı ise ‘vücut dili’ne inanırım. Kişi profesyonel değilse, ‘vücut dili’nin yalan söylemesi çok güç, çünkü…
Davutoğlu ile görüşmesi sırasında çekilen fotoğraflarına bakınca Bahçeli’nin yüz ifadesini “Daha önce nerede görmüştüm?” diye sordum kendime. Arşivimi tarayınca buldum; Kılıçdaroğlu ‘Çatı Aday Ekmelettin’i açıklarken Bahçeli’nin yüz ifadesi yaklaşık olarak aynı. Gerçi o tabloda Kılıçdaroğlu’nun yüz ifadesi Bahçeli’den de beterdi.
O zaman yazmıştım, “İhsanoğlu’nun adını açıklarken Kılıçdaroğlu’nun gözlerine bakın… Adayın kendisine dikte edildiği, adaydan kendisinin bile hoşnut olmadığı çok açık“ diye… Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce yapılanların “Erdoğan’ı son derece etkili kasetlerle bile delikten ‘aşağı’ süpüremeyenlerin, ‘Çankaya’ya yukarı ittirme’ (kicking upstairs) operasyonu” olduğunu da yazmıştım. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayının (!) MHP’den milletvekili ve meclis başkan adayı olmasının ardından, artık neredeyse eminim.
Bahçeli’nin vücut dilinin iki fotoğraftaki benzerliği bir rastlantı mı? Yoksa operasyonun ikinci ayağı mı gerçekleşiyor? Erdoğan’ı yukarıdaki tepeye ittirip, yetkisizleştirenler, ‘AKP-CHP Koalisyonu’nu kurdurarak neyi amaçlıyorlar? Anayasa’nın ‘değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ ilkelerini değiştirebilmek için ‘Yeni Anayasa’yı mı? Bahçeli’nin yüzü bu nedenle mi asık?
Bekleyelim, görelim…
FAZIL SAY VE ‘SARI ÖKÜZ’
Fazıl Say bir mektup yazarak ‘Özür Diledi’! Kendine kınama ve ihtarname yollayan, kendisi ile bir daha çalışmama kararı alan Devlet Korosu’ndan, Koro’nun şefinden, Carmina Burana'dan…
‘Nazım Oratoryosu’nu bestelediği için; bu oratoryoda Devlet Korosu ile çalışmış olduğu için; Nazım Hikmet korosunu kurduğu için…
‘Nazım Oratoryosu’nun Antalya'da programdan çıkarılması ile başlayan mesele aslında bir ‘Sarı Öküz’ meselesi… Bazıları, devasa sanat düşmanı zihniyeti; ‘içine tükürülen’ sanatı sindirmek, yok etmek için yapılanları göz ardı ederek, ‘Sarı Öküz’ seçilen ‘Fazıl Say’ı hedef gösterme kolaycılığına kaçıyor; onu verince, kendilerinin kurtulacağını sanıyor. ‘Bekir Coşkun’ teslim edilirken, “E, ama hak etmişti” diyen basın mensupları gibi…
Bu ‘bazıları’, sıra kendilerine gelince “Biz bu savaşı ne zaman kaybettik?” diye soracaklar…
Ben şimdiden yanıtlayayım: “Fazıl Say’a ihtar verdiğiniz ve onu kınadığınız gün”.
Ben de Fazıl Say gibi “Özür Dilerim”!
Hepsinden…
Özellikle de ‘Carmina Burana’dan!