Belki metaforik düzlemde ilk cümlemi yazmış olacağım ama İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın, plastik ve rekonstrüktif cerrahisi uzmanı bir tıp doktoru olması cihetiyle, şehrimizin problemlerine radikal bir neşter vurması, tüm İzmirlilerin ortak isteği. Başkanlık döneminin ilk üç yılı ‘rekonstrüktif alt yapı’, son bir yılı da ‘plastik donatı alan’ çalışmalarına yoğunlaşarak devam ederse İzmir, çağdaş bir küresel kent haline gelmesi mümkün olacaktır diye düşünüyoruz. Hiç kuşkusuz, ‘Liveable Cities’ terminolojisinde kapsamı belirlenen bir kentin yaşanabilir standartları olan fizik, sosyokültürel ve ekonomik işlevsel gereklilikleri karşılayan bir şehirde yaşamak, tüm hemşerilerimizin hakkı. Alt yapısı sorunsuz işleyen, yaya ve motorsuz erişimi önceleyen, 8 bin 500 yıllık kent tarihinin getirdiği birikimle geçmiş ve gelecek arasında köprü hassasiyetini tüm kent tasarım bilincine yansıtan, doğasını korurken, yeni tematik yeşil alanları ile bunu zenginleştiren bir İzmir hayalimiz…

Bu kapsamda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın kent için çizdiği sağlık stratejileri oldukça önemli! Kampanya döneminde yapmış olduğu konuşmalarda, temel sağlık hizmetleri ile halk sağlığı konularına odaklanacağını beyan ederek başkanlığının koordinasyonunda bu çalışmaların yapılacağını belirtmişti. Ayrıca ulusal ölçekte planlaması yapılan şehir hastanelerine yönelik bir eleştirisinde, “İnsanlar hasta olmasın diye değil, tersine bir müşteri olsun diye bir sağlık politikası üretiliyor. Sağlık, bir kamu hizmetidir, devletin temel görevidir. Halihazırda, koruyucu hekimlik ve toplum sağlığı hizmetlerimiz eksik” diyerek, sağlık politikasının temel perspektifini ortaya koymuştu. Gerçekten de kentte yaşayan her üç kişiden birisinin diyabet gibi metabolik hastalıklara, ek olarak kardiyovasküler hastalıklar da göz önüne alınırsa toplumun üçte ikisinin kanser dahil erken tanı ve yaşam biçimi değişiklikleri ile önlenebilir hastalıklara maruz kaldığı düşünüldüğünde, tedavi edici hekimlikten çok koruyucu hekimliğin ne kadar önemli olduğu görülür.

***

Küresel ölçekte sağlık harcamaları her yıl ortalama yüzde 5 artmakta. Bu yıl itibari ile 14 trilyon dolarlık bir büyüklük söz konusu. Artık sadece kentlerin değil ülkelerin de total bütçeleri içinde en büyük harcama kalemleri sağlık ile ilgili. Avrupa devletlerinin sağlık harcamaları, ortalama olarak gayrı safi milli hasılalarının yüzde 10’larına ulaşıyor. Amerika ve Japonya’da yüzde 15’lere kadar çıkmakta. Buna paralel olarak kişi başı harcamalar da örneğin ABD’de 5 bin doları bulurken Almanya, Fransa ve İngiltere’de 2 bin 500 dolar seviyelerinde. Total sağlık harcamalarında ilaç çıktıları ise total bütçelerin yüzde 20’sine yakın ve kişi başı da 100 ila 600 dolar seviyelerinde değişmekte olduğunu vurgulamak gerek. Dolayısı ilke küresel anlamda 20 trilyon doları bulan bir ekonomi söz konusu.

Tıp, böylesine büyük bir bütçeyi bünyesinde barındırırken bir yandan da radikal bir şekilde değişmekte. Artık tıp doktorluğundan tıp mühendisliğine bir geçiş söz konusu. Nanoteknoloji, sibernetik, genetik mühendisliği ve rekombinant teknolojisi bu yapısal değişiklikler için belirleyici alanlar. Ev ortamında MEMBS denilen mikro-elektro, mekano-biyolojik uzaktan erişimli ve ultra sensitif tıbbi cihaz sistemleri ile yaşamsal verilerin sürekli izlendiği ve analiz edildiği ya da vücuda yerleştirilebilen aktif tıbbi sensörler ile organ fonksiyonlarının denetlendiği ve hatta acil durumlarda ilk müdahalelerin yapıldığı, fonksiyonu bozulan organların kök hücreden geliştirilen ya da klonlanan yeni organlar ile değiştirildiği bir yaşam biçimi oluşacak. Böylelikle, yakın gelecekte, gelişmiş tıbbi merkezlerin mikro benzerlerinin ev ortamına adapte edildiği smart home denilen akıllı evlerde ikamet ediyor olacağız. Merkez hastanelere entegre ev mikro hastaneler, gelişmiş mobil tıbbi mühendislik hizmetleri ile online-realtime bir sağlık sistemi yaratılacak. Böyle bir İzmir kentini tahayyül edebiliyor musunuz?

***

İşte böylesi bir gelecek için İzmir için planlanan sağlık ekosistemi hepimizi ilgilendiriyor. Başkan Tugay, göreve geldiği ilk günlerde Eşrefpaşa Hastanesi ile ilgili kapatılması dahil bir çok projeden bahsediliyordu. Ancak kendisinin de bir doktor olması nedeni ile konuya öncelikle yaklaşarak hastanenin yenilenme ihalesine kadar giden süreci büyük bir hassasiyetle oluşturdu. Ve geçen hafta, 11 bin metrekarelik ek hizmet binasının temeli atıldı. 7 katlı modern binada, klinikler, altı ameliyathane ve acil servisi ile diğer teknik birimler yer alacak.

Bildiğimiz kadarı ile ülkemizde sadece İzmir’de bir belediye bünyesinde hastane var. Sadece Başkan Dr. Tugay’ın öncelediği halk sağlığı, toplum sağlığı ve çevre sağlığı için değil deprem gibi afetler sonrası da kentlerde görülen insani kayıpların hızlı ve yerinde müdahale ile önlenmesi için bir sağlık koordinasyon merkezi vasfında çalışması planlanan Eşrefpaşa Hastanesi’nin, kentimize yeniden kazandırılması çok önemli bir gelişmedir.

Artık İzmir var olan potansiyeli ile, ‘global city’ olan Berlin, Toronto ve Amsterdam kategorisine sıçranması için sağlık politikaları dahil, ideolojik ve eylemsel planları bir an önce hayata geçirmeli.