Tam da giderken,
“Tanımıyorum abi” dedi.
Tanımaz tanımaz,
Keyfinin kahyası mıyız?
Meşhur Temel fıkrasıdır.
Temel’in alacağı vardır.
Konu mahkemelik olur.
Borçlu Temel’e bakıp,
“Bu adamı tanımıyorum” deyince,
Temel yerinden fırlamış...
“O beni tanımıyorsa,
Ben onu hiç tanımıyorum” demiş...
Neyse konumuz bu değil...
Hani geçtiğimiz hafta,
Boeing'e bile mal satan,
İzmirli işadamı tutuklandı.
Hah, işte onunla ilgili...
Mali Şube ekiplerince,
Havaalanından alınmıştı.
Savcılığın ardından da,
Hakimlikçe tutuklanmıştı...
Karar yüzüne okununca,
Polis ekipleriyle birlikte
Buca Kırıklar Cezaevi'ne gitti.
Cezaevinde işlemler sürerken,
İşadamı önce F2, sonra F1,
Ardından yine F2 kısmına götürüldü.
F2'nin görevlileri tarafından,
Teslim alındığı sırada,
Görevlilere telefon geldi...
Arayanın, Hidayet Savcı,
Olduğunu söylediler...
İşadamı telefonu aldı.
Hidayet Savcı olduğunu iddia eden,
Telefonun karşısındaki şahıs,
İşadamına dosyasının dolu olduğunu,
Kendini F2, F1 ve yine F2'ye,
Götürdüklerini bildiğini belirtip,
Güven kazanmaya çalışarak,
İşadamından güvendiği birinin ismini istedi.
Savcı olduğunu söyleyen şahsa,
İtibar eden işadamımız da,
Bir adamının ismini verdi...
İşte tam da bundan sonra,
İsmi verilen şahıs,
Birileri tarafından aranarak,
İstanbul'a para getirmesi istendi...
Gariplikler bununla sınırlı değil.
İşadamının ifadesini alıp,
Tutuklanmasını isteyen,
Savcının ismi de Hidayet'tir...
Ve ayrıca işadamının,
F1 ve F2 bölümleri arasında,
Getirilip götürüldüğünü,
Mali Şube ekibinden başkasının,
Bilmesine de imkan yoktur...
Arayan belli ki dolandırıcıdır.
Yoksa devletin savcısının,
İsmini neden versin ki?
Bence bu iş iyice araştırılmalı...
İşadamıyla kim görüştü?
Bu bilgilere nasıl ulaştı?
Hepsi açığa çıkarılmalıdır...
Bekleyip göreceğiz...
Bakalım bu iş nereye çıkacak?