İzmir, 13 Eylül 1922… Kurtuluş sevincini yaşayamadan alevler esir almıştı kenti… Gökyüzü kat kat dumanla kaplıydı. Aralıksız süren yangın acı bir kül rengine boyadı sokakları… Kıyıda tahliyeler başlamıştı. Körfezde güç gösterisi için bulunan gemilerin yeni görevi artık sivillerin tahliyesiydi. O günlerde çekilen bir fotoğraf bu büyük felaket sırasında yaşanan kaosu çarpıcı şekilde belgedi

Fotoğraf, yüzeyi ateşten ve külden oluşmuş gri bir gezegeni tasvir ediyor adeta... Gerçeküstü olanı çağırıyor algının bulanık sularında. Deniz’den çekilen bu kare savaşın ve yıkımın tanımını yapıyor. İzmir bu felaketi yaşadı. 

Bir fotoğraf içinde gizemli semboller taşıyan bir metin gibi karşıma çıkar kimi zaman. O metni sökmeye, anlamaya çalışırım. Fotoğrafa bakmak da fotoğraf çekmek gibi bir iştir bana kalırsa. Ben de söz alma isteği uyandıran o fotoğraflardan biri de İzmir yangınını anlatan işte bu fotoğraf…

Bugünkü İzmir Ticaret Odası ve İzmir Palas Oteli’nin bulunduğu alan ön kısımda. O dönemki Sporting Club’a denk düşüyor. Arkadaki kubbeli İtalyan Kız Okulu’nun yerinde de bugünün Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlük binası bulunuyor. Bunlar tamam; fotoğraf karesindeki unsurları yerine oturtuyoruz. Kıyıya tahliye için yanaşmış destroyerde sıra… Bordasında 336 rakamı dışında herhangi bir ip ucu vermiyor. Geminin hangi ülkeye ait olduğu, daha önce nerelerde bulunduğu gibi sorular var şimdi kafamda. Merak bir serüvene davet ediyor. Bu daveti zevkle kabul ettim. 1922 yılının İzmir’ini anlatan kitaplara ve fotoğraflara bakmaya başladım.

EYLÜL 1922’DE İZMİR KÖRFEZİ

1922 Eylül’ünün ilk günlerinde körfezde Yunan donanması ve Yunan bandıralı gemiler can derdine düşmüş askerlerinin tahliyesi için hazırlık içinde. Türk ordusunun Büyük Taarruzu’nu yakından izleyen batılı güçler bölgedeki çıkarlarını korumak için drednotlarını, destroyerlerini körfeze alabildiğine yığmış: İngiliz King Georges, Cardiff, Iron Duke, Fransız Edgar Quinet, Jean Bart, Ernest Renan, İtalyan Re Umberto, Venetio, Solgerino bunlardan birkaçı… Ama fotoğraftaki destroyerin görüntüsü bunların hiçbirine benzemiyor. Araştırmaya devam…

Menderes ve Gediz ovalarında ürünün para edeceği zamanlar... Eylül ayı, Egeli köylünün incir, üzüm ve tütünü tüccara verdiği aydır. İzmir’deki patronların depolarına giren bu ürünler Avrupa’ya deniz yolu ile gönderilirdi. Körfezdeki savaş gemilerine yük gemileri de eklenmişti. Birçok yük gemisi depolardan gelecek malları demirli halde bekliyordu. On yılların bu ticaret geleneği savaşa rağmen devam ediyordu.

ABD GEMİLERİ DE KÖRFEZDE

ABD de kentteki gelişmelere kayıtsız kalmadı. ABD’nin 6 Eylül’de gelen Litchfield ve Simpson destroylerinin ardından 9 Eylül sabahı da Lawrence destroyeri körfeze girdi.

Acaba benim fotoğrafta aradığım gemi bu Amerikan destroyerlerinden biri olabilir miydi?

Amerikan gemilerinin fotoğrafına baktığımda benim aradığım gemi ile olan benzerliklerini fark ettim. İnternette küçük bir araştırma ile aradığım bilgiye ulaştım. Evet, kıyıdaki bu gemi Amerikan donanmasına ait USS Litcfield’dı.

Amerikan donanmasının tarihini anlatan siteler savaş gemileri ile ayrıntılı bilgi ve fotoğraflara ulaşmak için iyi bir kaynak niteliği taşıyor.

Clemson Class sınıfına ait bu gemi adını Birini Dünya Savaşı’nda Fransa’da ölen denizci sıhhıyeci er John R. Litcfield’dan almıştı. Ölen askerin annesi Martha Litchfield geminin yapımı için bağışta bulunmuştu. Amerika Birleşik Devletleri 1918-1922 yılları arasında Clemson Class destroyerlerden 156 tane üretti.

LITCFIELD SUYA İNDİRİLİYOR

İzmir’de insani yardım görevinde bulunan USS Litchfield 12 Ağustos 1919’da, Kaliforniya’daki Mare Island yarım adasında bulunan donanma tersanesinde kızağa bırakıldı. O, dünya denizlerindeki serüvenine başlarken Yunan ordusu da İzmir’i henüz üç ay önce işgal etmiş ve Megalo Idea düşünün peşinde Anadolu’daki masumların kanını dökmekle meşguldu.

USS Litcfield için ilk ciddi görev yeri Doğu Akdeniz oldu. USS Litchfield 39. Tümene katılmak üzere 28 Haziran 1922’de İstanbul’a geldi. Amerika Birleşik Devletleri’nin 39. Tümenine, Amiral Mark Bristol komuta ediyordu.

Ortadoğu’daki petrol kaynakları ABD’nin ilgi alanına girmişti. Yakın Doğu aynı zamanda Amerikan malları için de önemli bir pazar oluşturuyordu. O nedenle her bir destroyerin içinde işadamları, petrol şirketi temsilcileri, gazeteciler de bulunurdu.

Türk birliklerinin İzmir’e doğru ilerleyişi ABD’nin Türkiye Yüksek Komiseri Amiral Bristol’ü de harekete geçirdi. İstanbul’da demirli olan iki destoryeri İzmir’e yolladı. USS Litchfield ve USS Simpson 6 Eylül 1922 günü İzmir körfezine girdi. Amiral Bristol Litchfield’ın komutanına öncelikli görevlerinin İzmir’deki Amerikalılar’ın can ve mal güvenliğini emniyete almak olduğunu söyledi.

Kentteki yangınla birlikte yaşanan panik havası dağıldığında tahliyeler de başladı. USS Litcfield da bu çalışmalara katıldı. 29 Eylül Cuma akşamı Litchfield İzmir’den demir aldı. Litchfield bu ilk insani seferinin ardından diğer destroyerler gibi mültecilerin tahliyesinde görev almaya devam etti. Litchfield ertesi sonbaharda Amerika Birleşik Devletleri’ne yani vatanına doğru yola çıktı. Ancak bu kez de geminin çok farklı bir kargosu vardı. Litchfield’a İzmir Limanı’nda çıkarılan bu yük, George Dilboy adında bir askerin kemiklerinden oluşuyordu.

LITCHFIELD’IN SON YÜKÜ

George Dilboy, Birinci Dünya Savaşı’nda Amerika Birleşik Devletleri’nin 103. Piyade Alayı 26. Yankee Bölüğü’nde savaşırken yaşamını yitiren ve onur madalyasına layık görülen Rum asıllı bir asker.

George Dilvos yani Yorgos Delavoyas 5 Şubat 1896’da Alaçatı’da doğdu. Yorgos’un babası 1908’de Amerika’ya göçtü. İki yıl sonra Yorgos babasının peşinden Amerika’ya yerleşti. Yorgos, 1912’de 16 yaşında Yunan ordusuna katılarak Teselya’da Osmanlı’ya karşı savaştı. Yorgos, bir yıl sonra bu kez Makedonya’da Türklere karşı savaştı. Amerika’ya döndüğünde biraz okul biraz da çalışmadan sonra gönüllü olarak bu kez Amerikan ordusuna katıldı ve Meksika Sınır Savaşı’nda yer aldı.

George Dilboy, Birinci Dünya Savaşı devam ederken Fransa’daki Amerikan birliklerine katıldı. 18 Haziran 1918’de Bouresches Tren İstasyonu’nu çıkan çatışmada öldü. George Dilboy, Fransa’daki Aisne-Marne Amerikan Mezarlığı’na gömüldü.

Ancak George Dilboy’un babası Antonios Dilboy oğlunun doğduğu yer olan Alaçatı’ya gömülmesini istedi. George Dilboy’un naaşı bir süre sonra Alaçatı’daki Theotokou Kilisesi’ne nakledildi. 1922 yılındaki savaş ortamında Dilboy’un mezarı zarar görünce, dönemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Warren G. Harding, naaşın ülkeye getirilmesini istedi. George Dilboy’un naaşını getirme görevi Litchfield’a verildi.

Litchfield bu yükü ile birlikte İzmir’den ayrıldı ve 12 Kasım 1923’de Amerika Birleşik Devletleri’ne ulaştı. George Dilboy da Arlington Ulusal Mezarlığa’na gömüldü.

SONA DOĞRU

1944 yılına gelindiğinde Litchfield için görev yeri Guam oldu. Bu Litchfield’ın savaş boyunca Batı Pasifik’te ilerlediği en uzak noktaydı. Litchfield buradayken üzerinde bazı değişiklikler yapıldı ve ismi de AG-95 olarak değiştirildi.

Litchfield’a makyaj yapılmıştı ama gemi müfettişleri onu çok yaşlı ve yıpranmış buluyordu. Denizlerde 25 yılın ardından Litchfield için son yaklaşmıştı. Litchfield’ın söküm çalışması Philadelphia Navy Yard’da 29 Mart 1946’da tamamlandı. Koca gemi artık yoktu.

Çeliği, çıpası, ahşabı, palamarları hepsi yok oldu. Ondan geriye ise çok özel bir fotoğraf kaldı.

O fotoğraf, kıyıda bekleşen onlarca insana umut olan bir gemiyi anlatıyordu.