Hayat bizi olmadık zamanda türlü acılarla sınar. Ülkenin önde gelen mühendislerinden Doğan Kartay, evlat acısı ile tanıştı. Yıkıldı. Kariyer, para pul ne varsa anlamını yitirmişti. Başka bir gaye gerekiyordu. O, teselliyi Anadolu bozkırlarında buldu.
Ülkenin önde gelen mühendislerindendi. Yol ve havalimanı projelerinde çalıştı. Kıbrıs Barış Harekatı’nda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kahramanlık ve Üstün Hizmet Madalyası ile onurlandırıldı. Savaş sonrası bıraktığı yerden devam ediyordu. Hayat bizi olmadık zamanda türlü acılarla sınar. Doğan Kartay, evlat acısı ile tanıştı. Yıkıldı. Kariyer, para pul ne varsa anlamını yitirmişti. Başka bir gaye gerekiyordu. O, teselliyi Anadolu bozkırlarında buldu. Bozkırın gözcüleri olan çoban köpeklerini araştırdı; bu konuda onlarca kitap yazdı, konferans verdi. Mühendis Doğan Kartay, bir antropolog bir sosyolog gibi yaşıyordu artık. Kangal, Akbaş diye bilinen köpek türleri Orta Asya’dan Anadolu’ya bizimle gelmişti, onların tarihi bizim tarihimizdi. Kendi bunalımından bambaşka bir yaşam kültürü çıkaran Doğan Kartay son nefesine kadar elinden kitabı kalemi eksik etmedi. “Türk çoban köpeği Karabaş ve Akbaş”, “Türk izci köpeği zağar” ifadeleri onun gelecek nesillere bıraktığı en değerli mirası oldu.
KÖPEKLE İLK TANIŞMA
Sarışın, ak yüzlü Doğan ismindeki çocuk ailenin neşe kaynağıydı. Üç çocuğun en büyüğü olan Doğan, Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu’na gidiyordu; derslerinde başarılı, öğrenmeye meraklı bir talebeydi. O zamanlar Karşıyaka, Alaybey’de başlar, kulüp binasının orada biterdi. Kartay ailesinin evi iskeleye yakın bir yerdeydi. Anne Havva Firdevs hanım, ev hanımıydı. Baba Şahabettin Bey, Talat Muşkara ve Maurice Verbeke’nin ortak olduğu Şark Sanayi Kumpanyası’nda teknik müdürlük yapıyordu.
1940 yılıydı… Sekiz yaşındaki Doğan bir sabah okula giderken sokağın kendi halindeki köpeğine bir tekme savurdu. Köpek de bu haylazlığı karşılıksız bırakmadı; çocuğun ayağından ısırıverdi. Bir köpekle ilk tanışması böyle oldu. Okulda olup bitenden haberdar olan öğretmen, Doğan’ı kuduz aşısı için hastaneye gönderdi. Akşam evde babası Şahabettin Bey’in “Oğlum bu köpek seni durduk yere ısırmaz değil mi, sen onunla dost olmaya çalış, yarın okula giderken onu okşa” öğüdünü uyguladı. Köpek ondan sonra her gün Doğan’ı okula getirir götürür hale geldi.
ŞAMPİYON BİR GÜREŞÇİ
İnsan yetiştirmenin öncelikli olduğu yıllardı. Öğrenciler yetenekli olduğu alanlarda spora teşvik edilirdi. Doğan da ergenliğine adımını atmış, Karşıyaka Lisesi’nde okuyordu. Güreşe olan yatkınlığı ortaya çıktı. Muharrem Candaş ve Fazlı Arınç, Karşıyaka Kulübü’nde güreş hocalarıydı. Madalyaların gelmesi gecikmedi. 14 yaşında ve 16 yaşında İzmir Gençler Serbest Güreş Birincisi oldu. 18 yaşında Üniversitelerarası Türkiye Serbest Güreş Birincisi oldu. İrfan Atan ve İsmet Atlı’dan yağlı güreşi öğrendi. Sonradan boyun kemiği çatlayınca aktif güreşi bıraktı. Doğan’ı bütün güreş camiası görünümünden dolayı İsveçliler’in ünlü olimpik güreşçisi Bertil Antonson’a benzetirdi.
KANGALLARLA BULUŞMA
Doğan, Karşıyaka Lisesi’ni bitirdikten sonra Şark Sanayi Kumpanyası’nda babasının yanında çalışmaya başladı. Baba Şahabettin Bey, oğlunun Tekstil Mühendisi olmasını istiyordu. Askerlik vakti geldi çattı. Doğan, Polatlı Topçu Yedek Subay Okulu’nda kura çekerken aslında yaşamının ileri aşamalarını da değiştireceği bir adım attığından habersizdi. Kurada Sivas çıktı. Orada geçirdiği ilk günlerden sonra Kangal köpekleriyle tanıştı. Bu tanışma ileride bir ömür boyu sürecek uğraşa dönüşecekti.
İNŞAAT MÜHENDİSİ DOĞAN KARTAY
Askerlik dönüşü, 1954 yılında başladığı İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü 1959 yılında bitirdi. Yol mühendisliği konusunda uzmanlaştı.
Meral Hanımla dünya evine girdikten sonra mesleğine dört elle sarıldı.
İstanbul’da Vatan Caddesi, Millet Caddesi, Gençlik Caddesi, Sirkeci-Yedikule, Topkapı-Edirnekapı, İzmit Şehiriçi Geçişi, Afyon-Sandıklı-Dinar yol projeleri…
Malatya-Çetinkaya-Erzincan-Erzurum ve Kerkük-Yumurtalık boru hattının yapımı…
Çiğli, Bandırma, Balıkesir, Akhisar, Cengiz Topel, Gökçeada, Antalya, Gaziantep, Diyarbakır, Batman, Van, Erzurum, Samsun, Trabzon, Dalaman Havaalanı’nın yapımı…
Bayındırlık Bakanlığı ve Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda bürokrat olarak görev aldı.
Ama bir görev var ki Doğan Kartay’ı Kıbrıs gazisi yaptı.
Sadece gazi unvanı almadı aynı zamanda Kıbrıs Barış Harekatı’nda gösterdiği hizmetinden dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kahramanlık ve Üstün Hizmet Madalyası ile onurlandırıldı.
Doğan Kartay, Kıbrıs Barış Harekatı döneminde Pınarbaşı havaalanının yapımı projesini yönetirken sık sık da sıcak çatışmanın içinde buluyordu kendini. Bu çatışmalardan birinde yaralandı. Pınarbaşı Havaalanı’ndan sonra Ercan Havaalanı’nın yapımında da görev aldı.
Seksenli yıllar... Çok sevdiği eşi Meral Hanım’ı sağlık sorunu nedeniyle kaybetmişti. İşine eğildi Doğan Kartay… Mühendislikteki sıra dışı kariyerine memleketi Karşıyaka’da devam ediyordu. Fırsat bulduğunda da yıllar önce askerlik görevini yaparken tanıştığı Kangal köpekleri ile ilgili söylencelerin peşinde koşuyordu. Doğru ya; bu köpek türü ile yapılan çalışma yoktu. Çocukları Ayhan ve Ferhan birer yetişkindi artık. Ayhan Viyana Üniversitesi’nde, Ferhan da Dokuz Eylül Üniversitesi’nde iktisat okumuştu.
DOKSANLI YILLAR…
Doğan Kartay oğlu Ayhan’a toz kondurmazdı. Ayhan, çevresinin de çok sevdiği yiğit bir insandı. Bir gün tesadüfen tanık olduğu kavgayı ayırmak isterken aldığı bıçak darbesi ile yaşamını yitirdi. Doğan Kartay evlat acısı ile yüz yüze geldi. Dayanılır gibi bir acı değildi bu. İşi, gücü her şeyi bıraktı. Dört duvar arasında acıyla baş başa kalamıyor, gece boyunca sokaklarda dolaşıyordu. Yaşamındaki en değerli varlığını elinden alan katile cezasını kendi elleriyle verecekti. Planlarını yaptı; oğlunun yaşamını yitirdiği yerde yapılacak tatbikatı beklemeye başladı. O gün geldi. Doğan Kartay, usulca faile yaklaşırken uyanık bir polis üzerine atladı ve onu etkisiz hale getirdi.
Doğan Kartay, akla, bilime, sevgiye inanırdı.
Onu belki bir ömür boyu sürecek pişmanlıktan polisin dikkati kurtarmıştı.
BOZKIR GÜNLERİ
Doğan Kartay, yaşadığı bu dramla yaşamına yen bir yön çizdi. Artık daha çok bozkırda bulunacaktı.
Anadolu bozkırlarında önce askerlik sırasında daha sonra da çalıştığı projeler sayesinde bulunmuştu. Kendisi Karşıyakalı olmasına rağmen bozkırda daima kendini iyi hissederdi. Bir bozkır sevdalısıydı. Yaşadığı bu derin acıdan sonra daha çok seyahat etmeye başladı. Polatlı, Haymana, Uzunyayla çevresine, oradaki Kangal köpeklerinin varlığı nedeniyle gidiyordu. Turganyev, Çehov, Cengiz Aytmatov bozkırı anlatırlardı ama onu yaşamak başka bir maceraydı. Doğan Kartay’ın kalemi kuvvetliydi. O keyifli üslubu ile bir kitabında “Bozkırda yaz yazlıktan, kış kışlıktan ödün vermez. Bozkırın insanları, hayvanları, bitkileri karlı buzlu kışa, kurak yaza uyarlıdır. Baharlar kısacıktır. Bozkırın insanı, hayvanı, bitkisi en olumsuz şartlara dayanıklıdır. Orada doğmayan ve yetişmeyen, önceleri kendini bozkır yaşamı için yetersiz bulur. Kafası büyük şehir yaşamına ve sahillere takılı kalmayan ve bozkır güzelliklerini görebilenler bozkırı severler. O zaman bozkır da onları sever. Bozkırın yaşamı baştan beri beni etkilemiştir. Bozkırlı çoban köpekleri Kangallar ise yaşamımın amacı olmuştur” demişti.
KARŞIYAKA’DAN GÖKÇELER KÖYÜ
Doğan Kartay, İzmir’de ona bozkır iklimini yaşatacak bir yere, Manisa il sınırındaki 1000 rakımlı Gökçeler Köyü’ne yerleşti. Burada Anadolu’nun dört bir yanından getirdiği karabaş, akbaş, karayaka, zağar gibi türlere yer açtı. Bu şekilde yaşadıkları yerler dışında bu köpeklerin farklı özelliklerini de yakından gözleme şansına ulaşmıştı.
Yıllardır sürdürdüğü gözlemler ve araştırmalar meyvelerini veriyordu. Anadolu’nın “ak sakal” diye tabir edilen bilge insanlarından da bu köpekler hakkında çok şey öğrenmişti. Kitaplar yazmaya başladı sonunda. Anadolu’da Kangal diye adlandırılan köpek karabaştı. Bir de daha az bir grup olarak varlığını sürdüren Akbaşlar vardı. Bu iki tür de Türkler’in Orta Asya’dan Anadolu’ya göçü sırasında gelmişlerdi. Bu köpekler Türk çoban köpekleriydi. “Nerede Türk varsa orada karabaş vardır” derdi ve önermesini doğrulayacak türde titiz saha çalışmaları yapardı. “Karabaşların bir çoban köpeği olarak en iyi kullanıldığı bölge Uzunyayla’dır. Çünkü, Orta Asya’nın coğrafya ve iklimine benziyor. Kangal İlçesi’nin bu işe verdiği önem Amerikalı David Nelson’un Kangallarla tanışması bu ismi dünyaya yaydı. Dünyada meşhur olduktan sonra bu isim Türkiye’ye ulaştı.” derken de bizim kültürümüzün bir parçası olan Türk çoban köpekleri ile ilgili Türkiye’de daha çok araştırma yapılması gerektiğini vurgulardı.
Doğan Kartay, Yerli Çoban Köpeklerini Koruma, Araştırma, Islah ve Tanıtma Federasyonu, Yerli Irkları Koruma Araştırma ve Tanıtma Derneği, Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Federasyonu kurucu üyeliğinde bulundu.
Araştırmaları için Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar seyahat etti, daima bilginin peşinden gitti. Bu tutkuyla kültürel dünyamıza çok sayıda eser bıraktı.
Bu eserler Türk kültüründe öne çıkan hayvan türlerinin yanı sıra çok sayıda insan öyküsü de içeriyor.
Doğan Kartay, 24 Eylül 2021 günü yaşamını yitirdi.
Son nefesine kadar okudu, araştırdı, yazdı.
Kentler sahip olduğu değerlerini bilmeli.
Doğan Kartay böyle bir insandı…