Merhaba! Öncelikle, İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin imtiyaz sahipliğinde ‘Gazetecilerin Gazetesi’ sloganıyla yayın hayatına başlayan ve ilk günden beri tüm Türkiye’ye örnek olarak yoluna devam eden 9 Eylül’de yazıyor olmanın motivasyonu içinde olduğumu ileterek yazıma başlamak istiyorum.

Biliyorsunuz, ‘Markalaşma’ günümüzün ‘gözde’ olduğu kadar ‘sözde’ kavramlarından bir tanesi. Türkiye, sahip olduğu potansiyel varlıklar nedeniyle ‘değer üretme’ açısından kabiliyeti oldukça yüksek bir ülke. Ürettiğimiz ürün ve hizmetler kadar sahip olduğumuz coğrafi kıymetler, bizlere büyük fırsatların kapısını aralıyor.
Türkiye’nin mevcut potansiyelini ve değer yaratma fırsatlarını harekete geçirebildiğimiz kadar ülke olarak ekonominin büyümesini ve refah seviyesini artırmayı konuşabiliriz. Bunun için markalaşmanın bir memleket meselesi olarak görülmesi ve buna uygun stratejilerin geliştirilmesinin önemi çok büyük.
Özellikle son yıllarda üretimden yatırıma, inovasyondan ihracat alanlarına kadar çok ciddi destek ve teşviklerin verilmesine rağmen ülkemizden küresel bir marka çıkmıyor. Bir ülkenin küresel ölçekte sahip olacağı değerli marka sayısı, o ülke marka ekosisteminin nitelik ve niceliğini gösteriyor. Değerin nerede ve nasıl oluştuğu konusunda bilgi sahibi olduğumuz takdirde, değerli markalar geliştirebiliriz.
***
Dünyanın en güçlü ülkelerine baktığımızda, arkasında yine en güçlü markaların olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Bu yıl Brand Finance tarafından hazırlanan, “Global500 - Dünyanın En Değerli 500 Markası” raporuna göre Apple, 516.6 milyar dolarla dünyanın ‘en değerli markası’ olarak seçildi. Apple’ı 340.4 milyar dolarla Microsoft takip ediyor. Üçüncü sırada 333.4 milyar dolarlık değeri ile Google, dördüncü sırada Amazon ve beşinci olarak da Samsung önemli markalar olarak yerlerini aldı.
Global500’ün ilk 5 sırasında tam dört Amerikalı şirket yer alıyor. Araştırmada değerlendirilen markalar açısından ülkeleri kıyaslarsak, ABD en fazla yüksek değerli markaya sahip ve diğer ülkelere göre açık ara üstünlük kuruyor. Global500 listesinde 203 ABD menşeili, 65’i Çin, 33’ü Japonya, 32’si Fransa, 28’i Almanya ve 20’si de İngiltere kökenli şirketler yer alıyor.
Listenin en altında yer alan markanın değeri 4.8 milyar dolar olarak belirlenirken, bu rakama ulaşamayan Türk markaları bu yıl da maalesef sıralamada yer almıyor. Ülkemizin en değerli markası Türk Hava Yolları’nın değeri ise tablonun çok gerisinde kalıyor: 1 milyar 985 milyon dolar.
***
Oluşan bu tablodan hareketle markalarımızın global düşünemediği açıkça görülüyor ve maalesef Türk firmaları, pazarlamadan ziyade satışa odaklanarak kısa vadeli planlar yapıyor. Bu yaklaşım, ne Türkiye’de ne de küresel alanda güçlü bir marka çıkaramamamıza neden oluyor. "Üretip satabiliyorsak her şey tamam” anlayışıyla, ürettiklerimizi katma değerli kılacak ve firmalarımızı markalaştıracak uzun dönemli stratejilerin asıl belirleyicisi olan pazarlamadan kolayca vazgeçiyoruz.

Aslına bakarsanız pazarlama alanında yaşanan değişim ve gelişmelerle birlikte marka ve marka değeri kavramı oldukça önem kazandı. İşletmeler hangi sektörde faaliyet gösterirlerse göstersinler en önemli aktif değerleri ‘marka değeri’ oldu. Markasız ürünlerin pazardan pay alma ihtimalinin çok düşük olduğu günümüz dünyasında marka yaratmak ve markaya değer katmak uzun bir planlama süreci gerektiriyor. Umarım daha fazla gecikmeden, markalar için hayati önem taşıyan bu konuların üzerinde durulur.

***
30 Ağustos...

Bu topraklarda en büyük ‘marka devrimini’ yaparak Türkiye’yi ‘cumhuriyet’ kavramıyla beraber yeniden konumlandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Milli kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız” söylemi, markalar ve bizler için hala yol haritası niteliğinde. Mustafa Kemal Atatürk’ü ve fikirlerini benimsemek, vizyonumuzun sadece ülke sınırları içerisinde kalmamasını sağlar...

***

30 Ağustos Zaferi, bağımsızlık ve özgürlüğümüzün en büyük teminatıdır. Bizlere bu zaferi armağan eden Kurtuluş Savaşı’mızın başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve ordumuzun tüm mensuplarını minnet ve şükranla anıyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramı’mız kutlu olsun.