Biliyorsunuz, son günlerde ülkemizin en önemli gündem maddelerinden biri; her şehrimizde bir adet bulunan ve avukatlık mesleğini icra edenlerin birlikleri olan barolar… Ve tabii olması istenen alternatif barolar…
Kaşla göz arasında, gecenin bir yarısı, yangından mal kaçırırcasına meclisten geçiverdi bu yasa… Nedense yasa koyucunun, buna benzer çalışmalarını, hep gecenin bir yarısı ya da alelacele koyduğunu önceki örneklerinden biliyoruz!
Demokratik iktidarımız, yaşamımızı daha da demokratik hale getirebilmek için canla başla çalışıyor ve yeni yeni uygulamalara imza atıyor; hepsi bizim için!
Sivil toplum kuruluşları ki, ben onlar için demokratik kitle örgütü tanımını kullanmayı daha doğru buluyorum, dernekler, federasyonlar, odalar, birlikler, kooperatifler, barolar ve hatta vakıflar… Bunların tamamına bakarsak kuruluşlarında mutlaka bir maksat, üyeleri ile birlikte ulaşacakları bir hedef var. Öyle ya, kimse durup dururken dernek ya da birlik kurmuyor değil mi?
Amatör spor kulüplerimize örneğin bakalım; hepsi birer dernektir, spor kulübü dernekleri… Hepsinin birer tüzüğü vardır ve tüzüklerinde genellikle, gençlere, çocuklara spor yaptırmak gibi amaçlar yazar. Evet, haklısınız; her ilde bir dernek yok! Mesela, İzmir’deki spor kulübü derneği hemen her branş dahil olmak üzere sayısı bin beş yüzün üzerinde… Burada bir bölünme ya da hedefi değiştirme yok! Yarışabilmek ve daha fazla insana tüzükteki amaçları ulaştırabilmek gayesi var.
Ama Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tek mesela… Her ilin Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu (ASKF) tek mesela… Eczacılar Odası, Mimarlar Odası, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası tek mesela… Avukatların baroları da tekti! Bu tek olması gereken örnekleri çoğaltabiliriz.
İcraatını ve hedeflerini, amatörlere yetmeyen bütçesini beğenmiyoruz diye alternatif TFF kurmaya kalktı mı şimdiye kadar birileri? Bırakın amatörleri, kendilerine göre şampiyonlukları tescil edilmeyen Trabzonspor alternatif bir girişim içerisinde bulundu mu? Şike ve benzeri olaylar içerisinde oldukları kanıtlanan ancak yeteri cezaları almayan kulüpler için diğer kulüpler kızmadı mı? Kızdılar, ama alternatif arayışına asla girmediler.
Biz, Avrupa kupalarında hakkımızın yendiğini defalarca dillendirmedik mi ahali olarak? Neden Uefa yani Avrupa Futbol Federasyonlar Birliğinden çıkmadık? Ve hatta Türkiye olarak neden alternatif aramadık?
İllerdeki ASKF’ler, üst kuruluşları olan Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonundan (TASKK) ilk ters düştüklerinde ayrılıyorlar mı? Ya da ayrılık yaşadılar mı bugünlere kadar? Elbet ki, fikir ayrılıkları oluşmuştur ancak ayrılık ve akabinde yeni bir oluşum sanıyorum hiçbirinin aklına gelmemiştir.
Federasyon bazında ya da üst kuruluşlar bazında belki de bölünmeye tek örnek master ya da veteran takımlarının ligleridir. Özellikle İzmir’de bu anlamda koşulan üç ayrı lig ya da üst kuruluş olduğunu çok önce de kaleme almıştım buradan… Onlardaki bölünmeyi eleştirmiş ve daha disiplinli bir tavır içerisinde olunması gerektiğini ve birleşilmesi gerektiğini yazmıştım. Bölünmelerinin; TFF ya da ASKF gibi üst kuruluşların, bu konudaki tedbirsizliklerinden dolayı oluşan başıboşluktan kaynaklanmış olabileceğini yineliyorum masterler konusu için…
Sırf kendi sazını çaldırmak için yeni yeni birliklerin oluşumuna yasa koyarak yeşil ışık yakanlar, gelecekteki tüm olası ayrılıkları da görmek zorundaydılar. Anladığım kadarıyla da göremediler ya da yine kandırıldılar! Oysaki birleşmek, birleştirmek varken, bölmek, daha da ayrıştırmaya gayret etmek de nedir?
Dipnot; “Birlikte kardeş gibi yaşamayı öğrenmeliyiz yoksa birlikte aptal gibi öleceğiz.” Martin Luther King.