Eyyy tıp dünyası! Müjdeler olsun ki sülük ve hacamat gibi uygulamalar, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin hem yüksek lisans hem de doktora programı müfredatına alınmak suretiyle tıp bilimine kazandırıldı!

Hazır bu kazanım sağlanmışken eski çağlarda neler uygulanıyormuş şöyle bir göz atalım istedim. Malum, ülke olarak tam gaz Orta Çağ'a doğru hızla geri geri gidiyoruz. Kısa süre sonra başvurduğunuz devlet hastanesinde bu yöntemlerle karşılaşırsanız sakın şaşırmayınız:

Evet başlıyoruz...

***

Toprağa gömme terapisi: (Ruh hali iyi olmayanlara uygulanırmış. Kişi sadece başı açık kalacak şekilde, bir kat toprak bir kat ceviz yaprağı sermek suretiyle üç kat toprak altına gömülür, alnına da ceviz kabuğu bağlanır, öyle bir gece bekletilirmiş. Yalnız bu işte bir enayilik var. Benim bildiğim ceviz ağacı altında bırak uyumayı oturulmaz bile. Bunun sebebi ceviz ağacının yaydığı sülfür gazıdır. Sülfür gazı havada bulunan diğer gazlardan daha ağır olduğu için dibe çöker ve cevizin dibinde oturanı serseme çevirir, uyutur da uyutur. Bildiğin zehirler yani)

*

Kırbaçlama veya azarlama yöntemi: (O zamanın doktorları veba hastalığının koklama yolu ile yayıldığını düşündüklerinden kendilerini korumak için içi çiçeklerle dolu bir gagaya sahip tüyler ürpertici maskeler giyer ve tedavi olarak da hastayı kırbaçlayıp azarlarlarmış. Bu bana biraz başka ortamları çağrıştırdı ya haydi şimdi çoluk çocuk da okuyor buraları, o toplara hiç girmeyelim.. Ama arkadaş, kafam da biraz karışmadı değil hani)

*

Dağlama: (Korkuları olanları kızgın şişlerle dağlıyorlarmış ki çivi çiviyi söksün. Bir daha kızgın şişten başka hiçbir şeyden korkmasın. Yani okuduklarımdan benim anladığım bu)

*

Vücudu çizme: (Garibim sarılık hastalarının sırtını, kolunu tinerci gibi jiletliyorlarmış. Kanı aksın da temizlensin diye. Haydi işe yaradı diyelim bu kez de dönemin sağlıksız hijyen koşulları nedeniyle gelsin enfeksiyondan ölmeler)

*

Tokat atma: (Bak bu yöntem şu zamanda bile bazı dangalakları kendilerine getirmek için etkin bir yöntem sayılabilir.)

*

Delik açma: (Baş ağrısı için kafaya bir çivi çakılıyormuş. Vallahi migrenim tuttuğunda iyi gelecek deseler bırak çiviyi 'hiltiyle gir abicim' derim. Çeken bilir)

*

Çan sesi terapisi: (Ses terapisi yani. O zaman hazırda müzik nerede bulacaksın? Metal veya ahşap aletleri birbirine vurarak meşk ediyormuş bizim atalar)

*

Mestikleme: (Eskiden uyuyamayan ve sürekli ağlayan bebekleri mestiklerlermiş. Ağlamakta olan bebek yüzükoyun yatırılır, ayağının birisi ile çaprazındaki kolu sırt üzerinde birleştirilerek el ve ayak bileği yan yana getirilir ve sırta doğru bastırılırmış. Sonra diğer ayak ve el aynı şekilde. Neye uğradığını şaşıran bebek de hemen susuverirmiş)

*

Kulak çekme: (Antik insanların keşfi. İnsanın uyanık olması gerektiği durumlarda kulaklarının üst kısımlarını ovarak veya hafif sıkarak tüm vücut sistemini bir anda bir kaç kat etkin hale getirirlermiş getirmesine de acaba buna ne gerek varmış? Oğlum antik çağdasın... İş yok mesai yok. Uyanık kalacaksın da ne olacak? Ye, iç, bul bir ağaç gölgesi devril yat)

***

Yok artık bu kadar da olmaz dediğimiz ne varsa 15 senede başımıza geldiği için de bu saydığım yöntemler tıp fakültelerinde bilimsel yöntem olarak uygulanmazsa ben de bir şey bilmiyorum.

Artık bu ülkede yapılacak en iyi işi söyleyeyim: Bir ceviz ağacı gölgesi bulup uyumak, sızmak ve hafiften sıyırmak!