“Cumhuriyet yönetimi başarı sağlayacak mıdır, sağlamayacak mıdır? Yapıtlarını görelim, başarı kazanırsa sağlam bir yönetim olacağına inanırız diyorlar. Biz öyle bir kurama katılmıyoruz. Bütün güçlükleri yeneceğiz. Cumhuriyeti ilan ettiğimizde hiç kimse bu yolun gelecekte elde edeceği başarıyla ölçülebilir diyemez...
...Bir yönetimin biçiminin doğruluğu başarılarla ölçülür kuramını çürük bulurum. Yeni bir yolun yolcusu, o yolun sonunun kesinlikle kurtuluşa varacağı inancını göstermelidir... Böyle devrim zamanlarında hükümet adamları bir siyasetçi devlet adamı gibi herhangi bir kuşku gösteremez. Tersi davranış yanılgıdır.
...Acelecilik suçlamalarını hiçbir zaman kabul edemeyiz. Sorumsuz kişilerce oldu-bitti yapıldığından söz ediliyor. Sorumsuz kişiler kimlerdir? Bir Meclis oldu-bitti durumunda Cumhuriyet'i benimsemeye nasıl zorlanabilir? Yaşamsal günlerde siyasal devlet adamı olan kişiler bütün ulusa karşı bunları söyler mi? Bu bakımdan Rauf Bey ile büsbütün karşıt durumdayız.”
***
Tarih 22 Kasım 1923... Meclis çatısı altında toplanan Parti Grup Toplantısı’nda kürsüde Başbakan İsmet Paşa var. Konuşmasında topa tuttuğu da eski Başbakan Hüseyin Rauf... Aslında Cumhuriyet'e karşı çatlak sesler yeni değildi. İlan edildiği günden itibaren başta İstanbul basını olmak üzere çeşitli çevrelerden Cumhuriyet'in ilanının aceleye getirildiği, Meclis'in onayının alınmadığı, sorumsuz kişilerce hazırlandığı yolunda gerçek dışı iddialar ortaya atılmaktaydı. Eski Başbakan Rauf Paşa’nın Cumhuriyet'in ilanından 3 gün sonra İstanbul'da Tevhidi Efkar ve Vatan gazetelerine verdiği röportaj ülkede, özellikle Ankara'da fırtınaların kopmasına yol açmıştı. Rauf paşa açıklamalarında özetle şöyle diyordu: “Kanımca en doğru biçim, gücünü salt ulustan alan yönetim biçimidir. Bu ilke durdukça ad değişmesi amacı değiştirmez. Cumhuriyetin apansız kararlaştırılarak ilan edilmesine gelince, bu halk arasında bir oldu-bitti biçiminde yapıldığı düşünce ve kaygısına yarattı. Yürürlükteki Teşkilatı Esasiye Kanunu, yeni hükümet biçimine göre değiştirilmeli ve bütünlenmeli, Meclis'te geniş görüşmeler ve tartışmalar yapılmalıydı. Buna izin verilmeden Cumhuriyet'in ilanına karar verilmiştir.”
***
Rauf Paşa'nın Ankara'ya hareket etmeden önce Halife'yi ziyaret etmesi de fırtınaların tuzu biberi olmuştu. Başbakan İsmet Paşa Meclis konuşmasında konuya değinirken köpürüyordu: “Halifeyi ziyaret etmek, halifeyi tanımak, ona paye vermek ve hilafeti bir sorun durumuna getirmek demektir. Tarihin herhangi bir döneminde bir halife, kafasından bu ülkenin yazgısına karışmak isteğini geçirirse, biz o kafayı kesinlikle koparacağız.”
Rauf Paşa Meclis'teki görüşmelerde kendini savunmaya çalışsa da kendisini destekleyen bir avuç milletvekiline karşın, İsmet Paşa'nın salvoları karşısında çaresiz kalmıştı. Sekiz saat süren toplantıdan sonra çatlak sesler oldukça kan kaybetmişti.
Aradan dolu dolu 101 yıl geçti. Çatlak sesler hala devam etmekte. İktidar ortağı bir partinin seçim beyannamesinde Cumhuriyet'in kurucu değerlerini hedef alan açıklamalarını ibretle izledik. Çok iyi bilinmeli ki, Cumhuriyet tüm saldırılara, yok etme girişimlerine ve yasaklamalara karşı, asla terk etmeyeceğimiz bir kale. Bu kutsal emanet elbette sonsuza dek yaşayacak. 101’inci yılda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını sevgi, saygı, minnet ve özlemle anıyoruz. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.