Şiddet olayları hiç hız kesmeden devam ediyor. Şiddet olayları dediğim zaman sadece dövme, vurma kırma, yaralama ve öldürmeyi kastetmiyorum. Büyüğe küçüğe, çocuğa yaşlıya, arkadaşına, kendi karısına, başkasının karısına, kızına tecavüz, taciz, sarkıntılık ve benzeri her türlü vandalizmi, anomalizmi kastediyorum. Bunlar doludizgin devam ediyor.
Bu neden böyle diye sorguladığımızda birçok faktörün bizi bu sonuca taşımakta ayrı ayrı rol oynadığını görüyoruz. Bunlardan birincisi tabii ki cehalet...
Dünyada şiddetin hüküm sürdüğü neredeyse bütün ülkelerin okuma yazma oranı bakımından düşük bir yüzdeye sahip olduğunu görmek hiç de şaşırtıcı değil. Afrika ülkeleri, birçok Ortadoğu ülkesi ve Pakistan, Afganistan, Bangladeş gibi pek çok Asya ülkesinde durum fecaat.
Aslında Türkiye bunların hepsinden daha fazla okuryazar oranına sahip ülkelerden birisi. UNESCO tarafından yapılan saptamaya göre ülkemizde 5 milyon kişi okuma-yazma bilmiyor. Bunların 4,5 milyonu kadın, ötekiler erkek. Bunu genel nüfusa oranlarsak toplumumuzun yüzde 7.14’ü okuma-yazma bilmiyor. Başka bir deyişle okuma-yazma bilenlerimiz toplumun yüzde 97.6’sını oluşturuyor.
2023 yılında (Vikipedia verileri) Türkiye’nin de aralarında olduğu okuma-yazma bilme oranı %97-98 dolaylarında olan ülkelerin sıralaması şöyle; Arjantin %99, Hong Kong %93,5, Venezuela %93,0, Türkiye %92.9, Fiji %92,9, Brunei %92,7, Filipinler %92,6, Tayland %92,6… Buna mukabil nerdeyse tüm batı ülkelerinde bu oran %99.90.
***
Bu nedenle sadece okuma yazma bilmekle de cehaletin ortadan kalktığını söylemek mümkün değil. Eğitimle öğretim iki ayrı konsept. Yani, iş okuma-yazma bilmekle bitmiyor. Hiç okuma yazma bilmeyene ‘Kara Cahil’ denirken sadece okuma-yazma bilip, bu düzeyde kalmış olanlara da ‘Cahil’ denmektedir. Bundan, yalnızca okuma-yazma bilmekle cehaletin sürekliliğini korumakta olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Okuma bilmek yazılı bir konuyu anlayabilmeye yarar. Bunun ötesinde bilgi sahibi olmak ise, okuyup anladıklarıyla o konudaki bilgilerini karşılaştırıp bir sonuca varabilmeyi sağlar. Demek ki, bilgili olmak kişiye fikir sahibi olmayı, fikir yürütebilme yetisini kazandırır. Bilgili olmak için ise kültür edindirici okuma yapmak gereklidir.
***
Yapılan araştırmalara göre Türkiye halkı günde altı saatini televizyona, üç saatini ise internete ayırırken kitap okumaya yılda sadece altı saatini ayırıyor. AB ülkelerinde %21 olan kitap okuma oranı, Türkiye’de % 0,01. Yani Türkiye’de kitap okuma alışkanlığı yok denecek kadar az. UNESCO dünyadaki kitap okuma alışkanlıkları raporuna göre Türkiye, kitap okuma oranında dünya ülkeleri arasında 86. sırada, Gambiya, Fildişi Cumhuriyeti gibi Afrika ülkeleriyle aynı kategoride yer alıyor. Yani kültür edindirici okuma da yok.
Konuya böyle baktığımızda okuma yazma oranı belli bir seviyenin üstünde olsa da, eğitimin son derece düşük olması nedeni ile cehaletin sürdüğünü ve bu nedenle de şiddetin tırmanmaya devam etme eğilimini sürdüreceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
***
Diğer taraftan, caydırıcı cezalandırmanın yeterince etkin olmaması veya adaletin tecellisinde yaşanan zamansal sıkıntıların da şiddetin artmasında rol oynadığını söylemek mümkündür.
Taciz, tecavüz mağdurlarının davalarında mütecavizlerin tutuksuz yargılanması, mütecavizlerin pek çoğunun mağdurlara yakın yerlerde hatta aynı apartmanda, aynı sokakta, aynı semtte yaşamaları nedeniyle toplumda tecavüzün cezasız kaldığı algısını tetiklerken, diğer taraftan mağdurların travmasını artırmakta, korkunun ve tekrar tecavüze uğrayabilme ihtimalinin yükselmesine neden olmaktadır.
Bu akşam TV haberlerine bir baktım, baba ve oğulları birlikte bir başka araçtaki sürücüye “neden yayaya yol verdin’’ diye saldırıyor, “Diyarbakır’da bir grup genç ellerinde sopalarla telefoncuyu basıp içerdekileri sopalarla dövüyor’’, muhtar seçimi nedeni ile iki grup bıçaklarla birbirine girmiş, ağır yaralılar var, İstanbul’da iki grup sokak ortasında silahlarla birbirine kurşun yağdırıyor… Anlat anlat bitmez. Suçlular karakolun bir kapısından girip, tutuksuz yargılanmak üzere mahkemenin kapısından çıkıyor.
Mütecavizin serbest dolaştığı, mağdurların korku içinde yaşadığı örnekleri arttıkça şiddet, taciz, tecavüz hız kesmeden aynen devam ediyor.