Genelde yazarlık, özelde dramatik yazarlık (oyun, senaryo, libretto, vb.) yöntemlerinden biri de 'çember kapatmak'tır. Özetle, anlatımınıza ve kurgunuza belli bir kişi ya da kişiler, kavram, mekân, zaman, karar, eylemle başlar, olaylar dizisini konu-önerme-temanız doğrultusunda sürdürür ve kurduğunuz yapıyı başlangıç motifinize ya da motiflerinize dönerek toparlarsınız. Anlatmaya çalıştığım bu yöntemi, pek çok üründe görmüş, işitmiş ya da izlemişsinizdir.

Sanat, bana göre hayattan aldığını estetik ve düşünsel bir süzgeçten geçirip, dünya görüşünüzün belirlediği bir duruşla yeniden hayata sunmaktır. Sanat, hayata estetik ve düşünsel açıdan müdahaledir. Hayatın gidişatı ile sanatın kurgusu ve yaratıcılığı birbirini sürekli besler, belirler ve bir önceki tümcedeki esasları unutmamak koşuluyla, benzeşir. 2023, bu bağlamda harika bir örnektir.

***

Cumhuriyetimizin 100'üncü yılıydı. Gölgelenmeye, kısık ateşle geçiştirilmeye, ihmallere, özensizliğe ve yaratılan, dayatılan, üretilen keşmekeş içinde heba edilmeye çalışıldı. Fakat hayat da, sanat gibi kendi çemberini kapatmak isterdi ve kapattı. Tam kimi çevrelerde, “Sıktık dişimizi, nihayet 100'üncü yıl teranesi bitti” diye oh çekilmeye hazırlanılıyordu ki, hayatın çemberi Riyad’da -şimdilik- kapanıverdi. Yanlış ya da hayata rağmen dayatılan stratejilerin doğru sonuçlar vermeyeceği, bizzat hayat tarafından kanıtlanıverdi. İdeolojisinden devlet sistemine, hayat algısından yeryüzündeki konumuna, mantığından söylemine Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine tepeden tırnağa zıt, zıt ne demek düşman bir coğrafyada, söz konusu değerleri sportif anlamda temsil eden bir maçı oynatmaya kalkmak, elbette başka bir sonuç veremezdi.

Nasıl, nerede ve hangi amaçlarla yapıldığı belli olmayan sözleşmenin maddeleri, akıl almaz yöntemsizlikler, ilkesiz ve savruk beyanlar bir yanda dursun. Asla silinemez kırmızı çizgilerimiz olan Cumhuriyetin, değerlerinin ve onların baş mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, böyle bir rezilliğe konu edilmesi bile utanç verici suçtu. Ama babaannemin de söylediği gibi, her şeyde bir hayır vardı.

***

Böyle mi olmalıydı, elbette hayır! Ama gösterilen kamusal tepki, her türlü rekabeti ortadan kaldıran toplumsal dayanışma, bir yandan çekilmeye çalışılan “oh”ları trajik bir pişmanlığa yuvarlarken, bir yandan da Cumhuriyetin 100. yılında söndürülmeye çalışılan çağdaş, laik ve demokrat karakterin dirilmesine yol açtı.

“Parantezdir, kapatacağız” küstahlığına, hayat ve Cumhuriyet “Çemberi kapatarak” yanıt verdi. Yılın olayı, yılın eşsiz içeriğiyle buluştu. “En güzel sanat, yaşama sanatıdır” sözü, boşuna değildi.