Charles Darwin, 19. yüzyılda bilim dünyasında devrim yaratan teorisiyle adını altın harflerle yazdırmıştır.
Darwin, 12 Şubat 1809’da İngiltere’nin Shrewsbury kentinde dünyaya geldi. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu; babası doktor, dedesi Erasmus Darwin ise dönemin önemli düşünürlerinden biriydi. Bilime olan merakı küçük yaşlarda başladı. Bahçedeki böcekleri inceleyen, kaya parçalarını toplayan bu çocuk, zamanla doğaya duyduğu ilgiyi bilgiye dönüştürecekti.
Darwin'in bilimsel yolculuğu, 1831 yılında HMS Beagle gemisiyle çıktığı beş yıllık dünya turuyla şekillenmiştir. Bu yolculuk sırasında, özellikle Galapagos Adaları'nda yaptığı gözlemler, onu canlıların zamanla değiştiği fikrine götürmüştür. Her adada farklı gaga yapılarına sahip ispinoz kuşlarının varlığı, yaşadıkları ortama adapte olduklarının çarpıcı bir kanıtıydı. Bu ve benzeri gözlemler, Darwin'i doğal seçilim mekanizması üzerine düşünmeye itti.
Doğal seçilim, bir popülasyondaki bireylerin çevrelerine en iyi uyum sağlayanlarının hayatta kalma ve üreme şanslarının daha yüksek olmasıdır. Bu süreç, zamanla türlerin özelliklerini değiştirerek yeni türlerin ortaya çıkmasına yol açar. Darwin, bu mekanizmanın işleyişini titizlikle belgeledi ve 1859'da yayımladığı "Türlerin Kökeni Üzerine" adlı çığır açıcı eserinde detaylı bir şekilde açıkladı. Darwin'in teorisi, o dönemde kabul gören yaratılışçı görüşlerle çeliştiği için büyük tartışmalara yol açtı. Ancak zamanla Darwin'in haklılığını ortaya koydu. Günümüzde evrim teorisi, biyolojinin temel taşlarından biri olarak kabul edilmekte ve modern bilimsel araştırmaların temelini oluşturmaktadır.
Charles Darwin, 1882’de hayata gözlerini yumduğunda ardında yalnızca kitaplar ve bilimsel gözlemler değil, bir düşünce devrimi bırakmıştı. Westminster Abbey’de, İngiltere’nin en büyükleri arasında toprağa verildi. Sessiz, içine kapanık bir adamdı; ün peşinde koşmamıştı. Ama fikirleri, çağların ötesine geçmişti.