Ülkemizdeki Suriyeli vatandaşların ne sayısını, ne sosyal durumları net biçimde bilmiyoruz. Ülkemizde her seçim döneminde kaç Suriyeli’nin legal olarak oy kullandığı bilgileri bile karanlıkta. Göç eden mültecilerin kaçı ülkemizde çalışıyor, bunların ne kadarı kayıtlı çalışıyor. Onları da bilmiyoruz. Ucuz işgücü olarak kullanılan Suriyeliler, işverenin tercihi olsa da buna nasıl göz yumuluyor o da belli değil.
Türkiye’nin Suriye’den göç dalgalarını karşılayamadığı bir gerçek. Yıllarca bu bölgede şehitler verdik. Çok sayıda gazimiz oldu. Ülkemizdeki siyaset bu konuda o kadar gel-gitler yaşadı ki, nefret söylemleri her siyasi partinin içinde kendisine yer buldu. Hatta son yıllarda Suriyeli mülteciler üzerine politika oluşturanlar sadece buradan çıkış aradılar.
CHP tüm bunlar yaşanırken, istikrarsız söylemlerden nasibini fazlasıyla aldı. Öyle ki; Suriye’de rejimin çöktüğü, Beşar Esad’ın ülkeden kaçtığı saatlerde CHP’nin söylemlerini insanlar aradı ama bulamadı. Bir ana akım televizyon kanalının ana haberinde CHP’nin bu durumu alaylı sözlerle eleştirildi. Genel Başkan Özgür Özel, yuvarlak laflarla Suriyeli mülteci sorunumuzun çözümüne çok etkili bir katkı sağlamadı.
CHP içerisinde kavgalı gürültülü tartışmalar arısında CHP’li bir belediyle başkanı çıkıp “Suriyeliler isterse tek yön otobüs biletlerini kendilerine alacağım” diye basiretsizliğini, aymazlığını gösterdi. Kendi kasabasında seçmene şirin görünsün diye bu demeci uluorta veren Belediye Başkanı, partisinin bu konulardaki “Bomboş” olduğuna iyi bir örnek oldu.
ZORLU GÜNLER TÜRKİYE’Yİ BEKLİYOR
Türkiye yaşanan son gelişmenin ardından nasıl bir yol izleyecek göreceğiz. Ancak, milyonlarca Suriyeli’nin ülkemizdeki misafirliğinin hemen biteceğini düşünmek saflık olur. Bu sorunun önemli bir parçası da dünyadaki bazı egemen güçler. Sorumluluk sahibi tüm aktörlerin, uluslararası tüm kuruluşların nasıl hareket edeceğini görmemiz şart.
Burada yaşanan savaşların hemen bitirilmesi de zor olabilir. Çünkü Suriye’de olaya egemen olmaya çalışan uluslararası güçler dışında yerel güçler var. “Suriye toprakları savaşa doymuştur, kana ve gözyaşına doymuştur” açıklamaları yapılıyor ama bu sözlerin ardından endişelerin giderilemediğini yönelik ifadeler da sarf ediliyor.