Cüce Şubat… Siz Şubat’ın “cüceliğine “ bakmayın! Giderayak acı kudret ve kuvvetiyle (!) dünyayı ayağa kaldırdı! Biz o Cüce Şubat’ın 28 günü içeride iktidarın ekonomiyi iyi yürütememesi sonucu zam bombardımanı altında ezilirken, Rusya’da Ukrayna’nın altını üstüne getirmeye başladı ve dünya ayağa kalktı! Ha sahi! Bu arada Belarus’da yapılan müzakereler bile fayda etmedi! Bildiğiniz gibi giden canların, yıkılan binaların, metrolara sığınanların, bu hengâmede dünyaya gelen bebeklerin de haddi hesabı yok! Kısacası; Ukrayna 10 gündür Rus ateşi altında. Sınırı geçip kurtulanların anlattıkları hikâyeler de yürekler acısı…
Bütün bunlar niye oluyor? Bir tarafta “Dünya İmparatoru” ünvanlı ABD’nin başındaki Biden ile, askeri açıdan yenilmeyen ünvanlı Putin’in 'Sovyet İmparatorluğu'ndan kalma hırsı ile Avrupa’ da ki bir nevi satranç oyunu! Malum, Ukrayna Rusya’dan kopup batıya kayarken, Rusya da buna karşı şiddet uygulamakta. Çünkü “ipin ucu” kaçarsa bunu önlemek zor olur diye düşünüyor. Nitekim Rus füzelerinin geceyi aydınlatmasının sebebi de bu olsa gerek! Rusya bu fırsatı kaçırır mı? Pek tabii ki, kaçırmaz! Nitekim aba altından üçüncü dünya savaşını göstermeye başladı bile!
Ben Cüce Şubat’tan bahsettim. Ama, bir de içinde bulunduğumuz Mart’ın “kapıdan baktırıp kazma kürek yaktıracağı” günleri de unutmayalım!
***
Bir yerde “faiz sebep, enflasyon sonuç” diye tekerlemeler düzülürken, muhalefetteki altı partinin liderleri de “Tek adam sebep, parlamenter sistem sonuç” diyerek bir masanın etrafında toplandılar. Birileri “masanın altında kaç ayak var?” diye parmak hesabı yaparken altı lider “Parlamenter sisteme dönüş mutabakatını” imzalayıp hayata geçirme çalışmalarına başladılar. Öyle ya; mutfaklara “zam bombaları” yağarken vatandaşın da ayın 15’inde biten maaşlar yüzünden “açlık savaşı” vermesine kulaklar ve gözler kapatılamazdı! Vatandaş ne diyor: “Çarşıya, pazara, kasaba, markete gidemiyoruz! Doğalgaz, elektrik faturaları bütçemizi küçülttü, dayanamıyoruz. Çocuklarımızı okula zor gönderiyoruz.”
Esnaf kepenk kapatırken, işverenler de işçi çıkarıyor. Üniversiteliler işsizlikten, Avrupa kapılarını zorluyor. Öyle ya milli ürünümüz buğdayı, savaş halindeki Rusya ve Ukrayna’ dan almaya çalışıyoruz. Akaryakıt, doğalgazda dışa bağımlıyız. Doktorlar, eylemde… Adalet terazisinin doğru tartmadığını söyleyenler var! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, altı partinin buluşmasını şöyle özetliyor: “Farklı görüşlerde olabiliriz. Parlamenter sistem ortak paydamız. Yarının Türkiye’si için güçlendirilmiş parlamenter sistem. Cumhur ittifakının bazı aktörleri, bu masayı bozmaya çalışıyor. Hak ve özgürlükleri içeren herkesi kapsayan bir mutabakat oldu. İktidar olursak muhalefete hesap verecek zemini oluşturuyoruz.”
Elektrik faturalarını hala ödemediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Haziran ayına kadar elektrikte KDV’yi sıfır yaparsa öderim!” dedi ve “Muhalefetin adayı kim olacak?” sorusunu da şöyle cevapladı: “Biz bir yola çıktık. Türkiye’nin geleceğini inşa edeceğiz. Ben Cumhurbaşkanı olacağım demekle bu iş olmaz. Cumhurbaşkanı’ nın devlet aklını iyi bilmesi lazım.”
Kılıçdaroğlu’nun başbakan adayı da Meral Akşenermiş…
***
Dünyanın ve ülkemizin içinden geçtiği bu zor günlerde akaryakıt, doğalgaz ile özellikle buğdayda dışa bağlı oluşumuz ayrı bir konu. Bir zamanlar tarımda kendimize yeten ülke olarak nedense ekmeklik buğdayımızı savaş halindeki Rusya ve Ukrayna’dan alışımız çok düşündürücü. Tabii 'Barajlar Kralı' ve “Gap’ı gaptırmam” diyerek ün yapan dokuzuncu Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel'i de anmadan geçemeyeceğim. 41 yaşında başbakanlık koltuğuna oturan en genç başbakan, 40 yaşında parti genel başkanı olan en genç politikacı ve 30 yaşında bir kamu kurumuna atanan en genç genel müdür rekorlarını kırdı. Ülkemizin kalkınma sürecinde çok büyük katkıları oldu. Siyasi tarihimizde büyük devlet ve siyaset adamı olarak derin izler bıraktı. Demokrasi tarihimizde de demokrasi savaşçısı, yaşama can veren, suyun değerlendirilmesini sağlayan “Barajlar Kralı” olarak da sanayileşmenin, kalkınmanın ve gelişmenin öncüsü olarak ismini yazdırdı. 27 Ekim 1965 tarihinde Türkiye’nin 12. başbakanı olarak 30. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni kurdu. 1965- 1971 yılları arasında başbakan olduğu dönemde Boğaziçi Köprüsü, Ereğli Demir Çelik İşletmeleri ve Keban Barajı gibi büyük yatırım hamleleri yapıldı. Bu dönemde ülkemizde enflasyon yüzde 5, kalkınma hızı yüzde 7 idi. Bu kalkınma hızı Japonya’dan sonra petrol ülkeleri dışında, dünyanın ikinci yüksek kalkınma hızını teşkil ediyordu. 1965-1993 tarihleri arasında yedi farklı hükümette toplam 10 yıl 5 aylık bir süreyle başbakan olarak Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk milletine hizmet verdi. Bu süre içinde bir çok ilki gerçekleştirdi. “Çoban sülü” diye anılmasını, değişik karikatürlerinin çizilmesini bile hoş gören biri idi.
Elektrik temininde 'Barajlar Kralı' olarak, sadece yapım masrafından sonra hiçbir masrafı olmayan barajlar ile dışa bağımlı kalmadan elektriği elde ederek ülkemize çok büyük hizmeti oldu. Ne yazık ki, bu tür elektrik üretiminden uzaklaşılmış bugün elektrikte dışa bağımlı durumdayız.