Tabiat ana, insanoğluna daima “cömert” ve “adil” davranmasına rağmen maalesef bizler aynı “cömertliği” ya da “centilmenliği” ona karşı pek gösteremedik galiba; gerilere dönüp bir baktığımızda bunu anlatmak daha kolay olur sanırım...

İki milyon yıl önce gök boşluğunda bir yenilik var oldu; bu yenilik “dünya” idi…

Evet, bilim adamlarına göre, 2 milyon yıl önce “dünya” yoktu

İsterseniz bugünümüze dönüp resmi kaynaklar üzerinden konumuza devam edelim.

Evet, 2022 sayımlarına göre dünya üzerinde 208 ülke yer alıyor. Yine bu kayıtlara göre dünya nüfusu şöyle idi: 1999’da 6 milyar, 2011’de 7 milyar, 2022’de 8 milyar…

Uzmanlara göre, boşluktaki gezegenimiz dünyanın ancak 10 milyar insanı taşıyabilecekmiş!

İşte o zaman “ne yaparız “ diye kara kara düşünmeyin bakalım! Bu konuda benim fikrimi soracak olursanız, o gün geldiğinde işiteceğimiz söz şu olur: “Durdurun dünyayı inecek var” …

‘ECELİN ÖLÜME FAYDASI YOK!’

O zaman insanoğluna  şu soru sorulur: “Sana sunulan toprağı, suyu, hayati kaynakları neden hor kullandın?” İşte son zamanlarda karşılaştığımız “iklim krizi”nin yarattığı susuzluk, dolayısı ile barajların boşalması bunun en çarpıcı örneği değil mi?

Tabii ki, usulüne uygun yapılmayan binalar, müteahhitlerin malzemeden çalması(!) bize son yıllarda yaşadığımız depremlerin önümüze koyduğu acı fatura! Ve de giden canlarımız…

Tabiat ana hiç af eder mi? Bu sözleri sık sık işittik. Derler ki, “İşitmek olmanın yarısıdır…

Sanırım uzmanların söylediklerin bir kere daha hatırlatmamda yarar var: Boşluktaki gezegenimiz dünyamız ancak 10 milyar insanı taşıyabilecekmiş!

Vakti saat gelince yapılacak son çırpınışımız sabırım, “Durdurun dünyayı inecek var!” şeklinde olacaktır!

Güzel bir söze göre de “Evrenden benim torpilim var!” diyen müteahhitlerimiz o gün gelince hepimize çalımı atarak yine kaçabilecekler mi? Onu da dünya nüfusu 10 milyar olduğunda görmek mümkün olacak!

* * *

Bildiğiniz gibi dünya da nüfus patlamaları, ülkelerinden kaçan sığınmacılar hepimizin kabusu oldu! İşte fırsatçıların, insan tacirlerinin beklediği su, toprak ve silah satışı savaşları burnumuzun dibinde başladı.

Filistin-İsrail savaşının ilk haftası insanlık dramları ile dolu geçti. Bombalanan şehirler, hayatını kaybeden çocuklar, analar, babaları her gün ekranlarımızda “korku filmi” gibi izliyoruz. İşte silah tüccarı devletler işbaşında! ABD savaş gemilerini İsrail için Akdeniz’i yine kan denizine döndürmek için kolları sıvadı bile!

SAVAŞLAR… SAVAŞLAR…

Şöyle geriye dönüp bir daha bakalım; Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının nedenleri ve ölenlerini bir kenara not edelim:

Birinci Dünya Savaşı: 29 Temmuz 1914-Kasım 1918… Nedeni: Fransız İhtilalinin getirdiği milliyetçilik ve Avrupa’da küresel savaş. 10 milyon asker öldü.

İkinci Dünya Savaşı: 1 Eylül 1939-2 Eylül 1945… İnsanlık tarihinin en büyük ve en kanlı savaşı. Nükleer silah kullanılan savaşta 50 milyon kişi hayatını kaybetti…

* * *

ABD, Ortadoğu ve Akdeniz’i yine kan gölüne çevirme peşinde . Yani huylu huyundan vazgeçmiyor. Bizdeki müteahhitliğin aldığı yol ve diğer inşaatlar ihaleleri gibi, ABD de silah, petrol peşinde..

İsterseniz buna uygun bir fıkra ile konuyu biraz aydınlatayım.

OTLANAN VE SAĞILAN YER

“Amerika’da pek garip bir hayvan türetmişler…”

“Yok canım neymiş?”

“Bir inekle zürafayı çiftleştirerek elde etmişler bunu.”

“Anlamadım?”

“Bu çiftleşmeden elde edilen hayvan, azgelişmiş ülkelerde otlarken, Amerika’da sağılıyormuş!”

* * *

Yazımın başlığı “Durdurun dünyayı, inecek var”  uygun düşecek olan şu Ferdi Tayfur şarkısı ve sözleri de haftaya renk katar.

Durdurun dünyayı başım dönüyor
Felek halimize gülecek gibi
Sökün şu kalbimi alın yerinden
Gönül sevgiliden çekecek gibi

Bir yanım cehennem bir yanım cennet
Bir yanda yokluklar bir yanım hasret
Yaralı gönlümde koptu kıyamet
Durdurun dünyayı başım dönüyor

Dikenli yollarda yaya kalanlar
Sevginin sonunda aldatılanlar
Elleri koynunda dertli analar
Durdurun dünyayı başım dönüyor

Ağlamasın artık gözler kurusun
Bulanmasın akan sular durulsun
Kısacık ömrümde gülemiyorsam
Durdurun dünyayı başım dönüyor