Gazeteci, yazar, şair Güler Kazmacı ile Facebook'ta birbirimize takılıp duruyorduk; O "Victor Hugo" diyordu, ben "Benjamin Franklin" diyordum. Sahibini aradığımız söz de; “Ölür ölmez unutulmak istemiyorsanız ya okunmaya değer eser yazın, ya da yazılmaya değer işler yapın”dı.

"Cumhuriyet Dönemi Gazeteci Şairler" kitabımda sayfalar dolusu şiirleri ile yer alan Güler Kazmacı ile muhabbeti bir yana koyalım ve gelelim tam İsmail Sivri’ye uygun olarak söylenmiş Franklin’in sözüne…

Türk Basını’nın efsane isimlerinden İsmail Sivri’nin Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki anıtı başında 6 yıl önce anma töreni düzenlenmişti.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nde (İGC) yedi dönem, 14 sene başkanlık yapan İsmail Sivri’yi anma töreni, sevda türkülerinin söylendiği bir alana dönüşüvermişti.

Türkiye’nin dört bir yanında "İzmir Baba" olarak anılır olan kavga arkadaşım rahmetli Sancar Maruflu’nun yönetimindeki o günkü etkinlikte sadece basın örgütleri temsilcileri, gazeteciler değil hemen hemen her meslek grubundan insanlar İsmail Sivri’yi tanımanın, anlamanın, yaşamanın coşkusunu sunuyorlardı.

Benjamin Franklin’in sözünden hareketle, İsmail Sivri için “O hiçbir zaman unutulmayacak, çünkü yazılmaya değer bir hayat yaşadı, yaşarken unutulmaz izler bıraktı” diyebiliriz.

***

Geçen yıl da düzenlenen anma etkinliğinde İsmail Sivri, hüzünler içinde değil, sevdalar, sevgiler, özlemler içinde anılmıştı.

Şadan Gökovalı Ağabeyim'in defalarca okuduğum, başucu kitabım olan 

“Ben Halikarnas Balıkçısı / Doğdum, Sevdim, Öldüm” kitabında 1973 yılında Halikarnas Balıkçısı ile yaptığı görüşmeye söze şöyle bir anekdotla başladığını okuyorum.

“Vaktiyle doğulu bir hükümdar ülkesinin bilginlerini çağırıp, “ben” demiş, “insanlık tarihini öğrenmek istiyorum. Yazıp bana getirin!”

Bilginler günlerce uğraşıp, üç cilt kitap getirmişler, Hünkar:

Bunu okuyamam, daha kısa yazın, demiş.

Bilginler bu kez, haftalarca çalışıp, tek cilt kitapla gelmiş Hünkarın karşısına.

Hünkar:

Bunu okumaya vaktim yok, bana bir tümceyle özetleyin insanlık tarihini!

Bilginler aylarca uğraşıp çıkıp Hakanın karşısına; demişler ki:

İNSANLAR DOĞDULAR, SAVAŞTILAR, ÖLDÜLER!…

Sen, dedik, sen nasıl özetlersin insanlık tarihini?

Hiç düşünmeksizin şöyle dedi:

İNSANLAR DOĞDULAR, SEVDİLER, ÖLDÜLER!..”

***

İsmail Sivri’yi anma etkinliğinde bana da söz verildiğinde Gazeteciliği, yazarlığı, çocuk sevgisi, tebessümü, anıları ve bastonu ile hatırlanan İsmail Sivri ile ilgili, Şadan Gökovalı’nın bu anekdotunu anımsamıştım.

Eğer bir gün İsmail Sivri ile ilgili bir kitap yazabilme şansına erişebilirsem kitaba; “Doğdum, sevdim, sevildim, öldüm ama unutulmadım” ismini koyardım.

Ölüm son söz değil, yorgunluk gidermektir sadece. 

Aramızdan ayrılışının 17. yılında yorgunluk gideren İsmail Sivri’yi biz sakladık, yüreğimizde sakladık.