İzmir’in özel tiyatroları içinde oyunlarını izleyebildiğim, tutarlı bir repertuvar çizgisine sahip toplulukların başında gelir Öteki Beriki Tiyatro Topluluğu. Yeni oyunları “Elenika”yı Han Tiyatrosu-Ünal Gürel Sahnesi’nde izledik. Gene, önemli bir temaya parmak basan, iyi sahnelenmiş, iyi oynanan bir oyun vardı karşımızda. Yılmaz Tüzün’ün yönetimi, Kerem Memişoğlu’nun müziği, Barbaros Şansal’ın kostüm tasarımı, Alpdoğan Selçuk’un ışık tasarımı, İhsan Bengier’in koreografisi başarılı. Başrolü üstlenen Devlet Tiyatrosu sanatçısı Tomris Çetinel ve Elenika’nın gençliğini canlandıran Yasemin Şimşek Tüzün mükemmel bir ikili. Tomris Çetinel, kantocunun yalnızlığını, düş kırıklığını abartısız, incelikli bir oyunculukla sergiliyor. Yasemin Şimşek Tüzün, şarkıları ve danslarıyla sahici bir kantocudan farksız. Barbaros Şansal’ın dönemin ruhunu çok iyi yansıtan kostümleri de Tüzün’ün güçlü yorumuna destek veriyor.
Ne var ki, metin bana doyurucu gelmedi. Oyun, Handan Gökçek’in “Elenika” romanından uyarlanmış. 6-7 Eylül felaketinin Rum bir kantocu üzerindeki etkilerini konu alıyor Gökçek. 85 yaşındaki Elenika, bu olaydan sonra evine kapanmış, anılarıyla baş başa ölümünü bekliyor. Anılarında bir kemancıyla ilişkisi öne çıkıyor. Bu anılar sahnedeki perdeye yansıyan gölgeler aracılığı ile anlatılıyor. Finalde 6-7 Eylül olaylarından çarpıcı görüntüler yansıyor sahneye. Ama, Elenika’nın yaşamındaki bu en etkili olay bir yan motif gibi kalıyor oyunda… Gene de, yazara haksızlık etmeyeyim; oyunun bir bölümünü duyamadım, arka sıralardaki yerimden. En kısa sürede romanı alıp okuyacağım.
Tiyatro sanatı, sinema kadar etkili olmasa da tarihin önemli sayfalarını yorumlama gücüne sahip. Sivas katliamını sahneye taşıyan, Alpagut madencilerinin grevini, Rosenbergler davasını yansıtan Dostlar Tiyatrosu oyunlarını, Yılmaz Akkoyunlu’nun romanlarını, Tomris Giritlioğlu’nun filmlerini anımsadım, oyunun finalindeki 6-7 Eylül görüntülerini izlerken… Evet, sözünü ettiğim oyunlar belgesel türde; bu ise dramatik bir metin. Bireysel dramla, toplumsal trajediyi buluşturan oyun, 6-7 Eylül hakkında -ne yazık ki- hiçbir fikri olmayan genç kuşaklar için daha öğretici, daha uyarıcı bir nitelik taşıyamaz mıydı diye düşünmeden edemiyor insan.
Tiyatro sanatının iki temel ögesi oyuncu ve seyircidir. Bu bağlamda oyunun bir sorunu yok. Usta oyuncular ve salonu dolduran seyirciler… Ama, bir sorun var; oyunun sahnelendiği mekan. Gerek sahne olanakları, gerek de salonun yapısı çağdaş bir tiyatro yapısının çok uzağında. İzmir’in en önemli ihtiyaçlarından biri sanat mekanları. Evet, İzmir’e görkemli bir Opera binası kazandıracak İzmir Büyükşehir Belediyesi, ama büyük olasılıkla özel tiyatrolar kullanamayacak bu mekanı. Büyükşehir’in yenileyip, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis ettiği İsmet İnönü Sanat Merkezi de ancak bu kurumun ihtiyaçlarına yanıt verebilecek.
İzmir Devlet Tiyatroları’nın kullandığı salonları (Konak, Bornova, Karşıyaka ve Urla) D.T. dışında kimse kullanamıyor. Konak Belediyesi’nin Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi genelde Belediyenin etkinliklerine tahsisli. Ege ve 9 Eylül Üniversitelerinin Konak’taki Kültür Merkezleri ise özel tiyatrolara pahalıya patlıyor. Üstelik herkese de açık değil bu salonlar. Darbe dönemlerinde olduğu gibi, sergilenecek oyunların sakıncalı bulunma ihtimali mevcut. Daha küçük, ama teknik donanım açısından yeterli, seyircinin oyunu rahatça izleyebileceği, farklı sahnelemelere olanak tanıyan mekanlara ihtiyaç var. İlçelerde ise durum daha da vahim. Bergama dışında tiyatroya yakışan bir salon yok galiba. Gaziemir’deki salon yenilenmiş, henüz gidemediğim için bir şey söyleyemiyorum.
Yalnızca tiyatro değil, sinema sanatı için de benzer bir ihtiyaç var. AVM’lerin salonları birkaç grubun elinde. Neredeyse bir grup tekel kuracak salonlar üzerinde. Bağımsız yapımların, sanat filmlerinin gösterilebileceği salon sayısı 1. Evet, yazıyla bir! Karaca Sineması tek kaldıkça, İzmir’de sinema sanatının yaygınlaşması çok zor. Yerel yönetimlere bu ihtiyacı hatırlatırken, çuvaldızı özel sektöre batırmak isterim. Yapılan o devasa AVM’lerde küçük ama tiyatroculara danışarak yapılmış, tam donanımlı tiyatro salonlarına, sanat sinemalarına yer verilemez mi? Evet, bir salon açılmıştı Bayraklı’da, ama öyle kiralar istendi ki tiyatrocular dayanamadı, kapandı bu salon... Son olarak, bir kez daha anımsatayım, ‘Çok amaçlı’ kültür merkezleri birer faciadır. Konferans salonundan bozma tiyatro olmaz. Cumhuriyet’in 100. Yılında bunları konuşuyor olmamız çok ama çok üzücü…