Kışçı arkadaşlar şunu artık itiraf edelim ki yazı sevmeme nedenimiz çoğumuzun şişkonun teki olmamız.
Hiç kıvırmayalım.
Bizim gibi hayatı yeme-içme üzerine olmayan, hayatta kalacak kadar yemek yiyen, sporunu düzenli olarak yapan fit insanlara bak, hepsi kelebek gibi mutluluktan bir o yana bir bu yana uçuşuyorlar.
Yürürken birbirine değmeyen üst bacakları, minik şortları, rüzgarda sallanmayan kolları, atletleri, topatan kavunu gibi yayılmayan göbekleri, kaslı karınlarıyla 'yaşasın yaz, kahrolsun kış' nidaları atıyorlar.
Vallahi sonuna kadar haklılar, ne diyeyim!
Bir şişko için yaz demek bu sıcakta örtebildiği kadar yerini örtmesi, sıcaktan bunalması ve şelale gibi ter akıtması demek.
Pişik demek pişik!
Kendine denize girecek sote yerler araması demek.
Bikinilerden vazgeçip dik yakalı mayo arayışına girmesi demek.
Akşam yemeğe çıktığında terden ne yüzünde hal, ne saçında derman kalması demek.
Bırakınız o beden olumlama yalanını.
'Şişkoluk' mutsuzluktur.
Bunun üzerine bir de insanın benim gibi lafını esirgemek şöyle dursun daha sizi görür görmez 'Ne o lan ayı gibi olmuşsun yine?' diyerek lafa giren arkadaşları varsa, aldığınız her kilo sizin için bir kabustur.
İşte bu yüzden sevmiyoruz biz yazı.
Şöyle dilediğimiz gibi açılıp saçılamıyor, salına salına yürüyemiyoruz.
O yüzden bu yaz benim için hayatımın en zor yazı.
Hiç bu kadar şişmemiştim. Kışı yiyip içip yatarak geçirmenin bedelini çok ağır ödüyorum.
'Neyse artık, seneye gireriz' deyip denize öyle uzaktan iç çekerek bakıyorum.
Evet ben bir şekilciyim. Ayıpsa ayıp!
Dış güzellik olmadan iç güzelliğin dengesini oturtamayanlardanım.
Bunu ne saklıyor ne de bundan rahatsızlık duyuyorum.
Acaba 'dünyayı güzellik kurtaracak' lafını tamamen yanlış anlamış olabilir miyim?
Hiç burun kıvırmayın, aranızda benim gibi düşünenler tabii ki var, biliyorum.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
SONRADAN GÖRMÜŞ AMA YANLIŞ GÖRMÜŞ
Çeşme'de her yıl olduğu gibi bu yıl da, önümüzdeki sezonu görmeyecek bir çok işletme açıldı.
Kapkaçcı diyoruz biz onlara.
Bir sezonda voleyi vurup kaçıp gitmeyi düşünüyorlar.
Bu yüzden ne geldikleri yerin insanına ne de doğasına en ufak bir saygıları yok.
Çekirge sürüleri...
Ve tabii hiçbirinin sahibi İzmirli değil.
İstanbul'un görgüsüz, insan ayıran, gülünç, sözde eğlence anlayışını buraya taşıyan isimleri.
Yeryüzü Doktorları üyesi, Berlin'de genel cerrah olarak çalışan pek kıymetli ve dünya tatlısı bir dostumuz geçenlerde bir kaç günlüğüne buraya geldi.
Arkadaşlarının ısrarıyla bu sene yeni açılan kulüplerden birine girmek istediğinde kendisini içeri almadılar.
Adı misafir listesinde olmasına rağmen.
Nedeni de, kapıda kimin kulüplerine layık olup kimin olmadığını anlama görevi kendisine verilen (gerçekten müthiş bir meslek), kerameti kendinden menkul görevli bir kadının, arkadaşımızın kıyafetini beğenmemesi!
Beğenmediği kıyafet de kargo pantolon ve tişört.
Yahu adamın evi Berlin'de ama Nepal senin, Vietnam benim doktorluk yapıyor, dünyayı dolaşıyor. Tarzı bu. Sizin için dar paça pantul, bağrı açık gömlek mi giyecek?
Bu ne görgüsüzlük, ne çiğlik!
İzmir'de hiç alışmadığımız, pespaye bir İstanbul tarzı: Kapıda adam seçmek.
Komiksiniz. Sonradan görmesiniz. Pişmemişsiniz.
Ve Çeşme'ye hiç ama hiç yakışmıyorsunuz.
Keşke hepiniz bir anda kalkıp gitseniz.