Hükümetin ABD’den F-16 isteği ile beraber birçok kesimde hakim düşünce, “hükümet F-35 projesinde çuvallayınca şimdi düşük modelli F-16’ya razı oldu”. Öte yandan aynı kesimler tarafından “ABD F-35 vermeye istekli olmadığı ülkelere F-16 Block 70 modeli veriyor. Her bir görüşün az veya çok doğruluk payı olsa da F-35 projesinin Türkiye açısından çok farklı noktaları var. Bu kesimler hükümet yanlısı gözükmemek adına bu noktaları yok sayıyor. Ama durumun açıkçası hükümet ile de çok ilgisi yok. Özellikle söz konusu Türk Hava Kuvvetleri olunca başta generallerin şekillendirdiği, Kıbrıs Barış Harekatı’ndan beri süre gelen bir “özgürleşme” anlayışının olduğunu anlamak gerekiyor. Bu yönde atılacak her adımında sığ politikalardan uzakta ve Türkiye’nin geleceği için önemli olduğu fark edilmeli.
Ben de tüm bilgileri derleyip çıkardığım sonuçları paylaşmak istedim. F-35 projesinin imzaları 2000’li yıllarda atıldı. Ama o zamandan itibaren proje birkaç açıdan çok sorunlu bir projeydi. Bu uçak her görevi yapması için tasarlanacaktı. Çünkü her görevi aynı anda yapılması talep edilen bir uçak yapmak astarından pahalı bir işti. Hem avcı, hem bombardıman uçağı olsun, aynı zamanda dikey kalksın, bi koşu da bakkaldan yoğurt süt alsın… Yani teknolojideki değişmez üretim gerçeği göz ardı edildi. Çok işi aynı anda yapan bir cihaz ya çok pahalı ya çok beceriksizdir. F-35’inde başına aynı şey geldi. Proje hal yoluna girinceye kadar milyarlarca dolar harcandı. Süreler çok uzadı. O sürede neredeyse pilotlu uçak dönemi sona erdi. Ortaya çıkan sonuç ise tüm başarısı görünmezlik teknolojisi üzerine kurulu tuhaf çirkin tasarımlı bir uçak oldu. Ne çok hızlı uçan, ne çok yük taşıyan, ne de uzun mesafe gidebilen ama bir F-16’dan 3 kat, bir F-15’ten 2 kat pahalı bu uçak ABD’yi de çok mutlu etmedi. Ama milyarlarca dolar harcadıktan sonra NATO ülkelerine pazarlamak için elde bu vardı. Ama asıl handikabı ise evet bu uçak “uçan bir bilgisayar”, her şeyi görüp analiz edebiliyor. Ama bu bilgisayarın bağlı olduğu sunucu ise ABD’de. Uçak, Otonom Lojistik Bilgi Sistemi'ndeki (ALIS) yazılımı ile hareket ediyor. Bu yazılım bakım ihtiyaçlarını, arızalı parçaları dahi otomatik olarak ABD’ye ileten bir yazılama sahip. Projeyi görüp biraz kendi ülkesini düşünen bir generalin sorduğu ilk soru da şu oldu; “daha başka hangi bilgileri ABD’ye iletiyor?”. Ayrıca ABD izin vermeden bu uçak motor dahi açamıyorken gerçek bir savaşta ABD izin vermezse Türkiye bu uçakla ne yapacak? Şimdi Yunanistan’da bu uçaktan istiyor. Eğer alırlarsa başka bir Yunan F-35’ine bir Türk F-35’i ABD istemezse nasıl füze atacak? Kesinlikle durum abartı değil. Ve bu yazılımın kodları üzerinde üretici ülke dahi olsanız müdahale yapamıyorsunuz. Hatta muhtemelen kodu göremiyorsunuz bile! F-35 sırf bu sebeple bile Türkiye için hiçbir şekilde uygun bir uçak değildi. Türkiye gelişmiş uçakları asıl olarak Ege denizinde kullanmak için istiyorken bu proje ne kadar da mantıksız bir seçim olacaktı. Görünmezlik teknolojisi ise şu an çok daha tartışmalı bir hale geldi. Ruslar çoktan bu uçağı gördüklerini söylüyorlar. Yalan veya doğrudur. Ama sonuçta 50 metrekare bir uçağı radarlarda gizlemek gerçekten çok zor. Bu özellik için çok fazla masraf yapıldı. Öte yandan da başka ülkeler de tespit teknolojileri için çok daha fazla para harcıyor. Ve bu uçak bir kere tespit edildiğinde oyun bitmiş demektir. F-35, o tespit paterni kullanılarak her daim tespit edilebilir hale gelecek demektir. ABD’nin de şüpheli davranışları bu hipotezi destekliyor. Türkiye S-400 satın aldıktan sonra F-35’lerin bu füze sistemleri bu kadar yakınında uçmasının sakıncalı olacağını, Ruslar’ın F-35’leri bulmasını kolaylaştıracağı tezini ileri sürdüler. Bu tez Rus silahlarının NATO ülkelerince satın alınmaması için ortaya atılmış bir savuşturma yalanı değilse o zaman F-35’in başı büyük dertte demektir. Hani bu uçak hiç tespit edilemiyordu! F-35’in diğer belirleyici özellikleri arasında olan özellikleri arasında 360 derece farkındalık özelliği ise çoktan ülkemizde F-16’lara, datalink sistemi ile eklendi. Şu an modernize edilmiş Türk F-16 uçakları sadece kendi radarına güvenmiyor, yer ve havadaki diğer radarların bilgilerini tek bir ekranda toplayıp kendi radarı gibi kullanabiliyor. Bunun yanında daha üretimi bitme noktasına gelmiş son derece gelişmiş bir radar Aselsan tarafından da F-16’lara eklenmeyi bekliyor.
Durumu özetlersek, F-35 projesinden çıkmak belli maddi kayıpları getirse de çok daha büyük bağımsızlık ve güvenlik sorunu engellemiş gözüküyor. Ve Türkiye, F-35’ten daha iyi bir uçağı şu an ki teknolojisi ve sanayisi ile yapabilecek kapasiteye sahip. O zaman asıl soru şu? Türkiye neden hava savunmasının ve sanayisinin 50 yıllık geleceğini ABD’ye bağlasın? Çünkü ülkeler için bir uçak almak hiçbir zaman bir uçak almak değildir. O uçak en az 50 sene görevde kalıyor ve bakım-işletme bedellerinden dolayı uçak bedelinin kat be kat katı ekstra masrafları oluyor. Ayrıca 50 kat pahalı bedel vermenize rağmen tek bir parçanın gelmesi için ABD’nin keyfini beklemek saçmalık olmayacak mı? F-16 siparişinde ise durum böyle değil. Türkiye ABD’den sonra en büyük ikinci F-16 üreticisi ülkesidir. Türkiye’ye izin verilse ABD’den çok daha kaliteli olarak yüzlerce modern F-16’yı zaten üretebilir. Burada sorun lisans ve para sorunu. Ek olarak ABD, bu F-16’ları da satmamak isterse olur, satmasın, B planı da hazır edilmiş durumda. Savunma sanayi planlarına göre eski F-16’lar derhal yenilemeye alınacak. Eksik kalan sayı ise İngiltere’den başka gelişmiş bir model olan Eurofighter Typhoon uçakları alınarak kapatılacak. O yüzden durumun az çok farkına varan Biden, F-16 satışına çoktan onay verdi. Türkiye’yi çok sevdiği veya aman NATO zayıflamasın diye değil. Yani aklı başında ABD yöneticileri bu satışın ABD’nin Türkiye’ye son uçak satışı olabileceğini zaten biliyorlar. Açıkçası şu aşamada da bu gerçekler varken hükümete saydırmak için F-35 güzellemesi yapmaya gerek yok. Zaten bu kararların arkasında asıl olarak politikacılardan ziyade hava kuvvetlerindeki vatansever yönetici ve generalleri var. Ayrıca öyle bile olsa bir karar doğru ise kimin doğru karar verdiği de önemli değildir. Sağlıklı günler dilerim.