İnsanlığın gelişmesinin modern insan kabul edilen “Homo Sapiens” türünün ortaya çıktığı zaman ile başladığı kabul edilir. Bu geçmiş de son arkeolojik kanıtlara göre günümüzden 60 Bin yıl öncesine kadar uzanıyor. Fakat on binlerce yılı neredeyse antik, karanlık ve orta çağlar içinde geçirdikten sonra insanlık ancak son 200 yılda teknoloji anlamında muazzam sayılabilecek tam bir devrim yapmıştır. Bu teknoloji devriminin başlangıç noktaları bazı tarihçiler için İstanbul’un Fethi, bazıları için Rönesans, bazıları için matbaa kabul edilmesine karşın büyük çoğunluk da buhar gücünün bir makine içine sıkıştırılarak kullanılabilmesi kabul eder. Buhar gücünün kullanılabilmesinin sanayi devrimine, sanayi devriminin de son iki yüz yıldır yaşadığımız bu destansı atılıma sebep olduğuna vurgu yapılıyor.
Teşhis kulağa akıllıca geliyor. Fakat bir o kadar da insanlık için acıklı bir durum demek oluyor. O, 59.800 yılda hiç mi bir kimsenin aklına bir buharlı makine yapmak gelmedi? Nasıl bir zaman israfıdır bu böyle! Ama yerçekimini anlamak için Newton’un kafasına elma düşmesini on binlerce yıl bekleyen insanoğlunun, buharın gücünü fark etmesi için başka bir bilim insanının çayını ocakta unutmasını bir o kadar yıl beklemiş olması da aslında gayet mantıklı gözüküyor.
Ya da öte yandan bunun altında bir başka ek neden de arayabiliriz. Neden o gün buharlı makine icat oldu? Büyük ihtimalle karanlık veya ortaçağda biri bir buharlı makine benzeri bir şey yapmayı düşünmüş olsa dahi bu fikrini diğer insanlar ile paylaşamaz veya icadını geliştiremezdi. Çünkü o çağda en gelişmiş iletişim imkanları atlı ulaklar veya güvercinlerken icadınızı bildirmek, patentini almak ve bir sponsor dük, sultan veya kral bulmak gerçekten zor olmalı. İlginçtir ki gazetelerin, telgrafın, telefonun ve fotoğrafın icadı da buharlı makinelerin icadı ile aynı zamanlara denk geliyor. İşin özünü anladınız. Haberler daha hızlı yayıldı, rekabet başladı. Haberi duyan herkes daha iyisini yapmak için kolları sıvadı. Ve işte karşınızda “Sanayi Devrimi”!
Yine iletişim icatlarının ortaya çıkması bir başka sonuca daha sebep olmuş gözüküyor. Zalimlerde cezalandırılma korkusuna. Nereden çıktı derseniz, tarihe bakabilirsiniz. Tüm ülkeleri, şehirleri kılıçtan geçiren Cengiz Han’ın haberleri diğer bir kıtaya belki de ancak Cengiz Han öldükten sonra gelebildi. Ama bu iletişim icatlarından sonra Asya’da olan bir zalimliğin haberi Avrupa’ya ertesi gün gelmeye başladı. İnsanlar bunu yapan diğer insanları sorgulamaya, yargılamaya ve onlar için hazırlık yapmaya çok daha hızlı başladılar. İnsanlık, sanayi devrimi sonucu çok daha beter diktatörler ortaya çıkarmasına ve çok daha öldürücü silahlar icat etmesine karşın kişi başına düşen cinayet ve öldürme oranında genel olarak büyük düşüş yaşamış gözüküyor. Sonuçta icat edilen ve kullanılan silahların nasıl yapıldığı bilgisi de dahil olmak üzere aktarılan tüm bilgi ve haberler insanlığın felsefe olarak da daha modern ve “daha insan” olmasını sağladı diyebiliriz. Yani insanlık zorunlu olarak “iyi” olmayı seçti. Bugüne kadar insanlığın ahlaki ve zihinsel gelişmesinin altında da iletişim icatlarının rolü en büyük paylardan birisine sahiptir dersek belki eksik ama yanlış söylemiş olmayız.
Ta ki şimdiye kadar! Şu an iletişim teknolojilerinin ve kanallarının artmasından dolayı büyük bir kaos ve iletişim kirliliği yaşıyoruz. Bu da aynı iletişimin eksik olduğu dönemler gibi bir sonuca sebep olmaya başladı. Kişisel çıkarlarını düşünenler tarafından yönlendirilen binlerce TV, youtube ve sosyal medya kanalı yüzünden haberlerin doğruluğunu teyit dahi edemiyoruz. Örneğin tam yanı başımızda nükleer bir savaşa evrilmeye başlayan bir savaş varken o savaş meydanından doğru bir bilgi almak neredeyse imkansız hale geldi. Rusya ayrı bir haber yayıyor, ABD, Avrupa, Ukrayna başka bir propaganda yapıyor. Son yüz senedeki savaşların aksine haber kanalları da bu savaş alanına muhabirler göndermek için oldukça çekimserler. Bağdat savaşında yüzlerce füze Bağdat’a düşerken canlı yayın yapan kanallar Ukrayna savaşında genelliklerde istihbarat örgütlerinin yanıltıcı bilgilerine güveniyorlar.
Bunun bir nedeni de iletişim fazlalığı ve kirliliğinin insanlığı daha duyarsız hale getirmiş olmasından kaynaklanıyor. Tik-Tok, Instagram ve Twitter denen şeylerde o kadar hızlı konu tüketiliyor ki yüzlerce kişinin öldüğü bir savaş dahi saatlik trendlere bile giremiyor. Dikkat ederseniz hiçbir haber kanalı o bölgelere savaş muhabiri göndermek istemiyor. Biliyorlar ki insanlar bir saat sonra Brad Pitt’in eteğini savaştan çok daha ilginç bulacaklar. Haber kanalı yöneticileri bu tehlikeye ve çabaya gerçekten değmeyeceğini düşünüyor olmalılar. Sonuçta insanlığın “ciddi olaylardan bi haber” olduğu karanlık çağlar ile aynı durumda kalmaya başladık. Hep endişeliyiz ama bir yandan da herhangi kötülüğe karşı vurdumduymaz, sadece kendini düşünen bir hale getiriliyoruz. İletişim bombardımanı içinde tam bir iletişimsizlik içindeyiz. Toplum fark edemese dahi, kişisel olarak bu en büyük soruna önlem almak içinse hangi bilginin gerçekten bize yararlı ve zararlı olduğu üzerine ek bir düşünme süreci ayırmak gerekiyor. Sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.