Ve seçim geldi kapımızı çaldı.
Zaman zaman gerildik.
Kızdığımız anlar oldu.
Bu kadar da olmaz dediğimiz anlar oldu...
Nihayet oy vermemize çok az süre kaldı.
En çok dikkatimi çeken şey hiçbir projenin yeterince tartışılmamasıydı.
Böyle olunca da boş boş konuşmalar havalarda uçuştu…
Bazen çok haksız yorumlar yapıldığına tanık olduk.
Mesela siyasetçilerin üslubu konusunda genel değerlendirme yapıldı ve üslubun iyi olmadığına karar verildi.
Tamamen katılıyorum.
Yani artık bu devirde böyle bir üslupla halkın karşısına da çıkılmamalıydı.
Ama burada sapla samanı birbirine karıştırmamak lazım.
Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerin hukukunda, kavgayı başlatan suçludur.
Diyelim ki başkan adaylarından birisiniz ve çok ciddi yalan ve iftiraya maruz kaldınız.
Cevap vermezseniz, “suçlu da ondan susuyor” diyecekler.
Cevap verdiğinizde ise rakibinizle aynı kategoriye koyulmuş oluyorsunuz.
Bu duruma argoda çok güzel bir tabir vardır ama olayı sulandırmayayım.
Böyle bir ortamda siyaset yapmak da zor.
Burada bütün iş tamamen bize düşüyor.
Patron biziz…
Oy veren vatandaş olarak yalanı kim söylüyor, iftirayı kim atıyor ayırmak zorundayız.
Hiç kuşkunuz olmasın seçilebilmek için her yolu mubah gören zihniyet yarın sizin için de aynı yalanı söyleyebilir, aynı iftirayı atabilir.
Bunu engellemenin tek yolu kendi partinden bile olsa yalancıyı dolancıyı ayırmak ve ona göre oy kullanmak.
Eğer faturayı siz kesmezseniz, o size güzel bir fatura keser ve bizlere de sadece yakınmak kalır.
O nedenle seçimler çok önemli.
Siz bakmayın ağlayıp sızlananlara, oy vermeyeceğini söyleyenlere.
Onlar kendilerinin tercihi yüzünden mağdur olduklarının farkında bile değil.
Bu gidişle hiç de anlamayacaklar.
Bir başka önemli konu da; iyi hizmet alalım derken siyaseti fazla abartıp konu komşuyu kırmamak, arayı bozup düşman olmamak.
Tamam siyaseten bir gerginlik var.
Ama bu ne arkadaşınızdan, ne de komşunuzdan kaynaklanıyor.
Onlarla iyi geçineceğiz ve geçinmenin yolunu arayacağız.
Faturayı aramıza girmek isteyenlere ödetmek zorundayız…
Yoksa?
Öpüldünüz…