“Elinde, tanrıların ölümsüz taşından yapılmış -
Yeryüzünün, tüm yaratıkların – Sınırlarını çizen
altın pergel – Bir ayağını özeğe dayadı – Öbürünü
çevirdi, döndürdü – Sonsuz, sınırsız boşlukta.
İşte dedi, sınırların buraya dek uzansın – Çevren
bu olsun, Dünya.”
(Milton, Yitirilen Cennet)
Dünya akış içinde. Demek ki müzik içinde. Müzik: Uyumlu güzelliği seslerin. Uyumlu seslerin, matematikle kopmaz bağı var. İnsanlar bunu çok eskiden beri fark etmiş. Konuya kafa yorup, bilimsel açıklama getirmiş ilk kişi, burnumuzun dibindeki Yunan adası Samos'ta (Sisam) M.Ö. VI. YY'da yaşamış Pythagoras (Pisagor).
Beni bu konuda düşündüren ilk yazılı kaynak, J. Bronowski'nin “İnsanın Yücelişi” adlı, dizi film de yapılmış olan kitabı oldu. Sonradan, Dünyada yayınlanan ilk müzik sözlüğünün, 1474 yılında Napoli'de basılan “Terminorium Deffinitorium” olduğunu öğrendim.
Bizde Ethem Ruhi Üngör’ün, M.Ekrem Karadeniz’in Onur Akdoğu, Toygun Dikmen,Bella Bartok,Yaşar Özürküt ciddi çalışmalarını gördük, okuduk.
Yazıyı şuraya getirmek istiyorum:
Bilirsiniz; “falancanın oğlu”, “filancanın kızı” laflarını hep kullanırız. An gelir, çocuk büyür üne kavuşur; bu kez anasına-babasına “filanın anası”, “filanın babası” der oluruz.
Şimdi, şuracığa “Ahmet Say” desem, bilenleriniz bile. “Fazıl Say’ın babası” dersiniz. Ama Sezar’ın hakkı kendisinin, Ahmet Say’ın hakkı da Ahmet Say’ın olsun. Şundan ötürü ki; küçümsenecek bir kişi değildir Ahmet Say.
Bu yazıyı tuşlarken, yazı odamdaki kitaplığımın üst rafından kara kaplı dört cilt çıkardım: “Müzik Ansiklopedisi”. Birinci cildin iç kapak arkasında şu açıklama:
“SAHİBİ ve GENEL YÖNETMEN AHMET SAY”
Aynı cildin üçüncü sayfasında bölüm başlıkları ve hazırlayanların adları yazılı:
“Çok Sesli Müzik” Ömer Erginsoy, “Türk Sanat Müziği” Ferit Sıdal, “Müzikoloji ve Halkbilim” Mansur Kaymak, “Bale” Efza Topçu, “Çağdaş Müzik” Ertuğrul Oğuz Fırat, “Müzik Eğitimi-Okul Müziği” Hikmet Ekim, “Caz Müziği” Sargut Sölçün, “Pop Müzik Araştırması” Ertuğrul Özkök ve “Arabesk Araştırması” Önder Şenyapılı.
Ansiklopedi’nin yayınına başladığı 1985 yılı dikkate alındığında, bundan ala yazar kadrosu zor bulunurdu doğrusu.
“Müzik Ansiklopedisi”, müzikle ilgili kişileri, terim ve deyimleri, tam “ansiklopedi dili” diyebileceğimiz biçimde açıklamış, gerekli yerler uygun görsellerle zenginleştirilmiş.
Örnek olsun diye, şöyle bir göz gezdirelim:
“Önsüz”, “Teşekkür” ve “Konusal Şema”dan sonra, ABC sırasına göre maddelere geçiliyor.
“Bismillah” derken, ilk madde olarak bir harf, “A” harfi çıkıyor karşımıza. Ben şahsen, müzik dilinde bu harfin “La” notasının yazıyla anlatımı demek olduğunu öğreniyorum. Bazı dillerde bunun yerine başka harfler kullanılıyormuş.
“Baş”tan başladığımıza göre bir de “son”a bakalım:
1280 sayfalık ortak çalışmanın son maddesi “Zwishenspiel”; orta kısım, ara müziği, iki perde arasında çalınan müzik, enterlüd demekmiş.
Bu, yerine yenisi zor konulur ansiklopedide açıklanan son çalgı, “Zurna”.
Bendeniz, çocukluğumdan beri davul/zurna dinleyegelmiş, Muğla’da her yıl düzenlenmekte olan “Zurna Festivali”ni kaçırmamış bir kimseyim; bu ulusal çalgımız konusunda bu denli geniş bilgi olabileceğini bilmiyordum.
Demek istediğim şu: Evet, Fazıl Say, Dünya ölçeğinde gururumuzdu ama bu, onun Ahmet Say’ın oğlu olduğu gerçeğini gölgelemez.
Esin tanrıçaları sizlerden lütfunu esirgemesin!
MİTOLOJİK NOT:
EKLENTİ: “Müze”, “müzik” sözcükleri, söylencebilimin sanat tanrıçaları Mousa’lardan gelir. İnsanlara, tanrıça yaratma gücü esinlettiğine inanılan bu görsel varlıklar, Zeus’un, Bellek Tanrıçası Mnemosyne’den doğma dokuz kız kardeştir. Temsil ettikleri sanat/bilim dalları:
1) KALLİOPE: Destan ya da lirik şiir.
2) KLİO: Tarih
3) POLYMNİA: Pantomim
4) EUTERPİ: Flüt
5) TERPSİKORE: Dans
6) ERATO: Korolu Şuur
7) MELPEMONE: Tragedya
8) THALİA: Komedya
9) URANİA: Gökbilim.