Bir mübadele ve göç kasabası olan Çiğli, Balkan kültürü kadar Doğu Anadolu kültürünü de yansıtıyor. Fakir Baykurt gibi efsane olmuş bir öğretmen yazarın adının verildiği parkla da kent kültürünü yaşatıyor
Yaşam pahalılığından şikâyet etmeyenin olmadığı bir dönemde Gaziemir, Güzelbahçe, Bornova ve Çiğli’deki özel okul sayısının artışı konusunda siyaset bilimciler, ekonomistler ve sosyologlar ne diyor bilmiyorum ama ben yorum yapmakta zorlanıyorum doğrusu.
Çiğli’deki 6783 Sokak ve çevresini görmelisiniz örneğin. Sağlı sollu sıralanmış özel eğitim kurumları rengârenk binaları ve önlerindeki lüks araç zinciriyle İstanbul’un Nişantaşı’nda ya da Tahran’ın Darband’ındaymışız gibi bir duygu yaratıyor insanda.
Öte yandan son derece ilginç isimler taşıyan anaokulları, azımsanmayacak sayıda özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi, yaşlı bakım merkezleriyle Çiğli, toplumun her kesimine dokunan bir eğitim, kültür ve sağlık üssü gibi…
İlçenin mottosu belirlenirken kuş cennetini unutmaksızın bu durumu da göz önünde tutmak gerekiyor bence.
Bu arada… İkide bir değiş(tiril)en Milli Eğitim bakanları, devlet okullarına ilgisizliğin nedenlerine kafa yoruyorlar mıdır diye hınzır bir soru da takılıveriyor aklıma…
Öte yandan…
Çiğli, bir mübadele ve göç kasabası.
Balkan kültürü kadar Doğu Anadolu kültürünü de yansıtan/yaşatan bir İzmir ilçesi.
Belli bir kimliğe özgülenmiş bazı meydanlarıyla ve Fakir Baykurt gibi efsane olmuş bir öğretmen yazarın adının verildiği parkla da kent kültürünü yaşatan ilçelerimizden… Söz konusu parkta sedir ve çam ağaçlarıyla yemyeşil bir bölge oluşturulmuş ama usta yazarın tek bir fotoğrafının ve büstünün olmaması, insanın keyfini kaçırıyor. Bilindiği gibi bir yerleşim merkezini kent yapan ayırıcı özellik, kimlikli meydanlarıdır. Bu konuda ne doğumuzdaki İran ve Özbekistan ne de batımızdaki ülkelerle yarışacak durumdayız. İzmir ve ilçelerinin kimlikli meydanlar konusunda yetersizliği, çok gezen belediye başkanlarının ve ekibinin bir eksikliği…
ŞAİRLER MEZARLIĞI
Şair, yazar, besteci, mimar, heykeltıraş, gazeteci ve eğitimciler de bu konuda yardımcı olmalı, rehberlik yapmalı belediyelere…
Aziz Nesin’in dediği gibi “Bizde her üç kişiden dördü şairdir,” ama İran’ın Tebriz’indeki gibi bir ‘Şairler Mezarlığı’ düşünülmemiş nedense. Saygı, vefa hak getire...
Merak bu ya… Türkiyeli kaç şair gidip görmüştür orayı? Başkanlar, özellikle kültür müdürlerini ve bir başkan yardımcısını İran’ın büyük şehirlerine ya da Floransa’ya gönderip bu konudaki eksiklerini telafi etmeliler.
Zira İran şehirleri, Floransa, Roma, Üsküp, Sofya, Brüksel, Münih, Semerkant ve Paris bu konuda ilham alınacak dünya kentlerinden…
Ünlü ressamlarımızdan Prof. Bedri Karayağmurlar’ın Heyamola Yayınları arasında çıkan “Çiğli’de Yaşamak” adlı kitabında yer alan “Üç Fidan Anıtı, Evka 5 Atatürk Heykeli, Sanayi Bölgesi’ndeki Atatürk Anıtı, benim bilmediğim anıt ve heykeller giderek kenti daha kent yaptı hiç kuşkusuz,” tümcesinde geçen yapıtları da göz ardı etmemek gerek ama sayılarının çoğalmasını beklemek de hakkımız olsa gerek.
1912-22 yılları arasında yaşanan savaşlar nedeniyle Osmanlı coğrafyasında büyük acılar yaşanıyor ve yüz binlerce Müslüman panik içinde doğdukları toprakları terk ederek Anadolu’ya sığınıyor. Dolayısıyla 1912’den itibaren Çiğli’ye gelmeye başlayan göçmenlerin sayısı 1923 Mübadelesi sonrasında daha da artıyor.
Fakat Çiğli’de ilk yerleşim 19. Yüzyıl sonlarına doğru, 1893 yılında Balkanlar’dan göç eden Türk kökenli göçmenlerle birlikte oluyor ve gelişiyor.
Daha da gerilere gidecek olursak, 1860’larda yapılan vilayet düzenlemesi sonrası oluşturulan idari örgütlenme ve yerel yönetim sistemi içinde Çiğli, 19. Yüzyıl sonlarında ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Karşıyaka ilçesine bağlı 800 kişilik bir köy…
'GÜZEL GEÇİT YERİ'
Kuzeyinde Menemen, doğusunda Karşıyaka, güneyinde ve batısında İzmir Körfezi ile İzmir’in şirin ilçeleri arasında yer alan Çiğli’nin vaktiyle bataklık ve sazlık olması, yeşil alanlara çok çiy düşmesi nedeniyle ilk yerleşenler tarafından Çiğli olarak adlandırıldığını kimi söylencelerde okumuş, öğrenmiştim.
Günümüze kalmış herhangi bir kalıntı/buluntu olmasa da ilk yerleşimin antik çağlarda Byzantionlu Stephanosça Sillyos adı ile anıldığı (Sillion) biliniyor. Sillyos’un anlamı Bilge Umar’a göre ‘Güzel Geçit Yeri’ymiş. Prof. Dr. Ersin Doğer de yerleşimin kuruluşunu M.Ö. 600 olarak belirtiyor.
Bölgenin tarihini yazan ilk kişi ise Sicilya doğumlu Yunan tarihçi Diodoros.
İlçeyi hiç görmemiş olan sanat çevreleri, Çiğli’yi Ahmet Günbaş ve Asım Öztürk’ün şiirlerinden işitmiş olabilirler. Gazeteci ve fotoğraf sanatçısı Lütfü Dağtaş’ın ‘Gözbebeğim Deltam Çiğli’ adlı kitabında değindiği üzere İzmirli ressamların Çiğli ile ilgili resimler yapmadığı eleştirisi, haklı bir serzeniş. Bugün birçok sanatçıya ev sahipliği yapan Çiğli için daha fazla şiir/öykü/romanın yazılacağı, resimlerin yapılacağı günlerin pek uzakta olmadığını düşünüyorum. Çünkü Çiğli hatırı sayılır sayıda entelektüele ev sahipliği yapıyor.
Meyve ağaçlarıyla dolu tarım alanlarına sahipken her geçen gün daha fazla betona gömülen Çiğli, Balkanlar'dan ve Batı Trakya’dan gelen göçmenlerce kurulsa da 1966 yılındaki deprem nedeniyle Muş/Varto ve Erzurum/Hınıs’tan aldığı göçlerle de rengârenk bir demografik yapıya bürünmüş. Sonraları, Doğu ve Güneydoğu’dan gelenlerle iyice renklenmiş. Böylesine zengin bir demografik yapıyı yansıtan bir meydan düzenlemesi yakışmaz mı bu ilçeye?
Galiba kent belleği merkezi de yok…
Çiğli’nin belediye statüsünü kazanması 1956 yılında oluyor. 1981 yılında ise Milli Güvenlik Konseyi’nin 34 numaralı kararıyla İzmir Belediyesi sınırları kapsamına alınıyor. Karşıyaka ilçesine bağlıyken 1992’de çıkan bir yasa ile 10 mahallesi, 1 beldesi ve 1 köyüyle ilçe statüsünü kazanıyor. 2008’de çıkan bir başka yasayla da Sasalı ve Harmandalı beldelerinin tüzel kişilikleri kaldırılıp buraları Çiğli’ye bağlanıyor. Sürekli büyüyen Çiğli’ye zamanla kentin ilk uydu kentleri kuruluyor. Egekent, Evka- 2, Evka-5 gibi…
Malum… Delta, bir ırmağın çatallanarak denize döküldüğü yer demek oluyor.
Gazeteci Nedim Atilla’nın sözleriyle “Çiğli’nin 19. Yüzyıl ortalarındaki yatak değişimine kadar yaşamını belirleyen önemli faktör Gediz Nehri. Günümüzde de Çiğli, Gediz Deltası’nın çevresine yerleşmiş durumda. Gediz Deltası, İzmir’in tarımsal üretim merkezleri içinde önemli bir yer oluşturuyor. İzmir Kuş Cenneti’nin içinde bulunduğu Gediz Deltası’nda 295 kuş türü gözleniyor ve bu kuş türlerinden 107’si alanda üremekte. Bu sulak alan dört farklı ekosisteme sahip olup 19 bin 400 hektar alanı kapsamakta. Söz kuşlardan açılınca “Kuşlarla Konuşan Adam” Mehmet Sıkı’nın kim olduğunu Çiğlili yurttaşların bilmesinde yarar var.
Hiç işitmiş miydiniz bilmem, 23 Mayıs 1994’te ilk kez “Kuş Cenneti Şenliği” düzenlemiş bir ilçe burası. İzmir’in önemli doğal alanlarından Gediz Deltası’nın en verimli alanları da Çiğli sınırlarında.
Çiğli’nin tek eksik yanı, İlhan Pınar’ın deyişiyle “Yazılı belge üretilmemiş yerleşim bölgesi” olması.
Düşünün ki, burada ülkemizin en büyük deltalarından biri bulunuyor. Ekolojik yönden bol gıdalı bir sulak alan olması nedeniyle tarım, hayvancılık, balıkçılık ve tuzla işletmeciliği gibi önemli işletmelere sahip ama günümüzde bilinçsizce kullanılan kimyasallar yüzünden maalesef kirliliği de hep gündemde…
Umarız İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın çabaları sonuç verir de Gediz’in sahipsiz olmadığı anlaşılır.
Deltadan söz etmişken tarih bilgilerimize göz atmakta da yarar var. Vakti zamanında Osmanlı Devleti’nde büyük ve verimli topraklar devlete aitti. Tuzun da sosyal-ekonomik konularda önemli bir yeri vardı. Türkiye’nin en büyük deniz tuzlası olan Çamaltı Tuzlası, Gediz Nehri Deltası’nda 73 kilometrekarelik alan üzerinde kurulu ve ülkemizin endüstriyel anlamda 158 yıllık geçmişi olan en büyük deniz tuzlası ve hâlâ üretim yapmakta…
Meraklılar için de belirtmiş olalım, Çiğli İzmir il merkezine sadece 28 kilometre uzaklıkta.
Çiğli’yle bire bir ilişkim bir kütüphane ve aydınlanma evi projemiz nedeniyle olmuştu. Kitapları ve aydınlanma evi eşyalarını ilgili memurun rehberliği ışığında Uğur Mumcu Mahallesi Muhtarlığı üstündeki 200 metrekareye yakın salona getirip bırakmıştık. Aylar sonra öğrenmiştik ki salonun ne elektriği bağlıydı ne de ruhsatı alınmıştı. Tabii ki biz de getirdiğimiz kitapları ve aydınlanma evi eşyalarını geri almak zorunda kalmıştık.
Çiğli Muhtarlar Gücü Derneği Başkanı ve aynı zamanda mahallenin muhtarı olan sevgili muhtar Hıdır Işık’tan öğrendiğime göre o binanın elektriği hâlâ bağlanmamış. Oysa o harikulade salon ne güzelliklere adres olurdu. Belediyenin iyi çalışan, hatta Karşıyaka Belediyesi'nin kültür müdürlüğünü sollayan, sürekli olarak sosyal medyada yer alan enerjik bir kültür müdürlüğü ekibi var. Karşıyakalılar gıptayla izliyor onları.
Belediye olarak çağdaş edebiyat ürünlerini basıp öğrencilere dağıtmanın yanı sıra ‘Yaşasın Edebiyat, Yaşasın Kitap!’ ilkesiyle Türk edebiyatına da katkı sağlamış oluyorlar.
Bu yıl dördüncüsü verilecek olan Fakir Baykurt Roman Ödülü de bu bağlamda değerli bir çaba. Seçkin bir seçici kurul tarafından ödüllendirilen dosyanın Literatür Yayınları aracılığıyla basılıp okura sunulması, yazarlar için önemli bir eşiğin aşılması anlamına geliyor. Turan Ali Çağlar’ın ‘Amasanga' ve Ali Balkız’ın ‘Büyümek İstedim’ adlı romanları bu eşiği aşma başarısını gösteren iki değerli yapıt.
Şehir içi turumda gördüğüm bir park şaşırttı beni: Nihat Gürer Parkı… Park çok temiz ve bakımlı ama Nihat Gürer, Çiğlililerin gururu bir ressam mı yoksa eğitimcisi mi onu bilmek mümkün değil. Çünkü parkta kişiyle ilgili hiçbir biyografik bilgi yok. Belki de tanıdık biridir ama kimliğinin bizimle paylaşılmasını dilerdim.
Güncel nüfusu 200 bine yaklaşan Çiğli’nin yamaçları bile bugün betona boğulmuş durumda.
Denize uzanan düzlük alanda 1990 yılında kurulan 7,5 kilometrekarelik yüzölçümüyle ülkenin en büyük organize sanayi bölgelerinden biri olan Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, Çiğli’nin gururu…
SASALI ÇİĞLİ'NİN GÖZBEBEĞİ
Gezginler için Tarihi Taşköprü yıkıntısı ile Köyiçi’ndeki yıkılmaya yüz tutmuş kiliseden kalanları tavsiye edebiliriz.
Gelelim Lütfü Dağtaş’ın yazdıklarına: “3 bin ağaç, 20 bin çalı grubu, 50 bin yer örtücü ve sarmaşık bitki, tropik merkez, 115 tür toplam 1500 evcil ve yabancı hayvan varlığıyla Sasalı Doğal Yaşam Alanı, Çiğli’ye yapılan en önemli yatırım bana göre… Sasalı Çiğli’nin gözbebeği…’’
Bugün kimbilir o 1500, kaç bin beş yüz oldu?
Sasalı’yı mutlaka görmelisiniz!
‘Rüzgârın Kızı’ ya da ‘Tarladan Çıkan Milli Atlet’ diye bilinen Semra Aksu da Çiğli’nin bir başka gururu! Heykeli dikileceklerden biri…
İkide bir heykel deyip durunca benim aklıma Cahit Koççoban geliyor. Bir zamanlar burada yaşıyordu. Çiğli’ye kazandırdıkları da vardı bildiğim… Sahi, şimdi nerede, ne yapıyor, bilen-gören var mı?