Guinness Rekorlar Kitabı… Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen “en”lerle dolu tuhaf, çarpıcı ve kimi zaman da düşündürücü bir derleme. Çocukken okuduğumuzda büyülenmiş, büyüdükçe de “İnsan bunu neden yapar ki?” diye sormaya başlamışızdır. Ama ne olursa olsun, Guinness bir şekilde hep ilgimizi çekmeyi başarmıştır.
1950'lerde bir av partisinde başlayan basit bir tartışmayla filizleniyor: "Avrupa'nın en hızlı kuşu hangisi?" Bu soruya kesin bir cevap bulamayan Sir Hugh Beaver, böyle bir bilgi kaynağının eksikliğini fark ediyor ve 1955 yılında ilk Guinness Rekorlar Kitabı'nı yayınlıyor. O günden bu yana, kitap tüm dünyada milyonlarca kopya satarak küresel bir fenomene dönüştü.
Peki, Guinness Rekorlar Kitabı neden bu kadar popüler? Çünkü insanlar sınırları görmek ister. İnsan doğası merak eder: “Bir insan daha ne yapabilir?” Belki de bu rekorlar bize kendi sıradan hayatlarımızda cesaret veriyor. Kimimiz için yalnızca eğlence, kimimiz içinse bir motivasyon kaynağı.
Guinness’in bir başka özelliği de evrensel olması. Japonya’da en hızlı origami yapan adamla, Brezilya’da en uzun samba yapan kadını aynı kitapta buluşturuyor. Kimi zaman güldürüyor, kimi zaman düşündürüyor ama her zaman şaşırtıyor. Temelinde, hepimizin içindeki o küçük çocuğun merak duygusu yatıyor. Sınırları aşma, farklı olma, bir alanda "en iyi" olma arzusu... Bu kitap, bize bu arzuları somutlaştırma fırsatı sunuyor. Rekor denemeleri, bazen eğlenceli ve komik olabilirken, bazen de inanılmaz bir azim ve disiplin gerektiren ciddi çabaları temsil ediyor.