Bir hafta önceki “Doğal dil ve şiir” başlıklı yazımda “Herkes anadilini doğru bilir ve doğru kullanır ya da en azından doğru kullanma yetisini taşır (…). O nedenle ben dilde doğru-yanlış eleştirisi yapmaktan genellikle kaçınırım” diye yazmıştım. Ama kimi kullanımlar var ki tepkisiz kalamıyorum. Çünkü onlar sıradan yanlış değil, kaba birer çelişkidir.
Son haftalarda, “motorlu taşıt vergisi”nin yüzde kırka çıkarılması kararı yoğun tartışmalara yol açtı; gözden geçirilmezse, bir süre daha tartışılacak (Gelişmiş ülkelerde bir vergi zammı yüzde üçü beşi bulursa yer yerinden oynar. Oysa bizde bu tepkilerin çok uzayacağını sanmıyorum, çünkü “Yüce Türk Milleti” daha ne olumsuzlukları sineye çekmedi ki!)1.
Her neyse, konu bu değil. HalkTv’den Fatih Ertürk, 1 Ekim Pazar günü Meclis’ten canlı yayınla haber masasındaki bayana konuşuyor: Recep Tayyip Erdoğan “MTV için öngörülen bu yüksek zam oranı Bakanlar Kurulu’nda yeniden görüşülmelidir” diyesiymiş. Sayın Ertürk bu MTV kısaltmasını EM-Tİ-Vİ biçiminde (İngilizce harf adlarıyla) söyledi. Hem de birkaç kez! Tıpkı Nergis Televizyonu’nun kısaltması NTV’nin EN-Tİ-Vİ olarak söylenmesi gibi...
Kendi yazılarımdan alıntı yapmaya pek bayılmam, ama kimi kez zorunlu oluyor. Aşağıda ocak-şubat 2014 tarihli Türk Dili Dergisi’nde çıkan bir yazımın girişinden bir bölüm aktaracağım (Türk Dil Kurumu’nun kapatılmasından sonra, çok özverili dil devrimcimiz Ahmet Miskioğlu’nun İstanbul’dan yaklaşık 30 yıl süreyle aralıksız yayımlamış olduğu iki aylık bir dergidir bu. Amacı, 12 Eylül’le kesintiye uğratılmak istenen dil devrimini savunmak. Ben de yaklaşık son on yılında aralıksız yazdım orada. Kendisi 25 ağustos 2015 sabahı, 91 yaşında aramızdan ayrıldıktan sonra eşi sayın Türkan Miskioğlu güç bela bir iki sayı daha çıkarabildi ve o güzelim dergi, onun istencini aşan koşullardan dolayı kapandı. Sevgili Ahmet öğretmenimi burada bir kez daha içten saygı ve özlemle anıyorum).
“Türk televizyonlarında tiyy-viyy böbürlenmesi” başlıklı o yazının ilk satırları şöyle: “Aynı olaya önce de birkaç kez değinmiştim: Doksanlı yıllarda, adı HBB, söylenişi “eyç bi bi”, açılımı Has Bilgi Birikim olan bir televizyonda Aziz Nesin’le bir söyleşi düzenlenmişti. Karşısında oturan sunucu, ‘karizması çok yüksek’ bir ünlüyü ekrana çıkarmanın yarattığı ‘reyting’ coşkusuyla söze başlayacakken, Aziz Nesin ona, ‘Önce benim size bir sorum var: Siz, Türk halkına, Türkçe yayın yapıyorsunuz, adınız da Türkçe; ama neden kısaltmanızı İngilizce harf adlarıyla söylüyorsunuz? Yaptığınız bu saçmalıktan dolayı sizi kınıyorum’ anlamında ağır bir eleştiri yöneltmiş, arkasından da ‘Buyurun, sizi dinliyorum’ diyerek söyleşinin ‘reyting’ine buz gibi bir katkı da kendisi yapmıştı”.
Her türlü iletişim olanaklarını kullanarak, ilgili kurumlara bu yöndeki eleştirilerimi ulaştırmaya çalıştım. Bir yanıt gelmediği gibi, değişen bir şey de olmadı. Olamazdı da. Benim gibi birisi, hiç okunmadığını bile bile yazılar yazmaktan kendisini alamıyor. Birileri o dergiyi edinecek, meraklanıp karıştıracak, benim yazım ilgilerini çekecek ve gereğinin yapılması için girişimde bulunacak! Hiç olacak şey miydi bu!
Bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce, daha etkili olacağını umduğum bir başka yöntem denedim: Ankara’ya yolum düştüğünde, sözünü ettiğim dergi yazısının bir fotokopisini yanıma aldım. İşimi bitirdikten sonra, İzmir’e dönüşümü bir gün erteleyerek, bir taksiye atladım, götürüp önünde indirdi beni. Çekinerek giriş kapısını araladığımda, dip odada çalışmakta olan sayın Rahmi Aygün’ü gördüm ve içeriye daldım. Aynı eleştirimi ona da yineledim, yazımın fotokopisini sundum. Bu girişimimi çok olumlu karşıladığını belirtti. Elinden geleni yapacağına söz verdi.
Ama gelin görün ki (görüyorsunuz da), sayın Aygün’le birlikte birkaç çalışanı dışında HalkTv, büyük bir övünçle kendisini “Halktiy-viy” olarak sunmayı sürdürüyor. Özellikle televizyona gelir sağlasın diye yaptıkları ardı arkası kesilmeyen kitap tanıtımlarında, çok değerli yazarlarının “Halktiy-viy” diye haykırmalarını sağlıyorlar. Hani derler ya: İçim şişiyor! Ülkede herkesin “tiy-viy” demeye alıştırıldığını biliyorum. Burada Atatürkçü ve devrimci savlarından dolayı özellikle HalkTe-ve’yi eleştiriyorum, her ortamda da eleştireceğim.
Buna bir tür özeleştiri diyebilirsiniz.