Çok değil sanırım bir ay kadar önce “Zeytin kazandı” başlığıyla Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin Danıştay 8. Dairesi’nden çıkar kararla iptal edildiğini duyurmuştuk.

Bu karara sevinmemizin üzerinden tam bir ay geçti ve bu kez de “Hiç pes etmiyorlar” başlığıyla yeniden başa saran bir süreçle karşı karşıya kaldığımızı duyurduk.

Bu, iktidarın 10. kez zeytinlikleri maden sahalarına açma girişimiydi. Şaşırmadık ama tepkisiz de kalamadık. Geçtiğimiz akşamüzeri artık gelen tepkilerden mi bilemem yasa teklifi geri çekildi.

Geri çekildiği söylenen teklif şunu içeriyordu; Maden Kanunu'na eklenecek geçici maddeyle, ruhsat sahibi veya rödövansçı olan gerçek veya tüzel kişiler tarafından yürütülen madencilik faaliyetlerinin, tapuda zeytinlik olarak kayıtlı alanlar veya fiili olarak üzerinde zeytinlik bulunan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda, zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının, izin verilecek maden sahalarının bulunduğu ilçe ve il sınırlarına öncelik vermek suretiyle taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine, kamu yararı dikkate alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından izin verilebilecek.

Açıkçası teklif geri çekilse de zeytinliklerin 10 kez maden sahalarına açılmasını sağlayacak girişimlerin olması riskin sona erdiğini düşündürtmüyor. Bu nedenle kanun teklifi maddeleri üzerinden eleştirilerime devam edeceğim.

***

Teklifte diyor ki, eğer madencilik sahası içinde zeytinlikler var ise onların madencilik sahaları kurulması için taşınmasına; madencilik faaliyetleri için kurulacak tesislerin kurulmasına “kamu yararı dikkate alınarak” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı izin verecek. Yani sorumluluğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında olan bu teklifte kılıf da “kamu yararı” olarak karşımıza çıkıyor.

Kamu yararından kasıt nedir? Neyi “kamu yararı” başlığı altında kabul edebiliriz? Burada kaç kişilik bir kamu yararlı çıkacak? Neden ısrarla madenlere zeytinlik alanları teslim ediyoruz?

Ve en önemlisi hangi maden; ZEYTİN kadar ölümsüz, tükenmez ve çeşit çeşit fayda sağlıyor?

Binlerce yıldır medeniyetlere hayat veren, insanlığın hem karnını doyuran, hem sağlığına fayda sağlayan hem de ticaretine katkı sunan Zeytin için bugün bu şekilde kararlar alınıyor olması açıkçası manevi değerlerimize değer verilmediğinin bir numaralı göstergesi.

***

Tarım ve hayvancılığın ilerlemesi için çalışma yürütmeyen, destekliyoruz adı altında çiftçiyi, üreticiyi borç batağına sürükleyen sistemde; karın doyurmayacak, doğayı talan edecek bir sektöre ısrarla prim verilmesi “sizin geleceğinizden, ağacınızdan, otunuzdan, köylünüzden bize ne” demekten başka bir anlama da gelmiyor gibi…

Ki bu noktada Can Suyu programımıza konuk olan TETA Genel Müdürü ve Lakto Kurucu Ortağı Sumer Tömek Bayındır’ın sözleri geliyor aklıma… Üreticinin güçlendirilmesi gerektiğini, üretici yani çiftçi kazanırsa ülke kazandığını vurgulayan Sayın Bayındır, “ÇİFTÇİ PARASINI İSVİÇRE’YE KAÇIRMAZ” demişti.

Gerçekten de öyle “Çiftçi parasını İsviçre’ye kaçırmaz” yine bu ülkeye kazandırır. Alışveriş yapar, vergisini öder yine para ülkenin içinde kalır.

Tabi bunun için zeytini yerinden etmek yerine öncelikle zeytine ülke olarak marka değeri katmak gerekir. Bu da emek ister…