Her gün sokağa çıktığımızda kedileri, köpekleri, kuşları görüyoruz…

Onlar hep aklımızda. Peki ya, yük hayvanları?

Eşekler, katırlar, atlar… Özellikle metropollerde, şehir merkezlerinde yaşayanlar olarak ne sıklıkla rastlıyoruz onlara?

Belki arada sırada at arabalı kağıt toplayıcılarına denk geliyoruz. Ama öylece geçip gidiyorlar yanımızdan…

Son yıllarda özellikle fayton atlarının sorunları medyanın da bu konuya ilgi göstermesi sayesinde gündeme gelebildi. Artık birçok insan fayton atlarının yaşadığı sorunları biliyor ve bu konuya duyarlılık gösteriyor. Ama bu sorun sadece faytonlarla sınırlı değil. Çünkü insan, bu hayvanların çektiği tek yük değil…

Yük hayvanları konusuna genel bir bakış atacak olursak bu işin iki yönü var. Bir tarafta bu hayvanlar sayesinde ekmeğini kazanan, çoğunlukla gelir düzeyi düşük insanların durumu; diğer yanda ise yük hayvanlarının kötü şartlarda bakılması, çalıştırılması ve sonlarının hep acıyla bitmesi gerçeği var.

***

Geçen yıl, Yük Hayvanlarını Koruma ve Kurtarma Derneği WARF Yönetim Kurulu Başkanı Okan Oflaz’ın yaptığı TED Talk konuşmasını izlemiştim. O konuşmadan aklımda çarpıcı bir cümle kaldı: “Yük hayvanları, hiç kimse tarafından sevilmemişler.”

İnsanın kalbini kıran bir açıklama bu… Tokat gibi!

Çünkü her canlı sevilmek ister. Sevgi sadece insanın hakkı değil. Sadece insana has bir duygu da değil…

Bitkiler bile sevgi sözcükleriyle canlanıp, çiçekleniyor. Sevgi her şeyden öte, tüm canlıların ihtiyaç duyduğu, yaşam kaynağıdır.

Yük hayvanları; yani eşekler, atlar, katırlar… hiç sevilmemişler.

Çektikleri onca yüke rağmen başlarını okşayan, minnet duyan olmamış.

En ufak bir yorgunluk belirtisinde kırbacı yemişler.

Minimum gıdayla beslenmişler.

Yağmur, fırtına, soğuk, sıcak, güneş… Hep çekmişler. Durmamışlar. “Hele bir soluklan, bugün de izin yap” diyen olmamış.

Başlarını okşayan, tüylerini tımarlayan, “Aferin oğluma, kızıma” diyen olmamış.

Ama her şeye rağmen, yaşamaya, her gün ağırlık taşımaya, tükenene kadar koşmaya devam etmişler. Sonra bir gün ayakta duramaz, yük taşıyamaz hale geldiklerinde, başıboş arazilerde ölüme terk edilmişler.

İşte onca emeğin teşekkürü, yük hayvanları için bu oluyor maalesef.

***

Bu konuyu da yazarak, konuşarak, bu alanda mücadele veren STK’ları ve aktivistleri gündeme getirerek farkındalık hareketine bizler de gazeteciler olarak küçük de olsa katkı koymalıyız.

Örneğin HAYTAP’ın Emekli Yük ve Çiftlik Hayvanları Bahçesi projesi hayata geçti.

Kurban Bayramı’nda kesilmekten kaçan boğa Ferdinand’a kapılarını açtığında adını duyuran İzmir Kemalpaşa’daki Sibel’in Çiftliği de Türkiye’nin ilk kurtarılmış yük hayvanları çiftliği olarak tarihe geçti.

Bu tip girişimler çoğaldıkça, yük hayvanlarının kaderini değiştirmek, en azından hayatlarının bir bölümünü “sevgi gördükleri” bir yerde geçirmelerini sağlamak mümkün.

***

Menemen’de hafta sonu beslemeler tam gaz sürüyor

Pandemi nedeni ile hafta sonu yasaklı günlerde “Siz Evde Kalın Canları Biz Besleriz” sloganı ile başlatılan besleme çalışması ilçe tarım müdürlükleri, belediyeler ve gönüllülerin iş birliğinde İzmir’in birçok bölgesinde yapılmaya devam ediyor.

Popülasyon sorunu olan Menemen’de de besleme sürüyor. Gönüllü hayvanseverler, Menemen İlçe Tarım Müdürlüğü ile geçtiğimiz hafta sonunda da yine kırsal alanda yiyecek bulmakta zorlanan canların karnını doyurdu.

***

Dünya Sokak Hayvanları Günü’ne 2 kala

Bu Pazar, her yıl olduğu gibi bir kez daha sokak hayvanları gündeme gelecek. Bunun nedeni 4 Nisan Dünya Sokak Hayvanları Günü’nün kutlanıyor oluşu… Ama tabii ki henüz sokak hayvanları sorununun çözülemediği, hayvanların haklarının gerektiği gibi korunamadığı ülkemizde kutlama yapmak mümkün değil.

Tüm dünyada tahmini olarak yaklaşık 600 milyon sokak kedisi ve köpeği olduğu düşünülüyor. Türkiye’de toplam sayı hakkında net bir bilgi olmasa da popülasyonun olması gerekenin çok ama çok üzerinde olduğu biliniyor.

Aslında Dünya Sokak Hayvanları Günü’nün de temel amacı kutlamaktan ziyade sahipsiz hayvanların yaşadıkları sorunlara, onların yaşam kalitelerinin artırılabilmesi için neler yapılabileceğine dikkat çekmek ve bu konuda farkındalık oluşturmak.

Mevcut manzara karanlık

Ülkemizde Dünya Sokak Hayvanları Günü’ne 2 gün kala manzara şu şekilde:

Halen daha bekliyoruz:

- Hayvanların haklarının gerçek anlamda korunduğu, hayvana şiddettin cezasının (amasız, fakatsız) hapis olduğu, sokak hayvanı nüfusunu artıran petshop ve üretim çiftlerinin iptal edildiği, hayvanların “esir” konumunda bulunduğu her türlü yapının (sirkler, yunus parkları, hayvanat bahçeleri) yasaklandığı, sahipli hayvanını terk edenlerin ağır yaptırım gördüğü bir yasanın çıkmasını bekliyoruz.

Maalesef yeni yasa taslağı bu beklentimizin karşılanmayacağının ilk sinyallerini vermişti. Bakalım önümüzdeki günler neleri gösterecek.

- Merkezi ve yerel yönetimlerin el ele, gönüllüleri ve STK’ları da dahil ederek Türkiye genelinde eş zamanlı bir kısırlaştırma seferberliğini başlatmalarını bekliyoruz. Bu talebi yıllardır tüm hayvan hakları savunucuları her fırsatta dillendiriyor ama henüz bu konuda adım atılmadı.

- Türkiye’deki çoğu bakımevi maalesef hayvanlar için bir esir kampından farksız. Bu durumun düzeltilmesini, iyileştirilmesini, bakımevi mantığının artık değişmesini bekliyoruz.

***

Gönüllüler ve belediye onun için seferber oldu

İzmir’in Karaburun ilçesinde yaşlı bir eşek Kösedere bölgesinde kaderine terk edildi. Zavallı hayvanın yerinden kıpırdayamadığını gören vatandaşlar HAYTAP üyesi Keçi Derneği’ne ihbarda bulundu. Keçi Derneği ise yetkililere yardım çağrısını iletti.

HAYTAP Basın Sözcüsü Şule Baylan, “Karaburun’da ölüme terk edilmiş bir eşek ihbarı geldi. Bölgeye gittiğimizde zavallı hayvanın yaralar içinde kımıldayamaz halde olduğunu gördük. Yetkili birimlere haber verdik. Yardım çağrımıza bir tek belediye koştu. Karaburun Belediyesi’ne ve veteriner hekim Lügen Tektepe’ye teşekkür ediyoruz. İyi ki var. İlk müdahale ve tedaviyi gerçekleştirdi. Zavallı eşeği ayağa kaldırdı” dedi.

Eşeğin bırakıldığı yerde tedavisinin ve bakımının sürdüğünü de kaydeden Baylan, “Tamamen iyileştiğinde hayatının kalan bölümünü huzur içinde geçirebileceği bir çiftliğe sahiplendirmek istiyoruz” dedi.

Emniyete şikayet edildi

Baylan ayrıca, eşeği buraya atan kişiyi araştırdıklarını belirterek şunları söyledi: “Eşeği buraya atan kişiyi mutlaka bulacağız. Çalıştırıp çalıştırıp sonra da adeta bir çöp gibi acılar içinde atmışlar. Emniyete de konuyla ilgili şikayette bulunduk. Buradan da tüm Karaburunlu vatandaşlara çağrı yapıyoruz: Bilen duyan mutlaka bizimle iletişime geçsin. İrtibat telefonumuz 0532 651 73 23.”

Eşeğin imdadına koşan Karaburun Belediyesi Veteriner İşleri’nden Veteriner Hekim Lügen Tektepe de hayvanın durumu hakkında şu bilgileri verdi:

“Eşeği ilk bulduğumuzda bitkin durumdaydı. Önünde bir su kabı bile yoktu. Aç ve susuz kaldığı için kıpırdayamıyordu. Ayrıca bacaklarında ve sırtında yaralar vardı. İlk müdahaleyi yaptık, yanımızda ekmek vardı hepsini iştahla yemesinden ne kadar aç olduğunu fark ettik. Suyunu da içtikten sonra hareketlendi. Parazit aşılarını gerçekleştirdik. Keçi Derneği, rahat edebileceği bir çiftlikte yaşaması için sahiplendirme duyurusu yaptı. Hatta ilgilenen birkaç kişi var. Umarız eşeğimiz için güzel bir yer bulunur.”

Talihsiz yaşlı eşeğin hayatının son bölümünü huzur içinde, güvenle ve rahat ederek geçirmesini isteyen ve onun için uygun arazisi, çiftliği olan vatandaşlar 0532 651 73 23 numaralı telefondan hayvanseverlere ulaşabilirler.

***

Sosyal Medyadan İnciler

Bu hafta sosyal medyada yüzünde yer yer yanıklar olan ama buna rağmen mutluluğundan ödün vermeyen bir köpeğin fotoğrafına denk geldim. Biraz araştırınca altından harika bir hikaye çıktı.

İşte bu haftanın incisi:

Taka, Shina Inu cinsi bir köpek. 9 yaşındaki bu can 2018 yılında çıkan bir yangından ağır yaralı olarak kurtarılmış. Çok uzun süre bir hayvan hastanesinde bakıma alınmış. Daha sonra da ona bakan veteriner teknisyenlerinden biri tarafından sahiplenilmiş.

Taka şimdi sağlığına kavuşmuş ve kendisi gibi travmatik olaylar yaşayan diğer köpeklere moral ve motivasyon veriyormuş. Yangında ağır yaralanan, terk edilen bu köpeğin hayatta ikinci şansı yakalayıp şimdi de başka köpeklere yardım ediyor olması, aslında hepimiz için ilham kaynağı değil mi?