İzmir’e ait 1640 tarihli bir Osmanlı nüfus sayımı, İzmir kent merkezinde cizye vergisi ödeyen kırk yedi kişilik bir erkek Ermeni grubundan söz eder. Osmanlı idaresi tarafından İzmir Ermeni cemaati olarak resmen tanımlanan bu cemaat cüllah, kuyumcu ve terzi gibi zanaatlara uğraşmışlardır

Ermeniler'in IV. Murat devrinden itibaren İzmir’in nüfusuna eklendikleri anlaşılıyor. Ermeniler'in büyük bir kısmının tarımla meşgul olmadıkları, kent merkezlerinde ve büyük köy merkezlerinde ticaret ve zanaatla uğraştıkları anlaşılıyor. İzmir’e ait 1640 tarihli bir Osmanlı nüfus sayımı, İzmir kent merkezinde cizye vergisi ödeyen kırk yedi kişilik bir erkek Ermeni grubundan söz eder. Osmanlı idaresi tarafından İzmir Ermeni cemaati olarak resmen tanımlanan bu cemaat cüllah, kuyumcu ve terzi gibi zanaatlara uğraşmışlardır. 1640 yılında bunların İzmir merkezde henüz mahalle oluşturamadıkları, ya da bu statüyü elde edemedikleri anlaşılıyor.

1787-1788 yıllarında İzmir merkezde kendilerine mahsus bir mezarlık elde ettiler. Hemen belirtmek gerekir ki Osmanlı devletinin İran ile yaptığı harpler sonucunda bir kısım Ermeni, Şah Abbas’ın siyasetinden beri, İzmir yönüne göç etmeye başlamıştır. 1805 tarihli bir Osmanlı arşiv belgesinde, İzmir şehrinde Kasap Hızır Mahallesi'nde olan Büyük Basmane Fabrikası'nı (Basmahane-i Kebir Karhanesi) işletenlerin bir kısmının Ermeni erkekleri olduğu ifade edilir. Hatta bu mahallede yaşayıp da mirasçı bırakmadan ölen Ermeni erkeklerinin geride bıraktıkları eşyaların İstanbul’daki Sultan Mustafa Han’ın Laleli’de inşa ettiği cami ve imaretin vakfı olduğu ifade edilir. Basma fabrikasında çalışan Mardiros v. Avanis isimli bir ermeni erkeği, varis bırakmadan vefat etmiş ve terekesi bu vakıf tarafından alınmıştır. Kasap Hızır Mahallesi'nin kuruluşundan beri Ermeni mahallesi olduğunu sanmıyorum ancak İran ve Anadolu’dan İzmir’e göç eden Ermeniler bu mahallede iş bulmuşlar ve zamanla Ermeniler'in yoğun olarak yaşadığı bir mahalle haline gelmiştir. Daha sonraları İzmir’de Surp Istapanos Kilisesi'ni kuracaklardır.

BORNOVA ERMENİLERİ

1832 tarihli başka bir Osmanlı sayım defterinde, İzmir merkezin yanı sıra, Bornova’da yaklaşık otuz ailelik bir Ermeni nüfusun varlığını gösteriyor. Bu durumda Bornova Ermenileri'nin genel olarak II. Mahmut devrinde Bornova’da tutunabildiklerini ileri sürebiliriz. Bunlar köken olarak Ankara Ermenileri'ydiler. Aralarında tek tük İran (Acem) Ermenileri de vardı. Bornova’daki bekâr Ermeni erkekleri, çıbıkçı, aşçı, gündelikçi, sayeci olarak çalışırlarken, evli olanlar kundakçı, pabuççu, hancı, eskici, tellal, terzi, rençper ve sarraf hizmetkârı olarak çalıştılar. Bekâr olanlar dükkânlar veya odalarda ikamet ederlerdi. Söz konusu belgede bu Ermeniler'in çoğu ‘Acem Katoliki’ olarak tanımlanmıştır. Bornova Ermenileri zengin İstanbul Ermenileri'nin maddi yardımıyla, özellikle kumaş ticareti yapan Ermeniler sayesinde, Bornova’da kendilerine ait küçük bir kilise kurmaya muvaffak oldular. Bu kilisenin ne zaman kurulduğu tam tarihi belli değildir. Ancak, 1862 tarihli bir belgeden ‘Aydın eyaleti dâhilinde İzmir kazasına tabi Burunabad karyesinde kâin millet-i acizanemize mahsusu bir bab kilisenin harabiyeti…’ ifadesinden(1) bu küçük kilisenin (Burunabad kasabasında Ermeni milletine mahsus bir bab kilisenin) II. Mahmut devrinde bir tarihte kurulduğu ileri sürülebilir. Elimizde, 3 Haziran 1862 tarihli, çoğunluğu İstanbul’da olan zengin Ermeniler'in, Bornova’daki harap Ermeni kilisesinin ‘bina ve inşasına’ izin isteyen, Sultan’a sunmuş oldukları bir dilekçe bulunmaktadır. Abdülaziz’in tahta çıkmasından yaklaşık bir yıl sonra sunulan bu dilekçeye iki hafta sonra, 17 Haziran 1862’de olumlu cevap gelmiştir. On altı kişilik bu Ermeni grubunun, bu kiliseyi tamir ettirdikleri anlaşılıyor. Bunlar arasında sarraf Pervizoğlu Agop, sarraf Istepanoğlu Boğos, Galatalı Papaz Artin, Hasköylü Papaz Armena, Kumkapılı Papaz Mitril, Balatlı Papaz Avanis, Boğosoğlu Krekor, Kürekçibaşıoğlu Avanis, Beykanlı Artin, Arslanoğlu Manuk, Sarrafoğlu Vartan, Basmacıoğlu Karabet, Keresteci Mığırdıç, tülbentçi Asaya ve tüccar Asador gibi isimlere rastlanır. Bunların bir kısmı dilekçeye mühür basarken bir kısmı da Ermeni harfleriyle imzalarını atmışlardır. Bu kiliseyi Cumhuriyet devrine kadar gelmiştir. Bornova’nın yaşlılarından bu kilisenin yerini hatırlayanlar vardır. Yine belirtmek gerekir ki, tüm Osmanlı kentlerinde olduğu gibi, Bornova’da da belediye doktorluğu (hükumet tabipliği) Ermeniler'in uhdesine geçmiştir. Bornova kazası Meclisi'nde de Ermeniler'in temsil edildiği anlaşılmaktadır. Bunlardan biri Ermeni Afçalı Hoca Ohannes’tir. Kendisi 5. Rütbeden Mecidiyi nişanı ile ödüllendirilmiştir. Bornova Ermenileri'nin 1915 Tehciri'ne tabi tutulmadığı anlaşılıyor.

İzmir’in işgali Ermeniler açısından çok ciddi bir sınav oldu. 27 Şubat 1919 tarihli İzmir Valisi ve komutanı Nurettin Paşa tarafından, İstanbul’a Osmanlı İçişleri Bakanlığı'na çekilen bir telgraftan, İzmir Ermeni ve Rumları'nın itilaf devletleriyle işbirliği yaptığı gibi bir sonuca varılmıştır.(2) Bu belgede ‘İzmir’in Büyük Ermeni Kilisesinde Düvel-i İtilafiye mümessilleri ve Yunan memurini, Rum ve Yahudi rüesa-yı ruhaniyesi hazır oldukları halde, ayin-i ruhani icra ve düvel-i İtilafiye sancaklarıyla Ermeni bandırası keşide ve Ermeni vakıf da var Manisa’nın teşekkülünde ve Rumlar ile Ermeniler beynindeki meveddetten bahs ile Ermeni marhasası, Rum metropoliti ve Yunan memuru tarafından nutuklar irat edilmiştir’ ifadesinden, Ermeni ve Rumların itilaf devletleriyle Türkler/ İslamlar aleyhine işbirliği yaptıkları, Rumlar ile aralarında bir sevgi oluştuğu sonucuna ulaşıldığı görülüyor. 1924 yılında Isparta Ermenileri halâ yerlerinde ikamet ediyorlardı. Buca ve Bornova Arnavutları ile Isparta Ermenileri yer değiştirdiler. Ayrıca Bayraklı ve yakın yerlerde Ermeniler'in mevcut olduğuna dair kanıtlar var. Örneğin aynı tarihlerde Bayraklı köyü de küçük bir Ermeni cemaatine sahipti. Bunlar köken olarak Yozgat ve Ankara Ermenileri'ydiler. 1924’ten sonra Ermeniler'in kalmadığı anlaşılıyor. Bunların yerleri Balkanlar'dan gelen mübadillere tashih edilecektir.

(1) Osmanlı Arşivi, İ.HR. 193/10933

(2) BOA, DH. EUM. 6 Şb. 49/72