Yahudilik inancına bağlı olan Yahudi ve Samirilerin ibadet etmek için gittikleri toplanma yeri/ Yahudi tapınağı/ dua evi ya da havraya sinagog deniliyor. Yahudilere İbrani de deniliyor
Yahudilerin en önemli atası Hz. İbrahim’e ‘Eber’in neslinden’ anlamında İvrî (İbranî), onun
konuştuğu dile de İvrit (İbranice) adı verilmiştir. Doğubilimcilere göre ise bu terimlerin kökeni Apiru ya da Hapiru’dur. Havra, daha çok sinagog olarak biliniyor. Yahudi ve Musevi sözcükleri arasında bir farkın olup olmadığına gelince… Yanıt çok kısa: Yok!
Sinagogların belli bir mimari stili yok. Bölgeye göre yapı şekli değişiklik gösteriyor. Ancak bütün sinagoglarda mutlaka bulunan üç nesne şunlar: Aron-Hakodeş (kutsal dolap), Ner-Hatamid (sürekli yanan ışık) ve Teva (dua okuma kürsüsü).
Resim, heykel ve diğer figüratif sanat formları ise bulunmuyor. Cemaat bireylerinin öğrenimi için kutsal metinleri içeren kütüphanelere ise hep yer veriliyor. Birçok sinagogta dini ya da dini olmayan sosyal etkinliklerin yapıldığı bir salon bulunuyor. Sinagoglar, bazen cemaati ilgilendiren önemli konuların tartışıldığı bir toplantı salonu olarak da kullanılıyor. Aynı zamanda bir sosyal yardım kurumu gibi de çalışıyor. Para ya da diğer ihtiyaç maddelerini toplayıp cemaatin fakirlerine dağıtıyorlar.
Bir arkadaşım, “Kültürlü gezginler (seyyahlar); müzeleri, ibadet merkezlerini, kütüphaneleri,
parkları ve ara sokakları gezmeyi/ ziyaret etmeyi ihmal etmezler” demişti yıllar önce. Ona da sevgiyle…
NAMAZ DA KILINIYORDU
Defalarca yangın ve deprem tehlikelerinden kurtulan Etz Hayim Sinagogu, 1841 yangınında hasar görmüş ve 1851’de Daniel de Sidi tarafından yeniden elden geçirilmiştir. Merkezi planlı olarak inşa edilen sinagogun Teva’sı 20’nci yüzyılın başlarında Avrupa sinagog mimarisinden esinlenilerek, merkezden Ehal’in (Tevrat rulolarının saklandığı dolap) yanlarına taşınmıştır.
1688’de ölen Salomon Ben Ezra’ya ait bir belgede, İzmir’in tek mevcut sinagogunda Müslüman Türklerin de namaz kıldığından söz edilmektedir. Bu belgeye konu olan dönemin, İzmir’in Türklerin fethi dönemine rastladığı ve şehirde cami olmadığı için bu sinagogda dua ettikleri düşünülmektedir.
EN ÖNEMLİ BİLGİNLERDEN
Bet Hillel Sinagogu, Palaçi ailesinin evinde kurulmuştur. Haham Hayim Palaçi (1788-1869) ve oğlu Haham Avraham Palaçi (1809-1899), 19’uncu yüzyıl İzmir Yahudi cemaatinin en önemli din bilginleridir. İkisi de devrin en büyükleri olarak anılırlar ve ünleri İzmir ve Türkiye sınırlarını aşmış, Avrupa ve Orta Doğu’nun Yahudi din bilginlerinin danışmak için İzmir’e gelmelerine neden olmuştur. Haham Hayim Palaçi hayatı boyunca toplam 72 kitap yazmış olup, bunların 26 tanesi yayımlanmıştır ve 1861 yılında Sultan Abdülmecit tarafından “Adaletten sorumlu din adamı” nişanı ile ödüllendirilmiştir.
1788’de İzmir’de doğmuş, Musevi Okulu’nda okuduktan sonra 25 yaşında din bilgini olmuş, 40 yaşında da dini yargıç unvanını almış ve 1865’te 77 yaşında iken hahambaşı olarak hamamlık yapmış olan Hayim Palaçi’nin Bet-Hillel Sinagogunda yazdığı eserler, halen dünyada dini eğitim veren okullarda ders kitabı olarak okutulmaktadır.
Bet Hillel Sinagogu, Haham Hayim Palaçi’nin mezarı ve bulunduğu Gürçeşme Mezarlığı’ndaki arınma havuzu (MİKVE )ile birlikte, Hayim Palaçi’nin öğrencilerinin Pırlanta Üçgeni olarak adlandırdıkları ve mutlaka ziyaret edilmesi gereken kutsal mekanlar olduğu inancındadırlar. Sinagog, Kemeraltı- Havra Sokağı civarındadır.
KENTİN EN BÜYÜK SİNAGOGU
Portekiz Sinagogu, 17’nci yüzyılda kentin en büyük sinagogu olarak biliniyor. Bu yüzyılda var olduğu bilinen altı sinagogdan biriymiş burası. Kurucularının 1569 yılında Kuzey Afrika ve Venedik'ten göç etmiş Portekiz asıllı Yahudiler olduğu tahmin ediliyor. Pek çok kaynağa göre, Portekiz Sinagogu, Sabetay Sevi ile ilişkili olayların tam merkezinde yer alır. 1665 yılında Sabetay Sevi İzmir'e döndüğünde, Sabetay karşıtlarının kalesi sayılan bu sinagog, Sabetaycı hareketin genişlemesi ile kapılarını ona kapatmış. Buna karşı Sabetay ve taraftarları kapıları kırarak sinagogu işgal etmiş. Sabetay Sevi bu baskında Meliselda şarkısını söyleyerek kendini Yahudilerin Mesihi ve kurtuluş gününü 18 Haziran 1666 olarak ilan etmiş. Portekiz Sinagogu bu olaydan sonra Sabetaycı hareketin merkezi olmuş. Dünyanın çeşitli yerlerinden insanlar İzmir'e gelerek bu harekete katılmaya başlamış. Kontrol edilemeyen bu durumun saraya bildirilmesiyle Sevi saraydan çağrılmış ve böylelikle İzmir'deki isyan havası yatıştırılmış.
Mermer sütun ve alınlıkla inşa edilmiş görkemli bir girişi olan sinagog, deprem ve yangınlar sonucu birkaç kez tamamen yıkılmış ve yeniden inşa edilmiş. 1903 yılında Edmond de Rothschild, Portekiz Havrası'na restorasyon için 3000 frank bağışlamış. Sinagogun giriş kapısı üzerinde bulunan 1909 tarihli İbranice mermer yazıt bu onarımla ilgilidir.
Son olarak 1976 yılındaki yangın nedeniyle çatısı ve bir duvarı tamamen yok olan sinagog, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin desteği ile Ege Genç İşadamları Derneği tarafından yaptırılan restorasyonla bugün Sosyal ve Kültürel Etkinlikler Merkezi olarak yaşatılıyor.
BODRUMDA DUA OKUNUYORDU
Kal de Ariva (Yukarı Sinagog) diye de anılan Algazi Sinagogu, kapısındaki kitabeden de anlaşıldığı gibi 1724 yılında, önemli din adamları yetiştiren Algazi ailesi tarafından kurulmuştur. Ancak avludaki 5649 (1889) ve kapıdaki 5661 (1901) tarihli kitabeler muhtemel bir yeniden yapılanma veya sinagogun başka önemli tamirat tarihlerini göstermektedir.
Sinagogun üstü açık olan avlusunda bir kuyu ve dört mekanlı bodruma açılan kapı görülür. Söz konusu bodrum eskiden, ülkenin selameti için 10 yaşlı erkeğin gün boyunca dua okuduğu Asara Batlanim (Yahudilikte toplumun huzur ve iyiliği için dua eden 10 kişi) idi. Çoğu İzmir sinagoglarında olduğu gibi, merkez Ehali (Tevrat rulolarının saklandığı dolap) ve iki tarafında birer dolap nişiyle üçlü bir blok oluşturan sinagogda Teva (dua okuma kürsüsü) ortada ve sabittir. Ehalin sağ tarafında İzmir’in ünlü Hahambaşısı Rav Palaçi’nin koltuğu bulunur.
20’nci yüzyıl başına kadar İzmir’in en önemli sinagogu olarak kabul edilen bu ibadethane yeniden düzenlenerek 12 Mayıs 2007 Cumartesi günü tekrar hizmete girmiştir. Sinagog, Bikur Holim Sinagogu ile dönüşümlü olarak iki haftada bir Cumartesi sabahları ibadete açıktır.
HASTANE OLARAK KULLANILIYORDU
1724 yılında Salamon de Ciaves adında Portekiz kökenli Hollanda göçmeni bir İzmirli Yahudi, İkiçeşmelik yolu üzerinde geniş bir bahçesi olan evlerinden birini sinagog olarak kullanılmak üzere bağışlamış ve bitişiğindeki bazı ev ve dükkânları, irat sağlaması için sinagoga vakfetmiştir.
Çaves Havrası olarak da bilinen Bikur Holim Sinagogu, bodrum katı, kentte sık sık görülen veba veya kolera salgınlarının birinde hastane olarak kullanıldığından, o tarihten sonra hasta ziyareti anlamına gelen Bikur Holim Sinagogu olarak anılmıştır. 1772’de yanan sinagog 1800 yılında, aynı aileden Manuel de Ciaves tarafından yeniden inşa edilmiştir. Merkezî Teva’sı, çiçek ve meyve resimleri bezenmiş tavanı, yeşil-sarı boyalı ve süslü sütunları ile bu sinagog İzmir’in en güzel ibadethanelerinden biridir. Sinagog, Algazi Sinagogu ile dönüşümlü olarak iki haftada bir cumartesi sabahları ibadete açıktır.
VARLIKLI YAHUDİLER YERLEŞMİŞ
Kentin en büyük ve görkemli sinagogu olan Bet İsrail Sinagogu’ndasınız. Varlıklı Yahudilerin 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında, yerleşmek için seçtikleri en önemli yer, yeni yerleşime açılan Karataş ve çevresi olmuş. Bu süreçte hizmet veren küçük sinagogların yetersiz kalması üzerine, 1904'te yeni bir sinagog inşası için Babıali'nin izni istenmiş. 15 Mart 1905 tarihinde çıkan izni takiben de sinagogun inşası başlatılmış. 1907 yılında ibadete açılan Bet İsrail Sinagogu'nun yapı üslubu ve oturma düzeni geleneksel İzmir üslubundan farklı. Sinagog, merkezi planla oluşturulmayarak baştan çift Teva uygulaması yer almış. Arsanın konumu yüzünden, Ehal doğu yerine güney duvarına yerleştirilmiş.
Ekonomik yetersizlikler nedeniyle sinagogun üzeri küçük bir kubbe ile örtülmüş ve iç dekorasyonunun tamamlanarak bugünkü halini alması 1950 yılını bulmuş. İtalyan sinagoglarını anımsatan Bet İsrail Sinagogu'nun ahşap işleri masif maun kullanılarak İtalyan ustalar tarafından yapılmış. Dantel gibi işlenmiş Teva ve Ehal sinagogun en güzel yerleri.
Tüm duvarlarında altlı üstlü büyük kemerli pencereler ve her birinin üstünde Davud'un 6 köşeli yıldızı bulunuyor. Sinagogun alt katı erkekler, üst katı ise kadınlar için yapılmış. Üst katında ayrıca dini objeler, belgeler ve fotoğraflardan oluşan küçük bir sergi salonu da bulunuyor. Bet İsrail Sinagogu, günümüzde sadece cuma akşamları, cumartesi sabahları, bayramlarda, Bar Mitzva ve düğün gibi törenlerde kullanılıyor.
PORTEKİZLİ TÜCCAR YAPTIRMIŞ
Sinyora Sinagogu, 16’ncı yüzyılda Portekizli bir tüccar olan Donna Gracia Mendes tarafından yapılmıştır. Anafartalar caddesi 927 sokağa bakan birçok sinagogu içinde bulunduran Havra Sokağı’nda parsellenmiştir.
1841 büyük yangınından sonra ciddi derecede hasar alan sinagog Yeruşalmi ailesi tarafından tekrar restore edilmiştir. İlk yapıldığı özgün haliyle havra merkezi planlı inşa edilmiştir. 20’nci yüzyılda İtalyan etkisiyle uygulanmaya başlanan yeni plan şeması bu havrada da denenmiştir. Günümüzde azınlık musevi dinine bağlı vatandaşlar tarafından kullanılmaktır.
RESTORASYONU BAŞLADI
Hevra Sinagogu'nun adı eski metinlerde 'Talmud Tora' olarak geçmektedir. 17’nci yüzyılda, Haham Jozef Eskapa döneminde, var olduğu bilinen bu sinagog, yangınlara maruz kalmış ve defalarca yeniden inşa edilmiştir. 1838 yılında çıkan yangından sonra Çelebi ve Menahem Hacez kardeşler tarafından yeniden yaptırılan bina, 1841 yangınında tekrar yanmış ve uzun yıllar harap halde kalmıştır.
Merkezi planlı olarak inşa edilen Hevra Sinagogu, Teva (dua okuma kürsüsü), üçlü Ehal
(Tevrat rulolarının saklandığı dolap) kompozisyonu ve Midraş (küçük ibadet salonu) ile tipik
bir İzmir sinagogudur. Bir zamanlar Hevra Sinagogu'nda bulunan Tevrat rulolarının çok sayıda olması, buraya prestijli bir statü sağlamıştır. Çatısı 1999 yılında çöken Hevra Sinagogu'nun kurtarma çalışmaları 2020'de tamamlanmış, ancak sinagogun restorasyonuna henüz başlanmıştır.