İzmir kral yer…
Ülkede avukatlar hapiste…
Gazeteciler hapiste…
Hak isteyen, hakkını dillendiren hapiste.
Kalabalık bir grup; hak, hukuk, adalet, bireysel özgürlük diyor.
Hukuka güvenin bu denli azaldığı her hangi bir dönem olmadığı söyleniyor.
Bu durumda, ilk tepkiyi, ilk bayrağı yine İzmir açıyor.
İzmir Barosu Adli Yıl Açılış töreni’ne katılmayı reddediyor.
Açıklaması gayet açık.
İzmir Barosu böyle bir tabloda Cumhurbaşkanlığı külliyesinde olmayı reddediyor.
Bu çıkışa 40 baro daha katkı koyuyor.
Bunların bağlı olduğu üst birlik, yani Türkiye Barolar Birliği açılışa katılacağını açıklıyor.
40 baro katılmayacağını duyuruyor.
Bu 40 baronun üye avukatları, Türkiye’deki avukatların yüzde 85 ini oluşturuyor.
Yani 10 avukattan 8’i isyanda…
Bir de bu çatının tepesi var.
Türkiye Barolar Birliği…
Başkanı da Metin Feyzioğlu.
***
2014 yılının Mayıs ayı idi.
O zaman Recep Tayyip Erdoğan Başbakan sıfatını taşıyordu.
Devlet erkanı, Danıştay’ın 146. Yıl dönemi törenleriydi.
Erdoğan ile Feyzioğlu’nun arası baştan iyiydi.
Selamlaştılar, şakalaştılar.
Feyzioğlu’nun konuşması uzayınca, Erdoğan yerinden kalktı.
“Yanlış konuşuyorsun” dedi.
Feyzioğlu ”Neyi yanlış konuşuyorum” dedi.
Bunun üzerine Başbakan Erdoğan;
“Böyle edepsizlik olmaz ki“ dedi…
Öylece sürdü tartışma…
Feyzioğlu bu çıkışıyla dikkat çekti.
Sonra hep muhalefet oldu.
Demokrasi havarisi oldu.
Seminerler, davetler, panellerin gözdesi oldu.
Acayip durum ki, bir ara “CHP’nin başına geçer mi?” diye bile düşünüldü.
CHP kurultayında “En çok oy alan PM üyesi seçilmesi” ise felsefi bir durum oldu.
Sonra “Sen misin Başbakan’ın canını sıkan?”
Barolar Birliği Başkanı’nın konuşması, tüm resmi akıştan çıkarıldı.
Adli yıl açılışları ve Danıştay törenlerinde, bir nevi konuşma yasağı kondu.
Bir açıdan ağır ceza idi bunun adı…Yasağın daniskası. Tatsız konuşmanın faturası.
Ne olduysa, üç beş ay önce oldu.
Bizim çakma devrimci arkadaş başka biri oldu.
Özgürlük savaşçısı (!) Feyzioğlu sesinin kısıldığını çabuk unuttu.
Göz göze gelmeler, şakalara kahkahalarla yanıt vermeler,
Eller kızarıncaya kadar alkışlamalar.
Bir yeşil pasaport mevzuudur konuşuldu gitti.
Şimdi;
Avukatların yüzde 85’si Adli Yıl Açılışı’nı, temel insani değerler için protesto ediyor.
Tabanının yüzde 85’i “Biz gelmiyoruz hemşehrim” diyor…
Baroların başkanı, bırak protestolara önderlik etmeyi,
Açılışa katılacağını, üstüne üstlük bir de konuşma yapacağını açıklıyor…
***
Bu işler böyle sevgili okurlar.
Her şey dikkat çekene, koltuğu kapana kadar.
Resim bir şekilde değişirse,
Yüzüne tükürseler, yarabbi şükür…
Daha bir yazasım var ama…
Asabiye servisinden tembihliyim. Gerek yok.
Zaten en büyük mahkumiyet,
Doğu Perinçek tarafından desteklenmek değil mi?
Bundan büyük mahkumiyet var mı?
Pişt kardeş;
Maskeniz düştü…
OTOBÜSLER ÜÇ KAPILI OLMALI
Otobüs yangınları gündemde.
Arkası arkasına bir haber düşüyor.
“Sebep” arayışı da var tabiî ki.
Bir çok insan, otobüslerin mazot yerine,
10 numara yağa tiner karıştırarak yakıt yaptığını söylüyor.
Akla yatkın geliyor.
Mazotu ucuza getirmek için kullanılan bir metot.
Ya ölümler nasıl oluyor?
Bunu sorgularken, en güzel tespiti arkadaşım Cumhur Bulut’un yazısında buldum.
Cumhur konuyu şöyle özetliyor;
“Arabaların yapılışı yanlış. O uzunluktaki arabalara, iki tane kapı koyarsan kaçış imkansız olur.”
Doğru değil mi?
Üç beş koltuk kazanmak için, o kadar uzun arabaya iki çıkış koymak,
Taammüden cinayetin aynısı.
Bu büyük otobüsler en az üç kapılı olmalı.
Hem konfor,hem acil durum kaçışları için bu şart.
Otobüsler üç kapılı olmalı.
ÇANKAYA OTOPARKI
Bazı şeyler son kullanma tarihiyle var.
Misal Çankaya katlı otoparkı.
Büyük törenlerle açılmıştı.
O dönem ve peşinden gelen yıllarda büyük rahatlık yaratmıştı.
Havra sokağı ve o civarda otopark sorununu bitirmişti.
O mekanın katli zaten yıllar önce gerçekleşmişti.
Hatırlanırsa, saray sineması ve benzeri yapılarla Agora perdelenmişti.
Saray Sineması ve diğer dükkanlar yıkılınca resim ortaya çıktı.
Şimdi, katlı otoparkın yıkımı gündemde.
Evet otopark sorun olacak.
Metro var artık.
Biraz ulaşım ve parkta zorlanma olacaktır.
Ama doğru bir tane.
Çankaya otoparkı son kullanım tarihini geçti.
Bu alan tarihe ve gerçek İzmir dokusuna terk edilmelidir.
***
DELİ ZİYA; “Evladına Rahimcan diye isim koyan baba gibiyim."