Geçer mi bu zor günler?
O kadar yorulduk ki mücadele etmekten... Hep dönüp dolaşıp aynı konuya geliyoruz. Umutsuz ve mutsuzuz. Senelerdir çalışıyoruz ama her geçen gün ilk günden daha çok dara düşüyoruz. Birkaç yıl önce rahatlıkla yapabildiğimiz şeyleri yapamıyoruz, üzerimize kıyafet alırken on defa düşünüyoruz, günü kurtarmaya yaşıyoruz. Zorunlu ihtiyaçlarımızın hepsi ekstra masraf şu an. İşe gitmek bile zor, işe gitmemek zaten mümkün değil.
Ülke kocaman bir cadı kazanı, yarına her şey düzelir belki diye uyuyup daha büyük bir felaketle uyanıyoruz.
Evlilik hayalleri olanların artık o hayalleri yok, çocuk sahibi olmaya cesaret edemeyen onlarca tanıdığım var. Çocuğu olanın sürekli kalbinde bir korku, bu şartlarda evladını nasıl koruyacağını ...
Nefes alamıyoruz
Siyasi görüş fark etmeksizin ülkenin bir kısmı fakir, bir kısmı zengin. Orta sınıf artık yok. Ne geleceğimize ne de hayatımıza bir yatırım yapabiliyoruz. Günü kurtarıp kocaman bir boşlukta çırpınıyoruz… Daha sert zamanları gördüğümüzü düşünüyordum ben ama bu bambaşka. Hayallerimiz bile yok. Tüm toplum depresyona düştük. Elbet düzelecek he şey bir gün ama izleri nasıl silinir, gelecek nesillere nasıl travmalar bırakırız bilmiyorum…
Kadının beyanı
Kadının beyanı yeterli görmeyen, daha fazla kanıt isteyen bir yasa hazırlanacakmış. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan açıkladı. Seçim öncesi vaatlerin gerçekleştirilmesi vakti şimdi… Kadın beyanı yeterli değilmiş tek başına. Değil çünkü; onların istediği o eril düzeni kurdurmuyor 6284. Kadının beyanının geçerli sayılmamasını savunuyorlar. Böylelikle evde eşini dövmenin gerekliliğinden bahsedenlerin önü açılacak. Ki zaten olan yasalarla bile kadını tam koruyamıyorken şimdi o yasaları daha da gevşetip hiç önüne geçilemez hale getirecekler… Ekonomik, psikolojik şiddetin tanımlanması lazımmış. Peki tanımlamalar ne kadar tarafsız, ne kadar kapsayıcı olacak. İşte tam da burada başlıyor umutsuzluğum... Elimizde olan tüm kazanımları tek tek alıyorlar ve biz sadece izliyoruz. Yarın hangi haklardan mahrum kalacağımızı bekliyoruz. Umutla mücadele etmeye davet ederken herkesi en büyük korkum mücadele hakkımızında tamamen ortadan kalkması… Umuyorum gelecek günler bugünlerden daha güvenilir, daha özgür, daha demokratik ve kadınların daha güvende hissedeceği günler olur.
Haziran geldi
Haziran geldi, hoş geldi.
Tatlı tatlı esen akşamlar başladı…. Ne çok sıcak ne çok soğuk. Uzun sofralarda gece yarılarına kadar muhabbetlerin, hafta sonları koşa koşa yazlıklara kaçma zamanı. Doğduğum ay diye mi bilmiyorum ama benim içim her Haziran’da kıpır kıpır.. Yeni yaş almanın ince hüznüyle, biraz daha olgunlaşmanın heyecanı karışık…
Çocukken anneanne evine gitmek demekti Haziran, sonra annemle yazlığa gitmeye döndü… Her yerde boy veren begonvillerin baş döndüren güzelliği, akşamları etrafı saran yasemin kokuları. Çocukluğum, ilk gençliğim, orta yaşlarım. Sezen’den dinlenen şarkılar, yazlık arkadaşlarıyla sabahlara kadar süren sohbetler, uykusuz gidilip tüm gün geçirilen deniz kenarı. Ve her şey zamanında güzelmiş. Artık hepsi birer anı.
Şimdi şehrin kaosundan kaçıp sığındığım limanım oldu büyüyen ailemizle…