Memleketin en antipatik bulunan çiftlerinden biri daha boşanma kararı aldı.
İbrahim Kutluay ve Demet Şener çiftinin beraber olma hikayeleri daha ilk baştan o kadar kötü kokular yaydı ki, insanlar bu ikilinin ne sevgisine ne de evliliğine saygı duydu.
Aşklarının samimiyetine inanmadı.
Demet Şener her fotoğraf ve her röportajda kocasına sıkı sıkı yapışmasına rağmen aralarında büyük bir sevgi bağı olduğunu iddia etmeleri bir işe yaramadı.
oncelO bağı bir tek kendileri görüyor olmalıydı ki, boşanma haberlerine de şaşıran olmadı.
Hatta bazılarına göre yıllar önce gerçekleşmesi gereken, geç kalınmış bir karardı bu.
Çünkü İbrahim Kutluay'ın ihanetini eşi Demet'ten başka herkes tüm ayrıntılarıyla görüyor ve biliyordu.
Ama o ısrarla kocasını ve evliliğini savundu.
Bunun altında gerçekten evliliği için mücadele etme duygusu mu, yoksa "ihaneti kanıtlarsam yüklü tazminat alırım" planı mı vardı artık onu bilemiyoruz.
Ama Demet Şener üzerinden, ne olursa olsun evli kalma, bir koca sahibi olmuşken ondan ne pahasına olursa olsun vazgeçememe hastalığına kapılan kadınları tartışabiliriz.
***
Dünyaya bir erkeğin karısı olma amacıyla gelen, evli olmayı bir mertebe, bir onur nişanı olarak gören kadınlar onlar.
Bilimde, sanatta, iş hayatında edinilen bir başarı gibi görüyorlar, hayırlı bir kısmet bulmayı.
Bulunca da tüm dünyaları o adam oluyor.
Saçları süpürge olsun, karınları doğum merkezi gibi çalışsın, özel hayat diye bir durumları kalmasın, hatta kendi hayatları bile kalmasın, kocalarının hayatlarını yaşasınlar, hepsine razılar.
Bu kadınların en tipik özelikleri, daha nikah defterine attıkları imza kurumadan tüm sosyal medya hesaplarında soyadlarını değiştirmeleri oluyor.
Eğer ünlü iseler medya kuruluşlarına yazı gönderip çıkacak haberlerde kocalarının soyadı ile anılmalarını istiyorlar.
Hele o koca bir de malı mülkü, şanı şöhreti yerinde bir adam ise değmeyin keyiflerine.
Prenses modunu sonuna kadar açıp, bol dedikodulu geçmişlerine sünger çekiyorlar.
Magazin dünyasında kendine bir yer edinmek kolay iş değil tabii. Çok kanlı ve acımasız bir dünya o. Ve işte o dünyadan okkalı bir kocayla ayrılınca görev de tamamlanmış oluyor. Ekranda ışıklar yanıp sönüyor: "Mission complete!"
***
Dolayısı ile, insan hayallerine kavuşmuş, üstelik bunun için epey çaba göstermiş olunca, o hayallerin prensinden kolay kolay vazgeçemiyor herhalde.
Aldatılmalar görmezden geliniyor, dışarıya sürekli 'biz çok mutluyuz' imajı vermek için tiyatrolar hazırlanıyor, kızılcık şerbeti dudakların kenarından ince ince süzülüyor.
Vallahi bu konuda en sebat gösteren Hüsnü Şenlendirici'nin karısı oldu. "İstediği kadınla beraber yaşasın. Ben kocamı boşamayacağım ve o kadınları yine metres edeceğim, yine metres edeceğim" dedi, dediğini de yaptı.
Bunun kime ne faydası var, bilinmez.
Ama "kocam olmadan asla diyen kadınların" sayısının çokluğu da yadsınamaz.
Bazıları da şu evlilik denen, insan haklarına aykırı, samimiyetsizlik üzerine inşa edilen kurumun kerametinin ne olduğunu bir türlü anlayamaz arkadaş ya, hiç anlayamaz!
(Bu yazıyı, büyük bir şansla gerçek aşkı yakalamış olan, çıkar üzerine değil sevda üzerine o imzayı atan azınlık lütfen üzerine alınmasın. Gerçek hayat arkadaşlığının tadını benim için de keyifle çıkarsın. )