1925 yılında Ankara, yeşilden yoksun bozkır ortasında kalmış bir başkentti. Atatürk, o yılın ilkbaharında ülkenin tanınmış tarımcılarını köşke çağırtarak, Ankara civarında modern bir çiftlik kurmak istediğini söyledi ve bu amaca uygun bir arazi bulmaları emrini verdi. İncelemeler bitti, sonuç Atatürk'e sunuldu. Ama o bugünkü Atatürk Orman Çiftliği'nin bulduğu yeri işaret etti ve sordu: Burayı gezdiniz mi?
Heyet, buranın bir çiftlik kurulması için gerekli olan niteliklerin hiç birini taşımadığını, bataklık, çorak, fakir bir yer olduğu hakkındaki ortak kanaat bildirdi.
Atatürk'ün cevabı ise şu oldu: İşte istediğim yer böyle olmalıdır. Ankara'nın kenarında hem batak, hem çorak hem de fena bir yer. Burayı biz ıslah etmezsek kim gelip ıslah edecektir?
Görülüyor ki onun aradığı bir çiftlik arazisi değil, büyük yurt yapısını kurarken, insan ile toprak arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkiden doğan denklemi, şartların hemen hiç uygun olmadığı bir noktada dahi halletmenin mümkün olduğunu kanıtlamaktı.
***
20.000 dönümlük arazi bu Gazi Mustafa Kemal tarafından satın alındı. Satın alınan yerin Ankara’nın merkezine yakın olması ve sahasının geniş bulunması sebebiyle örnek çiftliğin burada kurulmasına karar verildi. Gazi, 1925 yılının 5 Mayıs'ında bu yerin “Karanlık Derealtı” denilen, iki tepenin geniş eteklerindeki mevkide iki büyük çadır kurarak, iki traktörle çiftlik işine başladı. O kurak topraklar yıllar içinde Ankara'nın en güzel yerlerinden biri oldu. Çocukluğum Ankara'da geçtiği için Atatürk Orman Çiftliği katledilmeden önce bol bol o bölgeyi ziyaret etmişliğim, çiftlik ürünlerinden satın almışlığım vardır. Nefis dondurmasının tadı hala damağımdadır. Bugünkü hali ise beni hep hüzünlendirir.
Atatürk'ü o dönemde traktör üzerinde gösteren güzel bir tablosu vardı. İşte o tablo, 2015 yılında Atatürk Orman Çiftliği'ndeki müzede meydana gelen yangında yok olup gitti. Maalesef koruyamıyoruz. Sahip olduklarımızın değerini bilmiyoruz.
***
Ekonomiyi uçuracaklarını söyleyenler Göcek'te, İzmir'de ve daha pek çok yerde çıkan yangınlarda uçak kaldıramıyorlar. Sebep olarak da uçakların eski olduğunu söylüyorlar. Hadi yangınların çıkmasına engel olmadınız, büyümeden müdahale edemediniz - ki bu da sizin işiniz - neden uçakları yenilemiyorsunuz? Biz halk olarak gerektiğinden fazla vergi veriyoruz. Bizim vergilerimiz nereye uçuyor?
İstatistiklere göre 1937'den günümüze kadar çıkan 70 bine yakın yangında, yaklaşık 1 milyar 600 bin hektar yani 16 milyon dönüm orman alanı yok oldu. Bu, her yıl ortalama 1028 orman yangını çıktığını gösteriyor. Her yangında da 23 bin 924 hektar, yani 239 bin 240 dönüm orman yandı. Ancak son dönemde alınan önlemlerle yanan alan sayısında düşüş olduğu gözükse de bu sene tekrar yükseldi. Bu yıl, geçen yılın 12 misli orman yandı. Bunun nedeni Orman Bakanlığı'nın orman yangınları konusundaki eksik politikaları olabilir mi? Orman yangınları konusunda Orman Bakanlığı'nın politikaları,söndürmeye yönelik önlemlerle dolu. Ancak önemli olan orman yangınlarını önlemektir, söndürmek değil. Orman Bakanlığı orman yangınlarını önleme yerine söndürme konusunda yoğunlaşmış durumda. Ama yangınları önleme, söndürmekten daha kolay yöntemlerle dolu. Her nedense yıllardan beri Orman Bakanlığı bu konuda organize olamadı. Orman Mühendisleri Odası (OMO) Genel Başkanı Salih Sönmezışık, ormanlar ve ormancılık üzerinde yoğun bir idari ve siyasi baskı olduğunu söylüyor. Sönmezışık son yıllarda "orman" ve "orman koruma" kavramlarının yağma ve talan politikasıyla yok edildiğinin altını çiziyor.
Son dönemde 61 değişik sektör için 1 milyar hektar alan, yani 10 milyar dönüm ormanlık alan 49 yıllığına özelleştirmeye tahsis edildi. Bu alan Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzde 10.84'ünü oluşturuyor. Ne için verildi dediğinizde: üniversite için, fabrika için, çöp dökmek için, altın madeni için, mezarlık için aklınıza daha ne gelirse var. Patronlar yıllardır 'ormanlar özelleştirilsin' diyerek hükümetlere baskı uyguluyor. Orman yangınları ile Türkiye'nin ormanları bitmez, ama nitelik olarak azalabilir. Çünkü bazıları yeniden ağaçlandırmaya alınıyor. Asıl tehlike şurada: Anayasa ve yasaya göre, yanan ormanlar hiçbir şekilde başka bir yere tahsis edilemiyor. Geçen yıl yapılan değişiklikle bu alanlara özel ağaçlandırma tahsis edilmeye başlandı. Bu özel ağaçlandırma adı altında yanan ormanların başka alanlara kaydırılması. Özel ağaçlandırma için bazı insanlara bu alanlar devredilmemeli. Orman arazileri özelleştirilmemeli. Değerlerimize ve zenginliklerimize sahip çıkılmalı. Bu vatan hepimizin.